Köyümüze elektriklerin henüz bağlanmadığı yıllarda anam bu masalla karanlığımızı aydınlatırdı.Rahmet olsun.......
Anlatan: Güley DAL- 1951

AYŞ FATMA


Bir varmış, bir yokmuş; evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken zamanın birinde bir kadının yedi tane oğlu varmış. Bu yedi oğlan her gün ava gider, av avlar, kuş kuşlarlarmış. Oğlanlar bir zaman sonra evden ayrılmışlar; ama anaları o sırada guzlaçıymış (hamile). Oğlanlar bir gitmişler, gidiş o gidiş bir daha dönmemişler. Kadının bir zaman sonra bir kızı olur. Kız büyüyüp dünyalar güzeli olmuş. Bir gün köyün diğer kızları ile oynarken , içlerinden biri gaz yapar. Herkes birbirinin üzerine atar. Kızlardan biri:
- Herkes kardeşinin üstüne yemin etsin der.
Herkes yemin eder, sıra Ayş Fatma’ya gelince kardeşlerinden haberi olmadığı için
-Ötürüklü (ishal, amel) buzağım ölsün ki ben gaz yapmadım demiş.
O zaman kızlar:
- Sen yaptın niye yedi kardeşinin üzerine yemin etmiyorsun derler.
Ayş Fatma kafası karışık bir şekilde anasının yanına gelir,
- Ana bana nohut kavurması yap der.
Kadıncağız biricik kızını kırmaz ve sacın üzerinde nohut kavurmaya başlar. Ayş Fatma anasının yanına yanaşır ve anasının elini sıcak saca basar.
- Söyle benim yedi kardeşim var mı, yok mu?
Kadın tek çocuğunun da kendisini terk etmemesi için söylemek istemez; ama daha fazla acıya dayanamaz.
- Senin yedi kardeşin var ........................ olan biten her şeyi anlatır.
Ayş Fatma, anasına kardeşlerinin yanına gitmek istediğini söyler, kadın buna razı olmaz; ama engel olamayınca,
- Kızım! Fate (Fatma) karının yanına git, sana çamurdan bir eşek yapsın der. Fate karının yanına gider, karı ona eşeği yapar ve
- Sakın giderken çüş deme, hep çü de ormanın içinde bir kulübe önünde eşek durduğu zaman çüş diyebilirsin der.
Ayş Fatma eşeğe biner tam yol yarılamışken; acaba çüş desem eşek bozulur mu diye denemek ister. “Çüş” der demez eşek çamur yığınına döner. Koşarak Fate karının yanına gelir ve bir eşek daha yapmasını ister. Karı tekrardan eşek yapar ve verir. “çü, çü, çü... “ diye diye orman içinde bir kulübenin önünde “çüş “ der. Eşek bozulur ve kız içeri girer. Masanın üzerinde avlanmış kuşları görür. Kuşları temizleyerek onlardan bin bir çeşit yemekler hazırlar. O arada dışardan bir ses duyar. Hemen saklanır. Gelen en küçük kardeşiymiş. Küçük kardeş her gün önce o, eve gelir yemek hazırlarmış. Eve girdiğinde yemeklerin hazırlanıp masaya düzüldüğünü görmüş; ama yemeklerin zehirli olmasından şüphelenerek bir parça püsüğün (Kedi) önüne atmış. Püsük yemiş sanki biraz daha ver der gibi miyavlamış. Ayş Fatma o sırada saklandığı yerden çıkıp kendini tanıtmış. Hasret giderdikten sonra diğer oğlanlar da gelmişler. Küçük oğlan Ayş Fatma’yı onlara da tanıtmış. Hep birlikte kucaklaşıp hasret gidermişler.
Gel zaman git zaman Ayş Fatma, her gün kardeşlerinin avladıklarıyla onlara türlü türlü yemekler yapar, evlerini temizlermiş. Evi her süpürdüğünde iki tane kuru üzüm bulurmuş. Birisini kendi, diğerini püsük yermiş. Günlerden bir gün evi süpürürken yine iki üzüm bulur; ama püsüğü bulamaz. Kendi kendine,
-Amaan bugün ikisini ben yiyeyim yarında ikisini o yesin. Der ve üzümleri yer. O sırada püsük çıkagelir, üzümünü ister, Ayş Fatma:
- Seni aradım bulamadım, yedim yarın da sen ye der.
Kedi:
- Yook üzümümü isterim diye tutturur.
Kahırlanarak gider közün üstüne işer. Ayş Fatma yemek pişirmek için közü almaya gelir ki ne görsün köz sönmüş kardeşlerinin dönme vakti de yaklaşmıştır. Telaşla dama çıkar ve sağa sola bakınır. Büyük bir tepenin başında duman görür, koşa koşa gider. Bir de ne görsün, bir dev yatıyor, yedi karısı da hedik pişiriyor. Ayş Fatma kadınların yanına yaklaşır ve bir parça köz ister. Küçük kadın vermek istemez, büyüğü tutar bir parça köz verir. Ayş Fatma koşa koşa eve döner. O arada dev uyanır, kadınlara;
-Burada bir kız kokusu var, söyleyin kim geldi.
Küçük kadın olanları anlatır. Dev kükrer ve kızın peşine düşer. Kapıya geldiği zaman kıza;
- Aç kapıyı sana yüzük ve hedik getirdim.
Kız korkusundan kapıyı açmaz dev devamla;
-kapıyı açmıyorsan anahtar deliğinden parmağını uzat ta yüzüğü takayım, der.
Ayş Fatma inanır ve parmağını uzatır. Dev, kızın parmağını somura somura iğneden ipliğe çevirir. Kızcağızda kan kalmayınca öldü diye bırakır gider. Kardeşleri gelir ki, bacıları ölü bir şekilde yatıyor. Bin bir güçlükle bacılarını ayıltırlar. Ayş Fatma olup bitenleri anlatır. Kardeşleri gider devi öldürür ve karılarını da aralarında paylaşırlar. Küçük kadın devi çok sevdiği için öç almak ister. Devin saçından bir tutam alır, iyice ezerek köfteye katarak Ayş Fatma’ya yedirir. Köfteyi yiyen kızcağızın karnı günbegün şişer. Kardeşlerine bacılarının hamile olduğunu söyler. Kardeşleri bu duruma çok sinirlenir. Toplanarak Ayş Fatma’nın öldürülmesine karar verirler. Öldürme işi ortanca kardeşe verilir. Ortanca kardeş dağın yücelerine doğru kızı gösterir; ama öldürmeye kıyamaz. Bir kuş vurarak gömleğini kana bular, kardeşlerine verir.
Ayş Fatma yıllarca ormanda tek başına aşar. Öldürülmesi emrini veren kardeşine şöyle beddua eder.” Ayağına bir yılan kemiği bata da onu sadece ben çıkarabileyim.”
Günlerden bir gün padişahın oğlu ile vezirin oğlu sarı gönlü taylarıyla ava çıkarlar. Avlanırlarken yüce bir ağacın üzerinde bir karartı görürler. Padişahın oğlu,
- Hayvansa senin, insansa benim olsun. Der.
Ağaca çıktıklarında ay parçası gibi bir kız görürler. Padişahın oğlu kızı saraya getirerek gerekli bakımları yaptırır. Kırk gün kırk gece düğün çaldırır ve evlenirler. Masallarda zaman çabuk geçermiş. Kardeşinin, ayağına gerçekten kemik batmış; kimseler çıkaramamış. Küçük kardeş bir büyücüye gider büyücü de,
- Kemiği çıkarsa çıkarsa kraliçe çıkarır, der.
Kardeşler kraliçenin yanına gelirler, bir de ne görsünler kraliçe yıllar önce öldüğünü zannettikleri bacıları Ayş Fatma. Yalvarıp yakarıp af dilerler. Ayş Fatma dayanamaz, kemiği çıkarır. Analarını da getirerek sarayda mutlu bir hayat sürmeye başlarlar.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine, gökten üç elma düşmüş biri.........................






( Ayş Fatma başlıklı yazı Mehmet Dal tarafından 22.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.