Tüm ömrünü, zengin olabilmek için, insanların canlarını acımasızca yakarak geçirmişti.

Artık yatağından kalkamıyor ve konuşamıyordu. Üç günde bir tıraş etmeye gelen berberi, bu kez yatağında tıraş edecekti yaşlı adamı. Başının altına, fazladan bir kuş tüyü yastık daha yerleştirdi uşağı.

Berber, çantasından çıkardığı aynayı, uşağa verdi. Yaşlı adam, tıraş olurken mutlaka yüzünü görmek ister, bundan hoşnut olurdu. Berber, bohçacı kadınlar marifetiyle, çantasındaki malzemeleri masaya dizip, köpüklü fırçasını yaşlı adamın yüzünde tüm dikkatiyle gezdirmeye başladı.

Yaşlı adam, aynaya baktı. Kocaman, siyah bir kapı gördü. Kapı, yavaş yavaş aralandı. İçeri girdi. Kötü bir koku doldu genzine. Karanlıktı ve adımlarını atmakta zorluk çekiyordu. Yer, ayaklarından başlayıp, yavaş yavaş tüm bedenine yayılan, kırmızı renkte bataklığa dönüştü.

Bela baykuşu gibi çirkin bir sesle gülen, kan yalamaktan zevk alan canavarları dahi iğrendirecek bir varlık gördü. ‘’Kimsin! Kimsin !’’ ‘’Ben, kötülüğüm. Sen benim dünyada ki yardımcılarımdandın. İnsanlardan birine daha, dünyada ki ömrünü kötü olarak tamamlattığım için mutluyum. Bundan sonra burada birlikte kalacağız.’’

Yaşlı adam, kalbinden kurşun yemiş aslan gibi bataklığa düştü.

Birden, daha büyük, beyaz bir kapının önünde buldu kendisini.

Kapı aralandı. İçeri girdi. Daha önce hiç hissetmediği kadar güzel kokular taşıyordu ılık esen rüzgâr. Pamuk kadar yumuşak ve huzur veren bir ışık saçılmıştı etrafa. Yeşil çimenler, açılmasına bir gün kalmış gibi duran gül goncalarıyla bezenmişti. Yürümüyor, sanki uçuyordu.

Gül goncalarında şarkılar
söyleyen, bülbüllerin sesinden daha güzel bir sesle ağlayan, nurdan dökülmüş peri kızlarını andıran bir güzellik gördü. ‘’ Kimsin?’’ ‘’Ben, kalbinde hapsettiğin sevgiyim. Seni, yıllarca kucağında ve karnında taşıyan anneni dinlemedin. Dürüstlük kucağını terk ettin. İyi insan olman için uzatılan,yardım ellerini ısıran deliler gibiydin. Yaptığın onca kötülüğe rağmen, darağacı altında yatan cellâtlar gibi rahat rahat uyudun. Maskara maskesi kadar sahte güzelliklere kandın. Siyah ve beyaz kapılar, ahret kapısının kapı aralıklarıdır. Esas, ömrünün mahsulünü orada toplayacaksın. Siyah kapıya bir insan gittiği için ağlıyorum. Şimdi, siyah kapıya.’’

Siyah kapı tekrar açıldı. İçeri girdi. Kötü bir koku doldu genzine. Karanlıktı. Kapı kapandı. Korkunç bir sessizlik.

Berber, köpüklü fırçasını, yaşlı adamın yüzünden çekip, uşağa seslendi. ‘’ Yüzü buz gibi, nefes almıyor.’’

Ali AKIN
( Aynadaki Kapı başlıklı yazı Ali Akın tarafından 25.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.