“Tanrım, bana kitap dolu bir ev ve çiçek dolu bir bahçe ver.” Konfüçyüs.
Okuma konusundaki yetersizliğimizi gördükçe kahrolan biri olarak bu konuda her fırsatta bir şeyler söyleme ihtiyacı duyuyorum. Bu yazıda da okuma konusunda biraz başınızı ağrıtacağım.
Tüik bir rapor yayınlamış 2013 yılında. Bu rapora baktığımızda ülkemizin diğer ülkelerle arasında okuma kültürü açısından müthiş bir uçurum olduğunu görüyoruz. Kısa bir örnekle somutlaştırırsak şu tablo çıkıyor karşımıza: Avrupa’da yüzde 21 olan okuma oranının Türkiye’de sadece binde bir!.. Dünyada en fazla kitap okuyan ülkelerin başında yüzde 21 oranıyla İngiltere ve Fransa yer alırken, bu ülkeleri sırasıyla Japonya yüzde 14, Amerika yüzde 12 ve İspanya yüzde 9 ile takip ediyor. Türkiye yüzde 0,1 okuma oranı ile listenin son sıralarında yer buluyor.
Yaşadığım iki olayla devam edelim: Üniversite kampüsünden gelirken dolmuşta, ön sırada oturan iki öğrencinin konuşmasına kulak misafiri oldum. Şöyle diyordu gençlerden biri: "Hoca bana zorla kütüphane kartı aldırdı, ‘Hocam, ben kitap okumam, almayayım.’ dedim, ama ısrarla alacaksın dedi, aldım. Boşu boşuna para verdim, aldığım kartı hiç kullanmadım, kütüphanenin yerini bile bilmiyorum."
Lise son sınıf öğrencilerine Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman konusunu anlatıyordum sınıfta. Konu gereği, çok bilinen bir romandan bahsettim. “Bu romanı okumuşsunuzdur, orada da bu konuya değiniyordu.” dedim. Öğrencilerin boş gözlerle baktığını görünce var mı bu romanı okuyan diye sordum, ses çıkmadı. “Nasıl okumazsınız, edebiyatımızın en önemli romanlarından biridir. Peki, şu romanı okuyan var mı?” dedim, yine ses yoktu. Birkaç önemli roman ismi daha saydım, hayır!..
Sonunda öğrencilerden biri parmak kaldırıp söz istedi: “Hocam, bize şu romanı okudunuz mu diye sormayın, kitap okuyan var mı diye sorun.” Döndüm sınıfa, kitap okuyan var mı diye sordum. 22 kişilik sınıfta kalkan parmak sayısı sadece üçtü.
Sosyal medyada iki fotoğraf dolaşıyor. Biri Japonya’nın toplu taşıma aracından çekilmiş, biri bizden. Japonların ellerinde kitaplar, bizimkilerin ellerinde telefonlar…
Yine Tüik’in araştırmasına göre ülkemiz insanı günde 6 saat televizyon izleyip, 3 saat internete girerken, kitap okumaya sadece 1 dakika ayırıyor.
Bu işte bir yanlışlık var, bir eksik nokta var. Böyle olmaması gerekiyor, bir yerde hata yapıyoruz. Biz, ilk emri “Oku!” ile başlayan bir dinin mensupları; biz, 600 yıllık bir medeniyetin evlatları; biz, Batı’nın karanlık çağı yaşadığı dönemde en aydınlık çağını yaşayan bir milletin çocukları olarak nasıl okumaktan bu kadar uzak olabiliriz?
Çocuklarımıza kitap okutmalıyız ama onların okumasını sağlamak için de kendimiz örnek olmalıyız. Anne babası televizyon izlerken, internette dolaşırken kitap okuyacak hiçbir çocuk yoktur. En iyi nasihat örnek olmaktır, sözünü düstur edinip bu akşamdan tezi yok harekete geçelim. Kitap okuyalım, kitap okutalım.
Sultan Abdülhamid’in dediği gibi “Okumuş insandan korkmayalım.” Ve Diderot’un dediği gibi “ömrünün dörtte üçünü okumakla geçiren insanların muhakkak namuslu olduğunu” bilelim.