adım aşk koleksiyoncusuna çıktı baba
zaten bana senden başka hiçbir adamda inanmadı
düşünsene
ben bizim evin gri kedisiydim!
bayramları hatırlar mısın
... ben inatla eskilerimi giyeceğim derdim
bir yığın kontesin içinde
ben farkedilirdim
sefil derdi annem,
alay ederlerdi inceden diğerleri
ama olsun o benim annemdi
sen
o benim prensesim derdin
bu da bana yeterdi baba
artardı bile
aşk;
hangi haddime ve hangi cüretimle
beş pond ve ince bir topukla bile, yamuk yumuk yürürdüm
bacaklarımı çarpık sanıp gülerlerdi
haklılardı da
aşk;
çok pahalı bir kürk
işte bilmem Fransa’nın hangi ünlü caddesinde
adı birşeyime lazım olmayan elit bir butiğin adı gibi
hani yazayım desem telaffuz bile edemem
ne satın alabilir
ne kiralayabilir
ne de düşünü bile kurabilirim
hem alsam farzet
birbirini deli gibi sevipte
almaya gücü yetmeyen sevgililere hediye ederdim baba
vallahi billahi verirdim
aşk dan k* yı düştüm ben seneler önce baba
aş*dan çıkartıyorum sevgimi
sevgiden aşımı’
kafi oluyor bana hem
üzülme sen
aşk;
hani sen en nadide orkideler
Afrika’da bataklıklarda yetişir derdin
yalan mı?
bende bir gecekondudan geldim
sanırım benim de tipimi bir metropolde gören
hani saçıma, kaşıma, gözüme bakan
bir halt sanır!
ondan sonra da
aşk koleksiyoncusu diye yakıştırır da
yakıştırır
beni öldürdüler
gülüşlerim mermer beyazlığındaki resimlerde kaldı
şimdi artık
akşam evine dönmek için işten çıkmak üzere olan o mutlu kız değilim
ve elimde bir günlük yok
ölü bir ’Rapunzel’in z raporu’ var
ölmeden bir ses duydum,
bir adam bağrıyordu çok korktum
-hasta eks oldu!
kimdi bilmiyorum
bilmiyorum
ben öldüm baba,
ö l d ü m
kestiler o çok sevdiğin saçlarımı...
de_soulmate
şiirinbittiğiyerden
İstanbulşubatikibinoniki