Dilsiz ilham ve
sağır bilginin dışına çıkarsak, nedir sahi şiir. Bir şiirin özgünlüğü nasıl ve
kimlerce özgün kılınır? Şair özgür müdür yoksa şiirinde mi özgürlüğü arar,
şiirinde özgürlük arayan şair gerçekte tutsak mıdır? Sorular
sorular…
Düşlerin ve hayallerin anahtarıdır şiir diye başlarsak çözüm
aramaya, karşımıza çıkan "şey" "hayallerle oyun" olarak adlandırabilinir
mi?
Yazılı veya sözlü dünya tarihine
baktığımızda değişmeyen tek gerçek vardır o da; acı. Geleneklerle, törelerle,
ahlaksı yapısıyla bilim ortam hazırlar acıya. Başka bir söylemle insan her zaman
korkularla sıkıntı içinde bırakılır. İnsanın acı çekmediği, sıkıntılı olmadığı
tek dönemi ise çocukluğudur, komik ama bu yadsıyamayacağımız bir durumdur.
Hiçbir çocuk acıyı ve sıkıntıyı bilmez. Buna ilişkin iki neden vardır;
birincisi: tüm canlı yavrularının olduğu gibi çocuğunda suçsuzluktan kaynaklı
sevilebilir olmalarıdır ve bununla kaynaklı oyun oynama alanlarının değil de
oyun oynama özgürlüklerinin sunulması, ikincisi ise her canlının oyun oynamak
için varolmasıdır. Oyun oynamak dediğim yaşamdan keyif alabilmektir.
Büyüyünce değişen nedir peki; yukarda belirttiğim gibi ahlak, gelenek,
töre ve hatta yararsızbilimin sıkıştırdığı bir dünya vardır. Keyif almak diye
birşey yoktur artık, mücadele edemeyeceğimiz sıkıntılar sunulacaktır vs. Nefes
alıp-vermemize kadar herşeyimizi onlara göre düzenlemeliyizdir, oyun bitmiştir
gerçekle yüzyüzeyizdir. Bize kalan sadece düş görmek veya hayal etmektir, işte
burada şiir: hayallerle oyundur.
Tadılmış hiçbir keyif yoktur ki
unuttursun kendini: değnekten at, kumdan kale, gülücükten tanrı… yoktur artık
hiçbiri. Kocaman bir dünya elimizden alınmıştır, pay edilmiştir
geçmişe.
Anahtardır şiir: kumdan kalelere, mısır püsküllü atımızın yelesine…
öyle mi? değil işte!
Tek nefes alabildiğimiz, mutlu olduğumuz, keyif
aldığımız bu alan öyle okumakla yazmakla olmuyor. Eğer bunları kendimize
saklayacaksak sorun yok. Ama paylaşmadan insan nasıl keyif alabilir ki yaşamdan?
Paylaşmak şiiri, ancak dil aracılığı ile oluyor. Dilin olanakları ise
sınırlandırılmış geçmişten, veya yanlış saptamalara takılıp kalmış. İşte bunları
bilmeden-öğrenmeden yola çıkarsak vay halimize! Değnekten atımız sırtımızda
kırılabilir veya kumdan kaleler başımıza yıkılır.
Hiçkimse artık tattığımız
tattan tatmaz, hiçkimse mutsuzluğumuza ortak olmaz, oyun oynayamayız o alanda!
Dilsiz bilgi, sağır ilham oyunu oynamıyoruz sonuçta, şiir
diyoruz.