“saltanata gerek yok

geleceğim bir gün Allah’ım

“seni seviyorum” demeye

sevgilerimi emanete bıraktım

acılarımla Allah’ım”(Alıntı)

 

Ölü iklimlerden topladım seni:

İnadına bunca sevgisizliğin bir yenilgi

Mahiyetinde de değil ömür ve sevgi

İç cebimden firar eden imgeler misali

Dış cephesi şiir olmuş bir kere evrenin

Haletiruhiyemde misafir ettiğim

Bunca duyguyu ve gizi

Kulağıma da küpe atalarımın söyledikleri…

 

 

Açım hem de hiç olmadığım kadar aç ve aciz.

Acımla şekilleniyor yazdıklarım yanmaya müsait yâdı dünün yârim de yarenim de içimde saklı.

Seslendiklerim ve de ve nicesi:

Kâh hafız.

Kâh bayım.

Kâh muallim.

Ve işte o diri temennim ben olmaya dair sen dediğim kadar da siz demekten kendimi alıkoyamadığım bir o kadar biz olmayı beceremediğim içimde yanan ateşi başlatan kıvılcıma sevdalandığım bazen susturulduğum bin bir edayla sorgulandığım veda edemediğim bir sarkaç.

Ruhumun izdihamından sıyrılan bir o kadar içime batan o delici kıymık bir cinnete mahal verecekmişçesine gecenin çekincesinde içime çektiğim karanlığın büyüten büyülü türküsü.

Tırnaklarımı geçirdiğim ve doldurulmayı bekleyen o A4 kâğıdında izini sürdüğüm aslında kendim bir o kadar kendimden kaçtığım kanlı coğrafya ne zamanki bir şiire değil de boşluğa tamah edeyim.

Öykülerimden arda kalan bir t-tablosu ve ruhumun çizelgesi telaffuz etmekten öte tecrit edildiğim bir ütopya belki de içimin kaknem sesi.

Rengimle muştalandığım.

Beyaz tenimde doğacakmışçasına güneş arada bir savsaklandığım.

Güneşin kızıyım.

Annemim kızıyım.

Rüzgârın kızı ve hızı içimde kokan naftalin adeta böceklenmesin diye bir kenara attığım anılarım küf yerine naftalin kokarken nafile olduğunu bile bile yazdığım yüzlerce binlerce sayfadan ibaret bir kompliman filan da değil asla imece usulü içimi kâğıda serdiğim.

Günden bozma bir zaman bombası ve ruhumun mayın tarlası.

Şehla gözlerinde şehrin iflah olmaz bir martı edasıyla uçuyorum sokakları mesken bildiğim ruhumu kendi ellerimle bilip bilmeden darp ettiğim.

İçimdeki o isyankâr muhafız:

Hani, hani sevdalandığım.

Kuşpalazı düş palası.

Sözcüklerle evcilik oynadığım düşlerin yanılgısı gerçeklerin kırıntısı ve taziyelerimi sunduğum şüheda mazim her farkındalıkta kendime yüklendiğim her aralık kapıdan içeri girdiğim ve kovulduğum.

Değil günüm günüme uymazken dakikam da uymazken dakikama bense münferit bir hecenin peşinde:

Kâh aşk bildiğim.

Kâh aş erdiğim.

Kâh gam yüklü.

Kâh gem vurduğum…

Açık ara farkla sobeleniyorum ve kaderin baskıcı gücünde afallıyorum sözcükler cirit atıyor beynimde alt belleğim ise infilak ediyor ve nihayetinde o boş beyaz A4 kâğıdı doluyor ve deviniyor bense dizelerimi dövüyorum kalem suskunluğa büründüğünde gücüm kendime yetiyor ne de olsa nemalandığım bir duygunun arifesinde kâh şiir soluyorum kâh hikâye kâh deneme ve pürü pak sevdamla uçuşa geçiyorum geri dönmemek üzere.

 


( Geri Dönmemek Üzere... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.01.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.