Kaç kişiye mükerrerlenip okunacak,
Aynı kişiden farklı yaldızlı aşklara
Nüktedan bir melodi çalacak
Hepsinin nakaratı aynı cümlelerle sonlanacak...
"seviyorum seni bitanem"
"seviyorum seni"
Aylar sonra aynı şiir,
Kırık bir saz notasında takılı kalacak
Arkasından birkaç göz yaşı ile uğurlanıp
Yeni sevdalara hazırlanacak...
Yeni gözler
Yeni saç telleri rüzgara aşk nağmeleri salacak
Yeni tenlerde mısralar yorulacak
Zaman denilen takvim yaprağı
Uzaktan sinsice bakıp sırıtacak.
Biliyorum ben bu nakaratı,
Bilmemek istesemde biliyorum...
Sen de biliyorsun.
Bak
O da biliyor...
Bildirmeleri gecikmeyen tümceler
Dürüstlük sloganlarına vurgun,
Dudaklarda aynı vaatler
Aynı taahhütten imtinalı.
Başladığında hüsranları
Kurumuş ağaç dallarında
Ümitlerle hayal kırıkları birlikte asılı...
"Seninle gün batımı bir başka sevdiğim"
Sahillerlere şahitlik eden banklar yorgun
Aynı kişiden farklı silüetlere düşen cümlelerden.
Ay bile utanıp çekilirken bulutlar ardına
Kullanılmışlığına yakamozlar solgun.
"Saçlarından doğuyor sabah birtanem"
Hangi sabahın olmuşluğuna bakmadan tenler
Yarınki sabahın nerede nasıl geçeceğini bekler.
Sabah mı küsmeli saçlara?
Güneş mi puslanmalı sabaha?
Arsız aşk satıcıları mı uyanmalı gölgelerinden...
Kim bilir?
Ağustos böcekleri bile terk etmiş yazları
Kar tanelerine konan yalanlardan
Artık doğmuyor beyaz günler.
Dedim ya seviyorum görebilmişliğimi,
Görmemeyi yeğlesemde...
Jelatinle süslenmiş aşkları gördükçe
Leblebi tozuna bürünmüş cümleler geliyor aklıma...
İlk ve sonsun taşları dizildikçe ardı sıra
Sek sek oyunlarını hatırlıyorum
Efkarlı değilim bütün bunlara
Sadece gülüyorum....
Hey çaycı!
İki açık çay masama!!
Biri yalancı aşıklara
Biri de masada bıraktığımız kahkahalara.