Kumbaramda saklı gözyaşlarım
Biriktirmişliğim yıllarımı aldı
Annemden gizli
Çocukluğumun harçlıkları
Bozuk para misal-i morel
Bir sonbahar topladım şimdi eteklerime
Dalgalar konjonktür tabirinde
Yalpalanır tekere sokulmuş çomaksı sözler
Dil-i şen olur sana karn-ı deşen
Ya sen?
Bu defa sen düşsen
Ey baht-ı en karalara bürünmüş pakça Eylül!
Ey lûl!
Ağaçlarıma eksik vurulmuş aşım
Ham meyve verir yokluğunda ağrılarım
Dökülür...
Ahvalime kucak açar Rahibe Teresa
Sandukalarıma saklı dualar mırıldanır
Sen düşersen, düş hadi ersen!
Belki bir Eylül daha doğar düştüğün yerden..
Kabuslar ipliyor farkında mısın
Sapsızın teki gül goncasını bulmuş
Sarmaşık düğümlemiş...
Sus!
Pus!
Ah dumansız hava sahasına iniş yaptığım
Kaldırmak bu kadar güç gelir de
Güç yetiremedim hasret kokan gövdene
Çınar darbeleriyle süslenmiş bedenin
En mahrem yerlerinde çürümüş etim!
Düş Eylül....
Hadi kop gel meçhuldeki bataklığa
Bu defa sen düş bahtıma Eylül..
Bu defa sen düş..
// Ana rahmimdeki çocuk Eylül...
Bir daha ne zaman gelir dersin
Kaybetsem seni? //
Kaç yaprak eskittim hepsi aklımda
Bir çuvala koydum aşk denen melameti!
Ağır bir zift kokusu sarıyor ellerimi
Kar tanesinin sözü var bana
Gelmeyeceğim diyor inatla
Eylül düşmeden!
Düşmeden sen Eylül...
Kaç ar tanesi düşer bundan sonra
Şans denen felek saplar mı sırtıma
Eros, ah Eros!
Hepsi senin eserin.. Bil bunu !
Bu defa sen düş bahtıma Eylül
Sen saplan en kuvvetli sancılarla
Kıvrandır toprak kokarken hava
Parmaklarımda mecal kalmamışken
Sen düş Eylül kordon bağıma...
*
*
*
Sevinçli