Kurtar Beni
Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra bir hukuk bürosunda çalışmaya
başlamıştım. Henüz çok gençtim. Zor bir meslek seçimi yapmıştım. Fakat
ne olursa olsun benim seçimimdi. O nedenle de karşılaşacağım zorluklara
hazırlıklıydım. İşe başladıktan bir süre sonra Adliye ile büro arasında
gidip gelmeye başlamıştım. Tecrübe edinmemin ve sistemin işleyişini
öğrenmem için gerekliydi. Başlangıçta önemsiz sayılabilecek davalara
bakıyordum.
Büronun sahibi Avukat Faruk Altunzade, hem başarılı
bir Avukat, hem de iyi bir işverendi. Zaman geçtikçe bana güvenmeye
başlamıştı. Eğitim hayatımda teorik olarak öğrendiğim bilgileri
uygulamayla pekiştiriyordum.
Bazen çok masum görünen olayların
içinden çok önemli ve korkutucu gerçeklerle karılaşıyordum. Sonraki
zamanlarda, hemen karar vermemeye başlamıştım. Olayları iyice
irdelemeden önyargılı olmamayı ilke edinmiştim kendime. Özellikle Faruk
Bey' in deneyimlerine ve tavsiyelerine harfiyen uyuyordum. Kısa bir
zaman içinde Faruk Bey' in iş ve arkadaş çevresi beni aralarına
almışlardı. Faruk Bey ise önemli sayılabilecek davalarda beni
görevlendiriyordu. Hevesim ve dikkatim en büyük etkendi sanırım. Kendime
olan güvenim git gide artıyordu.
Masamdaki isimlikte yazılı
olan" Avukat Aysu KARA " İsmine layık olmam gerekiyordu. Özellikle
benim için çok değerli bir insan için Babam için.
Bu mesleği
seçmemin en büyük nedeni de, haksızlığa uğramış bir ailenin kızı
olmamdan kaynaklanıyordu. İçimdeki öfke bazen yanardağ gibi büyüyor ve
beni önü alınamaz bir kinin içine atıyordu. Aradan uzun yıllar geçmesine
rağmen hâlâ babamın sokak ortasında, kanlar içindeki görüntüsü
silinmiyordu belleğimden. O güne kadar yaşadıklarımız, kaçışlarımız,
hayalet bir aileye dönüşümüz hiçbir işe yaramamıştı. Ne yaparsak yapalım
peşimizde bizi kovalayan " Kan davası" adı verilen anlamsız kavgadan
kurtulamamıştık. Annemin ve babamın gece yarısından sonraki
fısıltılarını duyardım. Sessizliğin içinde annemin sessiz feryatları
beni daha çok endişelendirirdi.
Babamın katili olarak yakalanan
bir çocuktu. Çocuk ve babam arasındaki bağlantıyı bir türlü
kuramıyordum. Babamın ölümünden sonra annem yaşadıklarımızı hıçkırıklar
içinde anlattı. Suçluyu biliyordu fakat derdini kimseye anlatamıyordu.
Babamdan geriye üç yetim ile yapayalnız kalakalmıştı. O gün benim için
karar günüydü. Annem, benim ve kardeşlerim için daha da güçlü bir kadın
olmuştu. Çaresiz kadınların aksine acılar onu ayağa kaldırmıştı sanki.
Kendi halindeki ev kadını, gündelik temizlikle bizleri okuttu. Ben de
üzerime düşen görevi yerine getirerek bugünlere gelmiştim.
Büronun
aranılan avukatlarındandım artık. Faruk Bey, bana diğerlerinden farklı
davranıyordu. Onunla sanki baba- kız gibi bir ilişkimiz vardı. Babama
olan özlemimi farkında olmadan onunla gideriyordum. Faruk Bey, son
zamanlarda hiç iyi görünmüyordu. Onun için endişeleniyordum. Özel bir
sorunu olmadığını biliyordum. Mutlu bir evliliği, düzenli bir yaşantısı
vardı.
Hafta içinde bir gün,odamda önemli bir dava üzerinde
çalışırken beni yanına çağırdı.Odasına gittim. " Otur kızım " deyince
karşısındaki koltuğa oturdum. Yüzündeki ifadeye bakılırsa önemli bir
sorun vardı.
- Aysu, seninle uzun bir süredir birlikte çalışıyoruz. Biliyorsun sana çok güveniyorum.
- Teşekkür ederim Faruk Bey.
-
Kızım, seni çocuklarımdan ayırmıyorum. Çalışkan ve sorumluluklarını
biliyorsun. Söyleyeceklerim bir süre aramızda kalmalı. Anlatacaklarımdan
tek eşimin bilgisi var. Ben bir süre burada olamayacağım. Bu ofisin
sorumluluğunu sana bırakıyorum.
- Faruk Bey, seyahate mi çıkıyorsunuz?
-
Keşke seyahat olsaydı sebep. İnsan bazı şeyler için maalesef geç
kalıyor. Hırs mı? Yoksa gereklilik mi? Ben, kanserim Aysu ! Kısa süre
içinde tedaviye başlamam gerekiyormuş. Sonrası ne olur Allah bilir.Bu
süre içinde onca yıl emek verdiğim bu ofis sana emanet.
-
İnanmıyorum. Olamaz Faruk Bey. Sanki şu an kendimi soğuk bir şakanın tam
ortasında gibi hissediyorum. Belki yanlışlık vardır. Ne bileyim
tahliller karışmıştır. ,
- Yok kızım doğru. Ve iki gün sonra
hastaneye yatacağım. Önemli davalarla ilgili notları bu dosyanın içine
bıraktım. Sana güveniyorum. Asma suratını bakayım. Ben güçlü biriyim.
Kolay kolay yıkılmam. Hadi işinin başına.
- Biliyorum Faruk Bey. Hayırlısıyla iyi olacak ve döneceksiniz aramıza.
- Tamam kızım.
Baba
gibi sevdiğim Faruk Bey' in hastalık haberi beni çok etkilemişti.
Masama geçtim ve koltuğuma yaslanarak o şekilde uzun bir süre boşluğa
baktım. Hayatın ne kadar anlamsız olduğunu, sadece üzüntülü zamanlarda
aklımıza getiriyorduk. Yaşam tıpkı çıkışını bilmediğimiz labirent
gibiydi. Ancak sona yaklaştığımızda ışığı görebiliyorduk. Arasında
yaşayacağımız sürprizleri ve tehlikeleri bilmeden ilerlemek zorundaydık.
Her ne kadar bazılarının kaderle ilişkilendirmek istemediği olaylar
zinciri sonuçta kadere götürüyordu. O yüzden de ben bazılarının aksine
kadere inanan biriydim. Faruk Bey, şu ana gelene kadar ne zorlu günler
geçirmiş olmalıydı. Bunu tahmin etmek için kahin olmak gerekmiyordu.
Şimdi ise önemli bir hastalıkla uğraşacağı zorlu günlerle karşı
karşıyaydı. Yine de bana bakarken gözlerindeki umuda ait ışıltıları
görüyordum.
Akşam olmuş ve haberi aldıktan sonra hiçbir işe
odaklanamamıştım. En iyisi o günlük bırakmaktı. Sadece yürümek ve nefes
almak istiyordum. Trafik yoğunlaşmıştı. Korna sesleri, motor seslerine
karışmış, kulakları rahatsız eden bir gürültü kaplamıştı caddeleri.
Sahilde yürümek beni rahatlatıyordu. Bunu birkaç kez yapmış ve
rahatlamıştım. Hava kararmak üzereydi ve ben hala yürüyordum. Bir süre
alaca karanlıkta denizi seyrettim. İyot kokusu beni rahatlatmıştı.
Otobüse bindim ve evime gittim.
Yine yalnızlıkla baş başa
kalmıştım. Annem bu şehri bir türlü sevememişti. Ne zaman yanıma gelse
on günü geçerken kıpır kıpır etmeye başlıyordu. O zaman gitmek
istediğini anlıyordum. Bir sürü mazeret üretiyordu. Onu anlıyordum. İlk
kez geldiğimde İstanbul' un karmaşasına ben de alışmakta epey güçlük
çekmiştim. Onu eve bağlayan şey anıları olmalıydı. Bir de babamın
mezarı. Hiç akrabamızın olmadığı Bursa' ya derin köklü bir ağaç gibi
bağlanmıştı. Zor günlerin ardından acılar küllenmeye başladığında iyice
bütünleşmişti o şehirle. Diğer kardeşlerimin de orada olması beni
rahatlatıyordu. Onların varlığı anneme güven veriyor, yalnızlık
hissetmiyordu. Her ne kadar orada kalmayı tercih etse de beni merak
ediyor, her akşam mutlaka arıyordu. Sesimi duymadan uyuduğunu,
uyuyacağını sanmıyordum. Her gece yirmi iki civarı arardı. Telefonda
onunla konuşurken sanki yanı başımdaymış gibiydi. Son yıllarda
yaşlandığını bariz bir şekilde yüzünden ve hareketlerinden anlıyordum.
Bu durum beni çok üzüyordu. Onu bir gün kaybedeceğim gerçeği korkutuyor,
paniğe kapılmama neden oluyordu. Onu görmek istiyor, onunla daha fazla
vakit geçirme isteği duyuyordum. Her konuşmamızda hissettirmeden özel
hayatımla ilgili bilgiler almaya çalışırdı. Haklıydı da aslında.
Endişeleniyor olmalıydı bir anne olarak. Neredeyse yaşım otuza
yaklaştığı halde ben hala bekardım ve sanırım bu gidişle kız kurusu
olarak ömrümü tamamlayacaktım. Ara sıra aşkla ilgili arkadaşlarımla
konuştuğumuzda, aşk hakkında hiçbir şey bilmediğimin farkına varıyordum.
Sanırım hayat kavgası esnasında duygularımı en arka sıralara atmış,
onları kilitlemiştim. Aşka meşke ayıracak zamana ve duygu yoğunluğuna
ulaşamadığımdan görmezden gelmiş olmalıydım. Veya karşıma beni gerçekten
etkileyecek biri çıkmamıştı. Bir hedefim vardı ve ben o hedefe ulaşmak
için durmadan çalışmak zorundaydım.
Üniversite yıllarım aklıma
geldiğinde çektiğim sıkıntılar hüzne kapılmama sebep olur. Aldığım
burslar ve annemin gönderdiği parayı bir araya getirdiğimde elimdeki
miktarın yetmeyeceğini bile bile inatla hedefime ulaşmaya çalışmam. Yeni
projeler üretmeye başlamıştım. Önce Üniversite dışında iş aramaya
başlamıştım. Part time işler aradım fakat bana uygun işler yoktu.
Olanlar ise bana uymuyordu. Çaresizdim. Ta ki hocam Samet Bey' in
üniversitedeki işi bulana kadar. Üniversite kantininde part time bir
işti. Ders saatlerim de uygundu üstelik. Benim durumumda olan birçok
arkadaşım bu şekilde çalışıyordu. Paranın nasıl kazanıldığını, emeğin ne
kadar değerli olduğunu anlıyordum. Çektiğim sıkıntılar, verdiğim
mücadele beni hedefime biraz daha yaklaştırıyordu. O sıkıntıların
sonunda hak ettiğim diplomam elimdeydi.
DEVAM EDECEK
Nermin Kaçar
(
Kurtar Beni başlıklı yazı
Nermin Kaçar tarafından
18.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.