Kurtuluş’ta,
Son duraktaki Rum kilisesinin yanında
Sefa çıkmazında
Otururdu anacığıyla bizim sokakta
Sene bin dokuz yüz altmış bilmem kaç
Ah pos bıyıklı delikanlım, kollarını bana aç
Kırmızı renkli anadol arabasıyla
Girerdi düşüme gece karanlığında
Gündüzleyin Osmanbey’e dolmuşçuluk yapardı
Akşamleyin Feriköy’e Muazzez’in meyhanesine kaçardı
Geceleyin mahallede sarhoş nara atardı
Camda O’nu beklediğimden bi habardı
Ah delikanlım! Kalbimi çaldı!
Ben O’na sevdalı, yanık
O, Ermeni güzeli Maryam’a aşık
Gayr-ı müslim gelin istemez anası
Ama delikanlım dinlemez, artar aşk yarası
Adaklar adardım Eyüp Sultan’a
Yalvarırdım her gün Tanrı’ma
Delikanlımı papaz büyüsüyle kör eden
Maryam’dan kurtarmasına
Ah delikanlım! Bunu bana yapma!
Ve bir gün kaçırmış Ermeni güzelini...
Delikanlımın anası ağlar
Maryam’ın ailesi İsa’ya dert yanar
Ah
delikanlım! Bu elem kalbimi yorar
Gördüm ki aşkın adı papaz büyüsü değilmiş
Aşk her şeyin üstündeymiş
İki gönül bir olunca din bahaneymiş
Tek taraflı aşk ise ölüm gibiymiş
Kurtuluş’ta
Son duraktaki
Rum kilisesinin yanında
Sefa çıkmazında
Otururum hala camda
Sene bin dokuz yüz seksenler
Sahipsiz
anılar üzerime gelirler
O şimdi benim
Yitirdiğim düşüm, genç kızlık rüyam
Adını koyamadığım sevdam
O şimdi benim
Camdan dahi olsa hâlâ görmeye doyamadığım
Tek aşkım, ah delikanlım!