Darwinistlerden İşte Öylesine Hikayeler-ı
Bugün 7 bölümden oluşan bir yazı dizisine başlıyorum. "Darwinist’lerden İşte Öylesine
Hikayeler"... “32 Kısım Tekmili Birden” mi derler eskiler? İşte öyle
birşey....
Evrim literatürü, Rudyard Kipling’in hikayelerine benzeyen ve
hiçbir şeyin kanıtı olmayan "işte öylesine hikayeler"le doludur.
Darwinistlerden ilk öylesine hikaye insanın dik yürüyüşü ve iki ayaklılığa geçiş üzerine . Bunu evrimciler
su kökenli beslenmeye dayalı bir hikayeyle anlatmaya çalışırlar. Kurguladıkları hikayeye göre; su kıyısında yaşayan hominidler
(hayali evrim sürecinde yaşadığı varsayılan insansılar), su kökenli beslenmenin
sağladığı çeşitli avantajlardan yararlanmış olabilir, bu da sözde evrim
sürecinde iki ayaklı bir hareket tarzı kazanmalarına yol açmış
olabilir.
Bu beslenme şekliyle ilgili, gıda bulma yarışında diğer
etçiller tarafından görece daha az rahatsız edilmek, gıda toplamak için daha az
zaman, sosyal etkileşim ve alet yapımı için daha çok zaman, su kökenli
beslenmenin sağladığı ve gelişimde önem taşıyan bazı yağ asitleri gibi
avantajları sayılır. Primatların su kenarında ve suyun içinde iki ayak üzerinde
durma eğilimleri de bu faydalara eklenerek, insanın iki ayaklılığının böyle bir
süreçte tamamlanmış olması gerektiği ileri sürülür.
R. Kipling de, filin hortumunu anlattığı
hikayesinde şunları yazıyordu: "Günün birinde bir yavru fil annesinin
gerektiği kadar yakınında durmuyordu. Nehrin parlak sularını gördü ve meraklı
bir şekilde kıyıya yanaştı incelemeye koyuldu. Suyun yüzeyinde çıkıntı yapan bir
tümsek vardı ve bunun ne olduğunu merak eden fil yavrusu daha yakından bakmak
için suya doğru eğildi. Birdenbire o tümsek yukarı fırladı ve küçük filin
burnunu yakaladı. [Bu, bir timsahtı]... Sonra filin yavrusu kalçasının üzerine
oturdu ve kendisini geri itmeye başladı, itti, itti ve burnu giderek uzamaya
başladı. Ve timsah çırpınarak kıyıya doğru çekildi ve kuyruğunun darbeleriyle
suyu krema gibi beyaz yaptı; timsah da [filin burnunu] çekti, çekti ve çekmeye
devam etti. "
Ne kadar benzer değil mi? Evrimcilerin "işte-öylesine"
yaklaşımı hakkında ise kendisi de evrimci olan S. J. Gould şu sözleri
söyler:
"...Bilim adamları bu masalların hikaye olduğunu bilirler;
maalesef, bunlar profesyonel literatürde fazlasıyla ciddi ve gerçeksel
alınırlar. Daha sonra bunlar [bilimsel] ’gerçekler’ haline dönüşür popüler
literatüre girerler" ( Stephen Jay Gould, "Introduction, " in Björn Kurtén,
Dance of the Tiger: A Novel of the Ice Age (New York: Random House, 1980),
xvii-xviii)
Gördüğünüz üzere, Kipling’in hikayeleri gibi, Darwinist’lerin
hikayeleri de sadece hayal gücüne dayanır. Suyun kenarında iki ayaklılık kazanan
hayali ataların hikayesi, su kıyısında hortumu uzayan fil masalından farklı
değildir.
Bilimsel görüş: Maymunların hareket şekli
insanın iki ayaklı yürüyüşünden daha kolay, hızlı ve verimlidir. İnsan ne bir
şempanze gibi ağaçlar arasında daldan dala atlayarak ilerleyebilir, ne de bir
çita gibi saatte 125 km . hızla koşabilir. Aksine insan, iki ayağı üzerinde çok
daha yavaş hareket eder. Evrimin kendi mantığına göre, maymunların iki ayaklı
yürümeye yönelmeleri anlamsızdır.
Ayrıca: Bir canlı ya
tam dik, ya da tam dört ayağı üzerinde yürüyebilir. (Ruth Henke, "Aufrecht aus
den Baumen", Focus, Cilt 39, 1996, s. 178 ) Bu ikisinin arası bir yürüyüş
biçimi, enerji kullanımının aşırı derecede artması nedeniyle mümkün
değildir.
II. Hikayeyle devam edeceğim...
(
Darwinistlerden İşte Öylesine Hikayeler-ı başlıklı yazı
fuatturker tarafından
13.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.