Çatlamış aynalar üzerine dökülmüş civa gibi
Usul usul toplanıyorum yine..
Önüme çıkan her set ise bende.
Yıkıklığından usandığım içten kalelerimi sıvıyorum
Yeşilin bereketini,
Siyahın gizemini,
Beyazın masumiyetini,
Omuzlarımdaki külçelerle doğrultuyorum.
Kanatlarımdaki yağmur damlaları,
Kırılıp dökülüyor ayaklarıma.
Her birinde ayrı sıla, ayrı gam
Yolcu ediyorum köklerimin saplandığı toprağa..
Ardı sıra su dökmeksizin anılarla vedalaşıp
Tenime yapışan sızı gömleğini sıyırıyorum.
Her bir gölgesini göz pınarlarımda yıkayıp
Bahara asıyorum santim santim...
Başımda kıştan kalma kara bulutlara kapatıyorum şemsiyemi!
Kirpiklerimdeki çiğ taneleriyle vedalaşıyorum
Keder yüküne bulanmış kırık notalarımı silkeliyorum camdan
Her birinin üzerinde kırık tebessümlerim
Güneşin ilk ışıklarına konup el sallıyorlar belki görüşemeyiz diye..
Geceleri başıma çöreklenen,
Odamın duvarlarındaki sesleri çekiyorum beri
Bu sefer sızlanmak yok, bu sefer kaçıp kovalamak yok..
Onlar anlatıyor ben dinliyorum!
Halbuki hep susarlardı..
Yarası kapanmaya yüz tutmuş avuçlarımla,
Kuytu sokaklara parça parça attığım ruhumu topluyorum
O kadar özlemişler ki beni...
Yüreğimin dehlizindeki kırık anahtarları topluyorum
Karanlığa sakladığım ümitlerimi çıkartıyorum
O kadar tozlanmışlar ki,
Siluetleri bile değişmiş..
Her birini vitrinimin en önüne koyuyorum
Tebessümlerimi seriyorum sehpalarıma dantel dantel
Ve şimdi.
Suskun cümlelerimle,
Yüreğimi açıyorum sana..
Ama bu sefer kahve molası için değil..
Beşinci mevsimi birlikte karşılamak için...
Kalıp benimle bekler misin?