Bir sinema yazısından çok bir izleyici söylemi olacaktır belki de bu yazı. 
Ancak son dönem filmlerinde ortaya çıkan standart kurguya değinmek önemlidir. Senaryo eksikliği midir hayal gücünün zayıflaması mıdır bilinmez ama son dönemde ortaya çıkan filmlerde birbirine aşık iki insanın başkalarıyla evlendikten sonra yeniden karşılaşmaları ve yasak aşk dediğimiz bir ilişkiyi izlemeye devam etmekteyiz.
Osman Sınav’ın yönetmenliğinde Mayıs-2013’te vizyona giren Aşk Kırmızı’dan sonra bu anlayışı devam ettiren filmimiz vizyona gireli bir ay olan Özcan Deniz’in yönettiği ve başrolünü aldığı Su ve Ateş devam ettiriyor.
Kronolojiye göre izleyenleri şok eden filmimiz "daha lahmacun yiyecek kıvama gelmedik" repliğini hemen hafızalara kazındı bile. Ancak genel olarak arz ve talebi gözetirsek çoğu film gibi kavuşamayan aşıklar üzerinden yürüyen bir tema artık izleyicileri sıkmakta.
Bu senaryoların gerçek hayattaki ilişkilerde şüphe oluşturmaya başladığını gözardı edemeyiz. Nasıl ki bir zamanlar bu ülkede Kurtlar Vadisi’nin Süleyman Çakır’ına mevlüt okutulup gıyabında cenaze namazı kılındıysa bu filmlerin de evlilikler ve sevgililer üzerinde ters bir etki yarattığı ayyukta. Kocasının da kendisini aldatma ihtimalini düşünen eşler ve evliliğe henüz adım atmamış flörtler filmlerde işlenen bu konunu etkisiyle "ilk aşkın kimdi" sorusunu birbirlerine sormaya başladılar bile.
Tabi "Ateş suya düştü, ama ne su buhar oldu ne de ateş söndü" cümleleriyle bizi karşılayan film kavuşamayan aşıkların yanında bize bir kez daha yaşamımızda var olan gerçekleri göstermeye çalışmış. Aşiret çatışmaları, kan davası ve töre adının saptırıldığı saplantılı yaşamların varlığını bize hissettiriyor.
Filmimizde kendi aşiretinin ağası olan Haşmet (Özcan Deniz) diğer aşiretin ağasını öldürdükten sonra kendi ölümü korkusuyla Londra’ya kaçırılmıştır. Bu Londra yolculuğu sırasında ise Yağmur(Yasemin Allen)’la karşılaşmakta ve Londra’daki tesadüfleri de aralarında bir aşk doğurmakta. Filme dair açıklama yapmak istememek ve izleyecek olanlara film tadında bırakmakla birlikte özellikle kan davası konusunda filmden daha yapıcı bir çözüm istemek en doğal hakkımız olsa gerek.
Belki de Ya Sonra’dan sonra böyle bir film çabasına giren Özcan Deniz kavuşamayan aşıklar standartlaştığı için araya biraz kan davası ve aşiret çatışması ekleyerek daha filmin albenisini arttırma çabasına girmiş ancak çok fazla başarılı olmuş diyemeyiz.
Ama söz konusu aşk ve acı olunca izleyici kitlesinin gişelerin yolunu tutacağı kesin.

( Türk Filminde Standartlaşma Karmaşık Hayatlar başlıklı yazı C.ISIKDEMIR tarafından 10.01.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.