1 Borç Almak
BORÇ ALMAK                                                                                                         
 
Yokluğun mertliği bozduğu ortamda, var olma savaşı veren bir insan, sıkıntılara duçar olabilir.  Hiç kimse benim durumum iyi, yarınlara emin adımlarla yürüyebilirim deme şansına sahip değil.  Yanılmayan sadece ve sadece Rabbimdir. Kul beşer olduğu için, yanılmaya müsait yaratılmıştır.  Dünyadaki her nefesi, her hali, her işi bir imtihan neticesidir. İmtihansız kul, zarardadır. Çünkü Allah; sevdiği kulu çok imtihan eder. Bu imtihan neticesidir ki, kulun derecesi yükselir. Çok güzel bir esnaf olabilirsiniz, çok mutlu bir hayat çizgisi sürdürebilir ve sıkıntısız işinizi yürütebilirsiniz. Velev ki bir gün başınıza bir müşkül geldi, işte o zamanlar dostlarınızın yardımına ihtiyaç duyar onlardan borç istemek zorunda kalabilirsiniz. Buna borç almak adı verilir.

BORÇ: Hadis-i Şerifte; “Cennetin kapısında, sadakaya on misli, ödünç paraya ise on sekiz misli mükâfat verileceği yazılı olduğunu gördüm...” buyrulmuştur. Çünkü sadaka, bazen hakikaten muhtaç olanlara verilmez. Çok kere muhtaç olmayanlar sadaka alır. Fakat ödünç parayı mutlaka sıkışık vaziyette olanlar alır. Borçlu; imkân bulunca, zamanından evvel de olsa, hemen borcunu ödemelidir.

Resul-i Ekrem (SAV) Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor : “Borç para veren, günü yetinceye kadar her gün bir sadaka sevabı alır. Vade sonunda para ödenmezse her geçen gün için o paranın tamamını sadaka vermiş gibi mükâfat görür.

Resul-i Ekrem (SAV) başka bir Hadis-i Şerifinde ise şöyle buyurmaktadır: “Ödemek niyetiyle borçlanan kimseye, Allah’u Teâlâ müvekkel melekler tahsis eder; onu korur ve borcunu ödeyinceye kadar ona dua ederler” buyurmuştur.

Alacaklının ağır sözlerine karşılık vermemeli ve ona tatlılıkla mukabele etmelidir. Resul-i Ekrem’ e uymak ve onu örnek edinmek böyle olur. Alacaklı kişi size zorla yardımda bulunmadı, bilakis sizin yardıma ihtiyacınız olduğu için ve sizin onun kapısına varıp istemenizden dolayı size yardım etti.

Alacaklı bir Yahudi, Resul-i Ekrem’e bazı sözler söyledi. Sahabe-i Kiram, Yahudi’ye haddini bildirmek istediklerinde Resul’ü Ekrem onlara hitaben:

Ona ilişmeyin. Çünkü hak sahibinin söz hakkı vardır.” Buyurmuştur.

Alacaklı ile borçlu arasında ihtilaf çıkmaması gerekir. Şayet çıkacak olursa, aracılar vasıtasıyla bu iş çözüm bulmalı. Aracılara yakışan, daha ziyade borçluyu kayırmaya çalışmaktır. Çünkü veren varlıktan verdi, alan da ihtiyacı için aldı. Alım satımlarda da daima müşteri tarafı kayırılmalıdır. Çünkü zaten, kârı için satıyor; alan ise ihtiyacı için alıyor. En güzel yol budur. Ancak borçlu haksız ise o zaman borçluyu ikaz etmek lazımdır. Peygamber Efendimiz (SAV):

“Zalim de olsa, mazlum da olsa, din kardeşine yardım et” Mazluma yardım belli, zalime yardım nasıl olur dediklerinde; “Zalimi zulmünden alıkoymak, ona yardımdır.” buyurdular.

Hz. Ömer borç konusunda ne güzel buyurmuştur: “Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günahlarını azaltırsan rahat ölürsün.”

Aslında borç çok ağır bir yüktür. Hele hele borç veren kişi, halden anlamaz, mühlet vermeyi bilmez ise, durum daha da vahim olabilir. Bu gibi durumlarda IV Murat’ın dediği gibi “Bugün borç almaya muhtaç olanlar, yarın buyruk almaya mahkûm olurlar.”

Dünyayı sadece ve sadece kazanma ve de sahiplenme hırsı ile algılayan birinin bakış açısı ise bambaşka bir boyut seyreder. Verdiğimi ya alamazsam korkusu içinde olacağı için, bu tür insanların kapısına varıp durumunuzu arz ederseniz, hüsrana uğrarsınız.

ABD başkanı Benjamin Franklin şöyle diyor: “Paranın değerini öğrenmek isterseniz, borç almaya çalışınız.”  Akıl yolu borç almamayı emretse de, borç alıp vermekle kullar bir imtihan sürecine dâhil olmuş olur. Kulların kendi arasındaki alış verişlerini de yazılı yapmaları aklın bir sermayesi kabul edilir. Aksi takdirde beşer olan kulun, şeytana uyma ihtimali her zaman vardır. İyi iken kötü olmamak için bu yazışmanın şart olduğu bir gerçektir. Niyet ne olursa olsun, ister ödemek isterse ödememek niyeti ile alınmış olsa dahi bu anlaşma yapılmalıdır. 

Kullar arasındaki borçlanma elbet kendi ödeme şartları dâhilinde olur. Devletlerarasındaki ödeme ise başka boyutlarda gerçekleşir. Mustafa Kemal Atatürk 01. 03. 1922, T.B.M.M. 3.Toplanma Yılını Açarken. Devletin borçlanması konusunda şöyle demektedir: “Hükümetimizin her medenî devlet gibi dış borçlanmalar yapması gereği vardır. Şu kadar ki, ödünç alınan yabancı paralarını şimdiye kadar Babıâli’nin yaptığı gibi ödemeye mecbur değilmişiz gibi, maksatsız israf ve kullanma ile borçlarımızın yükünü artırarak mali bağımsızlığımızı tehlikeye atmaya kesinlikle karşıyız. Biz memlekette, ilerlemeyi, üretimi ve halkın refahını temin edecek, zenginlik kaynaklarımızı geliştirecek faydalı borçlanmalara taraftarız.” 

 Bugün devletler bile borçlanmaya mecbur ise, kulların borçlanması ve borç alma olasılığı kendi bünyesine (ödeme koşuluna) uygun olmak zorunluluğu vardır.  Nasıl ki, devletin borçlanmayı ekonomik bağımsızlık tehlikesi olarak algılıyorsa, beşer de bu bağlamda borçlanmalı. Borç alan emir almaya mahkûm felsefesi gerçekleşmiş olur.

Son söz olarak şu Hadis-i Şerif bize her şeyi güzel özetlemektedir;  Resul-i Ekrem (SAV) buyurmaktadır ki: “Kim, ödemek arzusu ile insanların malını alırsa, Allah (onun borcunu) ona bedel eda eder. Kim telef etmek niyetiyle halkın malını alırsa Allah onu telef eder.”

Allah kullarını borç ile imtihan etmesin. Borç almaya mecbur olana da ödeme kolaylığı versin.

 

 

                                                                                                         Abdullah Yaşar ERDOĞAN

( Borç Almak başlıklı yazı rasay tarafından 29.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.