Babalarını küçük yaşta kaybetmiş üç erkek kardeş vardı. Sedat, Salih ve Sami Anneleri genç yaşta dul kaldığı halde başka kocaya gitmemiş biri bir peşine birer yaş ara ile dünyaya getirdiği oğullarının başında olmak istemişti. Gül bacımız köyde işi olanların işlerinde çalışmakta geçimini sağlamakta, çoğu defada bizlerin ve komşuların yardımları ile hayatını sürdürmekte. Bu çocuklar İlkokulu köy okuluna giderek okudular çok başarılı değillerdi okul bitenden sonra sıra ile askerliklerini yapıp geldiler.  Gül bacı bana “ ne olur bu çocukları bir işe, sanata ver” diye söylüyordu.

      O zamanlar sanayi sitesinde birçok arkadaşım vardı onlara ricada bulundum her birini ayrı birini kaportacı yanına diğerini motorcu yanına küçüğü de oto elektrikçi yanına yerleştirdim. Bir gün üçüne de “akşam evde olun sizinle konuşacağım” dedim. Onlar da “olur ağabeyimiz sen istersin de biz olmazmıyız” dediler. İşlerimi ayarlayıp akşam doğruca Gül bacının evine vardım. Delikanlılar evin içinde bir birleri ile oynaşıyorlar, güreşiyorlardı Gül bacı  “durun koca sıpalar oldunuz birbirinize zarar vereceksiniz diye bağırıyordu” ben içeri girince toparlandılar. Ağabey “hoş geldin kusura bakma halimizi hoş gör bir birimizi yormadan uyuyamıyoruz uykusu kaçan da gelip uyandırıyor yorulunca herkes uyuyor” dediler. Herkes bir köşeye çekildi oturdu.

         “Peki, beyler ben ustalarınıza söyleyeyim sizi biraz fazla yorsunlar eve bitkin gelirseniz daha iyi olacak galiba” deyince; Gül bacı  “yapma benim kuzularımı ezdirme” dedi. “hele bir konuşalım bakalım bacım onlarında fikrini alalım durum ney görelim” dedim.

           Üçüne de sordum “işiniz nasıl memnunmusunuz ustanız size nasıl davranıyor” diye oysa ben önceden arkadaşlarla oturup konuşmuştum çocukların durumunu onlara iyice anlatmıştım. Onlar da bana “ eğer iyi birer usta yetiştireceksek bizden onları koruma isteme en zor işlerde uğraşacaklar ki iyi usta olsunlar kendilerini kurtarsınlar” demişlerdi.

          Sedat: “kaporta işi biraz zor dikkat isteyen bir iş amma sen orayı layık gördün bende iş iştir çalışıyorum. Ustam çok anlayışlı her vurduğunuz çekiç her yaptığınız kaynak, macun boya ne varsa gelecekte size lazım olacak unutman” diyor

         Salih: “ağabey motor işi çok daha zor bir motoru indirmek sökmek insani perişan ediyor bereket ustamız bize anlayış gösteriyor”

          Sami: “ her halde en kolay benim işim amma bizde de tehlike var akü ceyranı bile insani çarpıyor.

          Bende “ bakın çocuklar sizlerin yanında çalıştığınız insanlar benim arkadaşlarım beni kırmazlar ne söylesem yaparlar. Onun için sizleri benim emanetim olarak kabul ederler öyle davranırlar. Sizinde ona göre saygıda kusur etmemeniz gerekir, verilen işi yüksünmeden yapmalısınız kedi işiniz gibi sizden zor iş istenmez. Asil sizinle işiniz konusunda konuşmak için geldim. Buna kendiniz karar vereceksiniz. Ustalarınız sizlerin güzel usta olmanız için (işteki zorluklara katlanmaları gerekir, biz onlara işin inceliklerini öğreteceğiz)” dediler. “şimdi karar sizin ağabey bize işi öğretsinler usta olmak istiyoruz derseniz bende onlar söyleyeceğim” dedim. Gül bacı “sizi öldürürüm ustanız ne diyorsa onu yapın ağabeyinizi mahcup etmeyin” dedi. Sami biraz nazlandı amma ağabeyleri “seni usta görmek istiyoruz biz zaten kararlıyız işimizin en iyisini yapmaya” deyince Sami “tamam tamam” dedi.

       “Artık sizin adınıza ustalarınızla konuşabilirim” dedim. Gül bacının hazırladığı kahvemizi şakalaşarak içtik ben eve döndüm.

         Ertesi gün Gül bacıyı gördüm “aman kardeş ustaları ile görüş bunları adam etsinler ben ustaların arkalarındayım” dedi.

    Sanayide arkadaşlarla sohbet ederken durumu izah ettim onlarda “tamam iş bize kaldı zaten çorcukla çok dürüst bize de böyle adam gerek gözümüz arkada kalmaz” dediler.

    Aradan üç dört sene geçti delikanlılar gerçekten işlerinde çok güzel usta oldular. Benim arkadaşlar “Ömer kardeşim iyi ki bu çocukları bize verdin seni mahcup etmediler. Şimdi bizim elimiz ayağımız oldular. Dükkân biz olmasak ta fıstık gibi yürüyor. Bir kuruş paramızda kaybolmuyor. Üstelik ne yapıyorlarsa gelen müşteriler memnun tekrar gelip onları arıyorlar işimiz artı diyorlar”

      Gül bacıya durumu anlattığımda “ben onlara haram süt emzirmedim ve sürekli tembihlerim sakın ekmek yediğiniz kapıya ihanet etmeyin diye”  “birde biliyorsun rahmetli eşim çok dürüsttü kimsenin malında gözü olmazdı Allah ne verirse ona şükredelim derdi” dedi.

          “Oğlanlar büyüdü işleri de var Gül bacı evlenme zamanı geldi sana bir şey söylediler mi diye sordum. Bana “kardeşim o mesele benden önce sana gelir. Bilirler bu ailenin işi senden döner bana gelse de benim sana danışacağımı; şimdilik ses yok dedi”

          Yaz aylarında çocuklara “bir tatil günü ailecek yaylaya gidelim dedim” onlarda “tamam ağabeyi neden olmasın hem dertleşiriz biz araba işini ayarlarız bu sefer sen karışma her işte seni yoruyoruz” dediler. Bende onların keyfini kaçırmadım “olur hadim bakalım ustalar top sizde” dedim. Cumartesi akşamdan bir minibüs bulmuşlar Pazar günü sabah erkenden yaylaya çıktık mangal et yiyecek her şey hazırdı çamlığın yanına yerleştik biraz top oynadık kadınlar yemek hazırlarken biz bir kenara çekilip konuşmaya daldık. Bir ara Gül bacı  “bensiz işler çevirmeyin” dediyse de aldırmadık.

          Sedat “ağabey ben birini seviyorum; bize hem ağabeylik hem de babalık yaptın kızın ailesin bir incele” dedi kızın ailesinin kimler olduğunu söyledi tanıdığım bir aile idi.

         Onlara “işte şimdi asıl mesele başlıyor çocuklar” dedim. “Bu zamana kadar aranızda sorun çıkmadı Allah razı olsun birde sorunlarla beni uğraştırmadınız. Budan sonra yapacağınızı ben anlatacağım size; aklınızdan çıkarmayacaksınız, olmaz diyeceksiniz biliyorum amma zaman kimi haklı çıkarır göreceğiz” dedim ve anlatmaya başladım.

         “Her biriniz yuva kuracaksınız evlendiğiniz kadınlar başta annenizle kalmak istemeyecek bu çok normal bana “öyle birini almam” demeyin. Sonra üç kardeşsiniz üç tane elti (yani eşleriniz) biri birini çekememezlik olayı ile karşı karşıya kalacaksınız çünkü akşam yatığınızda kulağınızın dibinde sürekli konuşulacak, birine ikisine inanmasanız bile içinden birine inanmak zorunda kalacaksınız kardeşler arasına husumet girmesi an meselesi olacaktır. Eğer çalışan eş alırsanız o zaman bu sorun pek gündeme gelmeye bilir çükü eşlerde ev yorgun gelecek ve kendi derdinde olacak o sadece sende ilgi bekleyecektir. Başkası ne yapıyor ilgilenmeyecektir”. Ne yapa bilirsiniz:

       “Bir kere annenizle eşinizi ayrı tutun yani anne sevgisi saygısı ile eş sevginizi dengeli tutmalısınız. Kesinlikle birini diğeri ile bir araya koymamalısınız. İkisine de vazgeçilmezler olduğunu anlatmalısınız, eşine ananeden, annenize de eşinden vazgeçemeyeceğini hissettirmelisiniz. Kardeşlere gelince eşlerinizi kesinlikle aranıza sokmayın. Biriniz hakkında bir şey söylenirse biz kardeşiz aramıza girmeyin yoksa siz ezilirsiniz diyerek olabileceklerin önünü kesersiniz. Kardeşler her zaman birbirinizle istişare ederseniz birçok sorunu da yok etmiş olursunuz. Başkalarının ağzına bakmaz direk bir birinize sorarsanız daha net sonuç alırsınız, böyle olunca da etrafınızdaki kötü niyetli insanlar sizden çekinir aranızda söz taşıyamaz. Sedat inşallah hayırlı olur” dedim. Diğerlerine de “sakın ha sizde ayağa kalkmayın bu bulmuş önce onu halledelim” dedim.

       Gül bacıya “hey! Gül bacı sen yandın” diye seslenince koşarak geldi “Ömer kardeşim bir şey var ne” dedi. “Bekle bir görelim sonra sana derim şimdilik bir ışık var o ışığı bakalım” dedim. Anladım hangisinin dedi bende “bilemem dedim var ya ona bak hazır ol”. Dedikten sonra yemeklerimizi yedik çayırda, ormanda dolaştık temiz havanın tadını çıkardıktan sonra eve döndük.

       Sedat’ın sevdiği kızın ailesi ile konuştum ailenin haberi var. İyi bir aile oturaklı sadece oğlanın babası yok acaba annesi kızımızı ezer mi diye tereddütleri var bende durumu izah ettim. Kızınızdan sorun çıkmazsa orada sorun olmaz dedim. Kızın babası “kafasını koparırım dul kadın yokluklarla bin zahmetle oğlan yetiştirecek bir kadın varacak huzur bozacak o benim kızım olamaz müsaade etmem” dedi.

        Gül bacıya geldim anlattım sevindi “gerçek kardeşlerim var amma senin kardeşliğin dünyaya değer. Gidip isteyelim neyimiz varsa ortaya koyarız” dedi.

        Haberleştik kızı istemeye gittik aile hiçbir şart koşmadı bir tek “oğlan çarşıda evlenince köye gidip gelmesi zor olur ne yaparız” denildi biz önceden Gül bacı ile meseleyi konuşmuştuk sanayiye yakın bir ev tutacaktık. Kızın babasına konuyu anlatınca “Kardeşim Ömer seni biliyoruz eksik işin olmaz ben verdim gitti. Bir şeyde istemiyorum gelininize ne yaparsanız zaten sizin hayırlı olsun” dedi. Bir gün Gelin kızımız ile de gençlerle yaptığım konuşmanın aynısını yaptım oda bana söz verdi benden sorun olmayacak diye

       İki ay içinde ve tutuldu, düğün yapıldı.  Sedat evden uçtu. Gül bacı deliye döndü bende ona “sana defalarca söyledim kızı olan kızın, oğlu olan oğlunu vererek yuva kuruluyor” diye “mutluluğuna dua et” dedim.

       Birer yıl ara ile kardeşler birbirlerine yardım ederek yuvalarını kurdular hepside Gül bacının evini tek etti. Bu arada Gül bacı beni bir değnekle dövmediği kaldı “beni yalnızlığa mahkûm ettin” diye. Bense ona “acele etme sen zaten köyden çarşıya inmezsin seni bilirim çocukları zorda bırakma hiç olmazsa kış günleri onlara ses ol diye söyledim.”

       Bir gün bizim delikanlılar beni aradılar “ağabey seninle görüşmemiz gerek” diye bende bir şey var diye telaşlandım üstelik hep evlerine çağırırken bu sefer dışarıda buluşalım dediler. Akşam iş bitimi şehrin en güzel lokantasında buluştuk. Üçünde de bir durgunluk var bana “ağabey sen ne biçim bir adamsın merek ettik” dediler. Bende “size karşı ne hata yaptım” deyince “tövbe ağabey yanlış söyledik. Geleceği nasıl bildin merak ediyoruz” dediler bende “hayrola sorun var galiba” dedim. “Evet” dediler. Ve anlatılar eşleri “kardeşin senden fazla kazanıyor, onu alıyorlar, bunu yapıyorlar” artık evde huzurumuz kalmadı. “Bize önceden söylemiştin bizde usluya atıyor demiştik. Söylediklerinin hepsi oluyor ne yapacağız bir yol göster; annemde arada kaldı ne yapacağını bilemiyor. Ömer ağabeyinizle konuşun dedi” dediler. Bende “kolay hele şu yemeğinizi önceki gibi neşe içinde yiyelim” dedim. Yemek bitenden sonra.

           “Bakın “söylediğimi yapacaksanız dinleyin yoksa yapmayacaksanız kalkın gidin dedim. Ve üçünüzde hanımları baba evine götürün amma sakın kırıcı bir söz söylemeyin sadece kardeşler arasındaki bu sorunu çözeceğiz sizi de o zaman geri çağıracağız deyin. Eşlerinizin aileleri size soracak ne oluyor diye o zaman onlara bana anlattığınızı gizlice kayın pederinize anlatın. Onları ailelerinde bırakın. Bir iki ay Gül bacıya köye misafir olun.

Yetmedim diye esleriniz mutlaka soracak o zaman kardeşlerin arasına girmekten ve eltiler biri birinizi semeye başlamadan geri gelemezsiniz deyin. Göreceksiniz eltiler birbirini bulacak ve üçü de gelip sizden özür dileyecek” dedim. Üçkardeş te “tamam dediğini yapacağız” dediler ve gittiler. İki gün sonra Gül bacı beni aradı “Allah senden razı olsun kardeşim benim evi şenlendirdin” dedi. Bir akşam köye çıktım bakım bizim genceler evdeler onlar uğradım ev yine birbirine girmiş Gül bacı “kocaman adam oldunuz yeter” diye bağırıyordu. Beni görünce toparlandılar elime geldiler bende “durun o kara yaşlımıyım” dedim. Oturduk dertleştik sordum “hala haber yok mu” “var ağabey” dediler “günde en az dört defa arıyorlar biz biraz kafa dinleyelim diyoruz” dediler bense “fazla naz âşık usandırır hatalarını anladılarsa uzatmayın” dedim. Ağabey “eltiler her akşam birinde oturuyorlarmış öğrendik sen ne adamsın baş edene helal olsun” dediler. “Durun beni şımartmayın nefsimden korkarım” dedim. Ertesi gün gidip eşlerini evlerine getirdiler.

Gül bacı dua üstüne dua ederek yine “kardeşliğini yaptın. Bunlara baba yokluğunu hissettirmedin” diye. Bu hadiseden sonra ailede sorun olmadı üç kardeş büyük sanayide bir dükkân aldılar ve üç işi birden servis şeklinde yaptılar,

 

                                                                             Faruk Soydemir

( Benim Kuzularımı Ezdirme başlıklı yazı Faruk tarafından 27.02.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.