Nur Giresun ili Doğan Kent ilçesinin
yüksek bir köyü olan söğüt bozdoğanın ilkokulunu bitirmiş ortaokula Doğan kente
gidip gelmeye başlamıştı
Kalabalık bir
ailenin kızıdır. Aile geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır.
Aile Nurun okumasını ve bu hayattan kurtulmasın, en azında aileye yük
olamayacak kadar kendi ayakları üzerinde durmasını istemektedir. Nur ilk bölümü
başarı ile bitirmiş orta bölümün de sonuna gelmiştir. Gençliğin verdiği hevesle
gözü televizyonlarda gördüğü o lüks hayatı yakalamak ve onu yaşamaktadır.
Fakat Doğan Kentten
nasıl çıkacak ve nasıl o güzel hayata ulaşacak onu bilememektedir. Çıkıp gitme
şansıda yoktur çünkü yaşı daha on üç on dört olduğu için yakalandığı yerde
getirilip ailesine teslim edilecek bunu çok iyi bildiğinden; Şimdilik okuluna
devam etmektedir.
Zaman geçip
gitmektedir. Nur okuluna devam etmekte oldukça da başarılı bir öğrencidir. Diğer
arkadaşlarına göre daha akıllı bir kızdır. Öğretmenleri Nurun ailesine bu kızı
mutlaka sonuna kadar okutun diye tavsiyede bulunmaktadır. Oysa Nurun içinde
kopan fırtınadan hiç kimsenin haberi yoktur. O televizyonlarda gördüğü o
görkemli hayatı düşlemektedir. Doğan kent ona çok dar gelmektedir.
Türkiye elektrik kurumu
Harşit çayı üzerinde elektrik santralleri inşa etmektedir. Elektrik dağıtımı
içinde araziye direklerin yerleştirilmesi gerekmektedir. Bu işi de taşeron
firmalara ihale ederek yaptırılmaktadır.
Nur’un köyünde elektrik
direği dikim işinde çalışan işçi Mustafa Nur’a gönül vermiştir. Bir yolunu
bulur nurla tanışır. Onu çok sevdiğini söyler, Nur’un hayalinde lüks hayat
yatmaktadır.
Mustafa köyünde fakir
bir ailenin çocuğudur. Başında doğru dürüst barınacak evi yoktur ailesinin
kaldığı evin rüzgar bir yandan girdimi öbür yandan çıkmakta zorluk çekmemekte
eski ahşap bir evdir.
Nur Mustafa’ya
ailesinin kalabalık ve yoksul olduğunu; Varlıklı kendisini seven birsi ile evlenmeyi
düşündüğünü, yoksulluk çekmek istemediğini söyler. Mustafa’nın arkadaşlık
teklifini ret eder.
Mustafa yalan
söylemekte ve insanı ikna etmekte usta birisidir. Öyle bir anlatımı vardır ki
olmaya bir şeye o anlatınca kesin var diye inanılır. Hal böyle olunca Mustafa
artık hünerini ortaya kokmaya karar verir. İşçi arkadaşları ile anlaşarak
kendisini iş sahibi olarak tanıtmaya karar verir. Nur’la buluştukları zaman
etrafındaki işçi arkadaşları patron diye hitap etmeye başlar. Nur’un aklı karışır
ve Mustafa’ya karşı ilgi duymaya başlar. Aradan üç beş ay geçer iki gencin
arkadaşlığı devam etmektedir. Bu arada Mustafa boş durmamakta her türlü sevgi
gösterisini Nur’a uygulamaktadır. Geçtiği yollar güller dökmekte köyden okula
kadar ona eşlik etmektedir.
Nur’un orta kısmı
bitirmesine bir yıl vardır. Nur arkadaşlarına varlıklı bir sevgilisi olduğunu
bu dar çevreden kurtulacağını anlatmaktadır. Okul yaz tatiline girmiş Nur son
sınıfa geçmiştir.
Mustafa aklına koymuş Nur'u istetecek amma bir sürü sıkıntısı var. Sayısız yalan söylemiş yalanlar meydana çıkacak, birde Nur okulda başarılı istese bile vermezler. Bu iş ancak Nur'u kandırıp kaçırmak; Kızın yaşı küçük amma bu kız için hapis yatmaya değer diye düşünmektedir. Okullarda yaz tatili başladığı için Mustafa Nurla her gün saatlerce beraber olmaktadır.
Mustafa Nur’a durumu
kendi hazırladığı yalan düzeni ile anlatır. “ Seni bana vermezler sen okulunda
çok başarılısın okumanı isterler. Ayrıca yaşında küçük bekle büyüsün derler
benimde buradaki işim bitme üzere başka yerlerden iş alırsam giderim bir daha
buraya da gelemem köylü bizim arkadaşlığımızdan haberdar beni buraya koymazlar.
En iyisi kaçalım ne dersin” diye Nur’a anlatır. Nur düşünür Mustafa'nın anlattıkları akla yatkın ve doğru; Mustafayı da çok sevmektedir, kaybetmekte
istememektedir.
Bir gün Mustafa “Nur’a yarın
neyin varsa al gel kaçalım yarın” der. Keşap tarafında bir arkadaşına
sığınacaklarını orada onları kimsenin bulamayacağını söyler.
Nur çantasını alır ve
Mustafa ile köyden ayrılırlar. Nur evden ayrılırken kendini aramamalarını
kocaya kaçtığını yazar bırakır, annesi eve dönünce notu görür okuması olmadığı
için akşama kadar bekleyip beyine okutur. Nur’un babası çılgına döner hemen
ilçeye iner ve kızının küçük olduğunu Mustafa'nın kızını kaçırdığını jandarmaya
ihbar eder.
Amma ne var ki Mustafa
nerededir bilinemez, Mustafa'nın köyünde ailesini Jandarma ekipleri sıkıştırır
oğlunuzun yerini söyleyin derler fakat aile oğlumuz Doğan kentte çalışıyor orada
olması lazım derler. Jandarma ekipleri de Mustafa'nın reşit olmayan bir kızı
kaçırdığını söylerler. Mustafa'nın babası sakattır yürümekte zorluk
çekmektedir, ekiplere bu “halimle oğlumu nasıl bulurum yerini bana haber
verirse bende size haber veririm” der.
Bir hafta kadar Mustafa Nur'u değişik yerlerde gezdirir. Ailesi de Nur’un ailesini “bunlar kaçmış
yapılacak tek şey bunların nikahını kıymak, olan olmuş Mustafayı hapse
attırsanız ne değişecek ki. Sonunda yine vereceksiniz. Akraba oluyoruz arada
sıkıntı olmasın” diye ikna ederler. Araya jandarma komutanı da girer “uyuşun
bunlar bir birini sevmişler kaçmışlar” deyince Nur’un ailesi “kendi düşen
ağlamaz Nur okuyacaktı şimdi birisine köle osun” derle ve şikâyetlerin geri alırlar.
Mustafa Nur'u alır baba
evine gelir. Nur hayal kurduğu güzel bir ev rahatlık varlık hepsi biden uçup
gider. Mustafa’ya “bu mu senin evin beni çok kötü kandırdın hayatımı yıktın
bakalım bu işin sonu nereye varır” der. Mustafa da “seni çok seviyorum ne
yapayım başka çarem yoktu birlikte evimizi kurarız” der. Mustafa da yalan eksik
değil ya Nura bir sürü yalan daha söyler.
“Ben seni Giresun da ev tutar götürürüm üzülme” gibi ikna eder.
Nur bakar ki kaderinde bu
var. Aslında kendi ailesi ile buranın farkı yok hiç olmazsa beni çok seven
kocam var diye düşünür ve kadere boyun eğer. Çok geçmez Mustafa eve geç gelmeye
veya sarhoş gelmeye başlar. Gerçi Nur’a en ufak bir zararı yoktur onu hiç
kırmaz amma hayatı dağınıktır düzeni yoktur. Nur on beş yaşında birinci senede
bir kızı olur.
Mustafa bir oğlumuz olsun
diye Nur’a çocuk yapalım diye zorlar. Nur “fakir halimize çocuk bize yük olur”
der. Amma yinede iki yıl ardan sonra bir kızları daha olur, Mustafa düzensiz
hayatına devam eder. Bir yandan da ila bir oğlumuz olsun diye diretir, bir yıl
geçmeden üçüncü kızları olur derken bir yıl sonrada bir oğulları olur.
Mustafa Giresun’dan ev
tutmak bir yana evin ihtiyaçlarını babası karşılamaktadır. Nur ara sıra
“Mustafa ne zaman Giresun’dan ev tutacaksın, ne zaman göçüyoruz” diye söylense
de Mustafa'nın umursadığı yoktur. Öyle bir niyeti de yoktur salında.
Nur yağmurdan kaçayım
derken tam bir fırtınaya tutulur yirmi mir yaşındadır ve dört tana çocuğu
vardır. Kocası tam bir ayyaş gibi her fırsatta içmektedir. Aile sorumluluğu
taşımamaktadır. Mustafa'nın sorumsuzluğu Nur’un ruh sağlığını tamamen bozar.
Ara sıra hastane’ye giderek ruhsal tedavi görmeye başlamıştır.
Nur çok çalışkan bir kadındır erkeklerin yapabileceği en zor işleri bile yapmaktadır. İşten hiç yılmamaktadır. Mustafa da bu durumdan en iyi şekilde yararlanmaktadır. Kendini kenara çekip her işi ona yaptırmaktadır.
Tüm bunlar bir tarafa Nur
geldikten sonra onu destekleyen koruyan kayın pederidir. Bütün dertlerini ona anlatmaktadır.
Onun sevgisine sığınmıştır. Kayın pederi hastadır onu tedavi için çok uğraşır. Fakat
en büyük destekçisini kayıp eder.
Kayın pederinin ölümünden
iki ay sonra tam kış başında ev yıkılır, eşyalarının birçoğu heder olur.
Evlerinin yanındaki kaynının evinin altına girerler fakat kaynının hanımı
onları evden dışarı atar. Nur bir kayın valide dört çocuk açıkla kalır
kocasının yakın akrabalarında bir sürü boş ev olduğu halde çocuklarla iki gece
kocasını kullandığı eski arabada kalırlar. O sırada yakın komşular telefonla
onlara ulaşır “ biz geliyoruz bekleyin” derler. Komşuları gelirler evlerinin
yarısını boşaltarak onları evlerine alırlar.
Bütün bunlar olurken Mustafa
aynı hayatına devam eder. Ev veren akrabalarının tüm yalvarmalarına karşı
vazgeçmez. Bu insanların girişimi ile sosyal yardımlaşma incelemeye gelmiş ailenin
durumunu görmüş ve aileye destek vermeyi kabul etmiş ve karara bağlamıştır.
Ancak desteğin gelmesi için evinin alt betonun yapılması gereklidir. Onu da
Mustafa bir türlü yapamamaktadır. Her şeyi hazır olduğu halde,
Mustafa Nur’a eski sevginin
binde birini bile göstermemeye başlar, Nur’un ruhsal dengesi tamamen bozulmuş
ilaç kullanır hale gelmiştir. Oysa Nur’un yaşıtları daha yeni sevgiyi tanımakta
yeni âşık olmaktadırlar. Mustafa İlkokulu zorlukla bitirmiş Nur’un kalbinde
kopan fırtınadan haberdar olması mümkün olmamaktadır. Sevgisizlik Nur'u nereye
götürür gelecek zaman içerisinde görmek mümkün olacak. Komşuları bu durumun
farkında Nur’a telkinlerde bulunmakta hayatına dikkat etmesi gerektiğini dört
çocuğu olduğu, ona bir şey olursa çocukların ortada kalacaklarını. Bu adamın bu
çocuklara sahip çıkamayacağını her birini bir köşeye savuracağını anlatmaktalar.
Nur bütün gücü ile bir
yandan evinin kurulması için uğraş verir. Öbür yandan da dört çocuk bir yaşlı
ile uğraşmaktadır.
Baba evindeki gibi
televizyonun karşısına oturup dizilerdeki o şaşalı hayatı ne seyretmeye zamanı
var nede onlara bakıp hayal kurmaya. Bazen dalıp gittiğinde “neredesin diye
sorana hiç sormayın bu televizyon değilmi beni bu hallere düşüren” demekte
Komşusu ona kızım zorun ne
idi deyip “Daha anamdan doğmadan ihtiyar oldum” türküsü ile sataşmaktadır.
Faruk Soydemir
Not: yaşanmakta olan hikayedir şahıslar ve yer kurgudur.