Babam !
Evet babam ,ne kadar da çabuk gittin ,çok az anılarımız var be babam .Seni hatırlamakta
zorlanıyorum adete ;en küçük oğluna resimlerini gösterip anlatıyoruz,hiç tanımıyor ki seni...
Az zamanda olsa misafirliğin şu dünya’da ,hep bize anlatığın hayatın gerçek sözlerini iyi
hatırlıyorum da; o güzel yüzünü hatırlamakta ZORLUK ÇEKİYORUM NEDEN Mİ?
25 EKİM 1969 günü yağan yağmurlarından gözlenirim çok yanıp yağmurlara
karışıyor,göremiyorum babam o zaman seni .42 yaşındaydınçok gençtin.Sana bol köpüklü kahvenin yanında güllü
lokum ve bir bardak suyunu çok az verebildim babam ,şimdi büydüm ,kahvemi her içişimde
az şekerli kahveni, anımsıyorum,ah keşke olasydın babam...
Hep derdin ki bize ,yılandan korkmayın ,yalandan korkun ;yılandan zehirlidir yalan derken
ben gözlerimi kocaman açıp dinlerdim babam..Kitapların fazlalarını atmaz ,köylerin
kütüphanelerine yollardın,gazetede biriktirirdin babam...Yan komşumuzun eşi ölmüştü ya 5 çocuğunla kalan teyzeye
çok üzülmüştün,her ay zarfın içine kağıt para koyardın,beni de alırdın yanına köşede
beklerdin, ben zarfı verirdim yanına gelirdim, o teyze sana çok dualar ederdi .Hep fotür şapka giyerdin ve kıravtlı
gezerdin,ayakkabılarını
da hergün boyardın ,teneke kutuda ki cilalayı sürüp ,kadife kumaşla parlatırdın...Hiç
pijamayla dolaşmazdın evimizde ,ben seni ameliyat olduğun hasta yatağında pijamayla
orda görmüştüm tuaf gelmişti,kıravtlı ,gömlekli ,ceketli ,ütülü pantolonlu babamı aramıştım
nedendir bilmem babam..
Babam her cumartesi günleri balık yememizi isterdin,ben zayıf ve çelimsizdim ,kızardın
bana ,ben balığın kılçıklarından korkardım,ayıklardın ye diye zorlardın fosfor var yemelisin
derdin babam. Yazları deniz mevsimi geldiğinde Fenerbahçe’ye denize götürürdün babam,iyot
almalısınız derdin,denizden çıkınca çamlıca gazozu alırdın be çok sevinirdim,şişenin
üzerinde çam resmine bayılırdım..On beş günde bir çamlıcadaki sefa tepesine
çıkarırdın,burda temiz oksijen var ,ciğerleriniz temizlenir derdin.Kekik toplardın çamların
altından ellerin mis gibi kekik kokardı;dönerken de’ kısıklı yolunda üzümlü kurabiye yapan
amcadan kesekağıdı dolusu
kurabiye alırdın ,üzümlerini ayklardım kızardın,olmadı işte derdin .Bayramlarda ayakkabılarımızı hep deri ve altı
kösele olanı alırdın babam..
Evet babam çok az şeyler öğrettin bizlere biliyormusun ,çabucak gittin çok üzdün
,ben her gece annem ağlarken ,yalan olsun babam gelsin Alahım diye
yalvarıyordum,derken de korkuyordum babam ,sen de yoktun ki ;zehirli yılan aklıma
geliyordu hep...
Evet babacım hala gelmedin; bugün senin için furuko gazozu alacağım ,hasta yatğında yalva
rıyordun anneme bir yudum içmek istiyorum diye,anneme kızıyordum ben ,dikişlerin açılır
ölürsün diyordu.Vazodaki çiçeğin suyunu içmek isterken annem içeri girdiğinde
çok kızmışsın...
Keşke elini çeşmeye dayayıp içseydin ya ;susuz gittin babam .en yakın tarihte çeşme
yaptırıp adını verip senin yerine kana kana her gelen içsin babam..!
Oya Gedik(Tuncabayın)
25 Ekim 1969
(
Babam ! başlıklı yazı
Oya GEDİK tarafından
25.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.