DOĞUM GÜNÜ
“Yüksel ki yerin bu yer değildir/ Dünyaya geliş hüner değildir” demiş şair. Yerine sayan ya da geri giden kişi yaşıyor sayılmaz ki; isterse el bebek gül bebek doğsun büyüsün. Görkemli doğum günleri yapsın, doğumunu saatlerce kutlasın. Hüner dünyaya gelmek değil, varlığıyla başkalarına neşe, mutluluk vermek, doğruya, iyiye, güzele yönelmek, ileriye hep ileriye gitmektir.
Doğumla doğmakla ilgili söz ve deyimler, şarkılar, türküler pek çoktur. Aklıma gelenlerden birkaçını aktarayım.
“Benim doğum günüm bana geldiğin gündür
O gün benim için bayram, düğündür.”
***
“Silifke’nin yoğurdu
Ah seni kimler doğurdu
Seni doğuran ana
Bal ile mi yoğurdu?”
“Bahçeye ektim soğan
Bitmedi yedi doğan
Çok mu güzel oluyor
Senin annenden doğan?”
***
Falcılar, “Sevineceksin, mutlu olacaksın” anlamında, “Gönlüne ay doğacak” ya da “Hanenize ay doğacak” derler. Canı yanan âşık da diyor ki:
“Ay doğdu, batmadı mı
Cana can katmadı mı,
Seni yaradan Allah
Beni yaratmadı mı?”
***
Doğanlar çile çekmeye hazır olmalıdırlar. Kıskançlıklar, ihanetler, arkadan vurmalar, ayağımızın altına karpuz kabuğu koymalar bizi canımızdan bezdirir, dert deryasında gezdirir, doğduğumuza pişman ettirir, “Bilmem ki ben dünyaya niye geldim?” dedirtir. Bu acıyı “Serüven” adlı şiirimde şöyle dile getirmiştim:
“Doğar ağlarım: Susturamazsınız
Yaşarken ağlatırsınız: Güldürmezsiniz
Sevginiz saygınız lafta kalır
Kör bencilliğinizi kaldıramazsınız.
Ölürsem ağlamayın:
Kandıramazsınız!”
Kimi insanların çirkefliklerine, kimi güzellerin nurlu yüzlerine bakıyorum da:
“Gökte yıldız yüz altmış
Mevlâ’m neler yaratmış
Veli beyi çamurdan,
Yâri nurdan yaratmış” diyorum kendi kendime.
Ayın doğması güzeldir, romantiktir ama doğaya hayat veren, ağaçları yeşerten, çiçekleri açtıran, meyveleri olgunlaştıran güneşin doğması, yeri göğü pırıl pırıl yapmasıdır. Gün boyu içimizi ışıtır, ısıtır, varlıkları adeta yeniden doğurur, besler, büyütür, doyurur o yüce güç kaynağı. Bulutlu havalarda onun değerini daha çok anlarız. Bulutların gitmek bilmediği bir günde canım sıkılmış, “Doğ güneşim doğ artık” demiş ve duygularımı şöyle dile getirmiştim şiir biçiminde:
“Doğ güneşim doğ
Cıvıldasın içimizdeki
Umut adlı kuş
Düzleşsin mutluluğa giden yokuş
Erisin ayrılığı çoğaltan
Canavar kar
Çöksün aramızdaki buzdan duvarlar
Kavuşsun kucaklaşsın dostlar.
***
Doğ güneşim doğ
Doğ da kötülüğü, çirkinliği kov
Sisi, karanlığı boğ!
Yaprakların yeşili uyansın
Doğa güzelliğe kansın.
***
Doğ güneşim doğ
Özlemler çiçek açsın
Sevinçler kanatlansın
Yaşamak şaha kalksın!”
***
Güneş bize gerçekleri gösterir. Tabii görmesini bilene! Görelim gerçekleri de ona göre yaşayalım, önlem alalım. Gözü kapalı dolaşmayalım.
“Duymak, konuşmak da iyidir ama
Görmektir insanın güneşi.
Görmek sadece bakmak değildir
Korumaktır yeşili, maviyi
Yaşatmaktır doğruyu, iyiyi, güzeli.
Gözle görmekle yetinmemeli
Baktığı şeyin özüne inmeli.
Gönül gözüyle göremiyorsa
Yaşıyorum sanmasın kişi.”
***
Gülmek bizi yaşatır, canımıza can katar. O da ayrı bir güneştir:
“Gülmek ruhun güneşi
Yoktur bu güneşin eşi
Erdem, özveri ışığı
Aydınlatmalı içimizi.
Yitirmemeli umudu, özlemi
İnsanlık aşığı ol her zaman
Dikkat sönmesin aman
Yıllarca yanıp duran
Sevgi, dostluk ateşi.”
***
Gülün gül olun, kalplere dolun. Doğum gününüz size ve dostlarınıza doyum günü olsun. Çabanızla, çalışmanızla güzel günler doğsun.
Erhan Tığlı