Mesleğimizde öyle insanlar var ki, onları meslektaş olarak görmekten ızdırap duyuyorum. Gazetecilik mesleğinin temeli “Hakikat”tir. En önemli zenginliği de ‘Ahlak’lı olmalıdır.
Toplumun öncü gücü olan Gazetecinin
asli görevi yaşadığı toplum içerisinde toplumsal sorunların çözümüne katkı
sağlamak ve sorunların çözümü için yol gösterici olmaktır.
Fakat bugün Basın ve
Medya'mız maalesef ülkemizdeki yangınları söndürme niyetinde değil, bu yangınları
körükleme konusunda görev üstleniyor. İçine düştüğümüz toplumsal çürümenin, nifak ve bölünme hareketlerinin içerisinde
bulunanlar mutlaka hesap vereceklerdir.
Elbette ki bu hesap sadece
dünyevi bir hesap değildir. İnanlar için asıl hesap günü AHİRET günüdür.
Tek arzum bu mesleği ifa ederken gücümün yettiği kadar doğruları hak ve hukuku savunmaktır. Ama ifade ettiğim gibi, gücümün yettiği kadar!..
Okuduğum bu konuya ışık tutacak bir menkıbeyi bu vesile ile sizinle paylaşmak istedim.
GÜCÜMÜN YETTİĞİ KADAR
Bir gün Nemrut, İbrahim Aleyhisselamı
ateşe atmaya karar verir. O kadar büyük bir ateş yakar ki bu sefer kendisi
ateşe yaklaşamaz. Bir mübarek zat, bakmış bir karınca ağzına su alıyor, uzaktan
getiriyor ateşi söndürmek için. Fakat yaklaşamıyor, yakın bir yere bırakıyor.
Evliya zat sormuş:
- Ne yapıyorsun sen?
Karınca, demiş ki:
- Sorma, Allah'ın
Peygamberini yakacaklar. Ateşi söndürmeye çalışıyorum.
O zat sormuş:
- Senin bu küçük cüssenle
taşıdığın bir damla su ile bu koca ateş söner mi?
- Vallahi Cenab-ı Allah
herkese gücüne göre hesap sorar. Benim gücüm bu kadar.
Öbür taraftan bir yılan da
devamlı ateşi körüklüyor. Demiş ki :
- Böyle ne yapıyorsun?
Yılan demiş ki :
- Bugün bayram! Bir Peygamber
yanacak.
Bu da gücü nispetinde elinden
gelen kötülüğü yapmaya çalışıyor.
Demek ki yüce Allah
hayvanları nasıl iki grupta yaratmışsa, insanları da iki grupta yaratmış :
Birisi ateşi körükleyenler,
diğeri ateşi söndürenler.
Cenab-ı Hak bizi ateşi
söndürenlerden eylesin!