Bir ev daha yok oluyor bugün mahallemde. Bir tarih daha kurban gidiyor para hırsına. Bir bahçe daha, bir ağaç daha, bir gül fidanı daha yok ediliyor apartman sevdasından…
Akşam, mahalleye girerken fark ettim apartmanlar arasında hayata direnen mavi badanalı, iki katlı, bahçesi çiçeklerle dolu evin pencerelerinin ve kapılarının söküldüğünü. Önce, eskiyen ahşap kapı pencerelerin değiştirileceğini düşünmek istedim, ama gerçek ortadaydı ve “beni yok ediyorlar” diyordu. İçim “Cız” etti. Bu kaçıncı yok edilen güzellikti bu mahalleye geldiğimden beri? Gözümün önünde yok ediliyordu tarih!.. Sağımız solumuz sevimli, iki katlı, bahçeli evlerle doluydu. Şimdi dört beş katlı sevimsiz, şekilsiz, dümdüz duvarlarla örülü soğuk betonarme apartmanlar kapladı mahalleyi.
Sabah işe gelirken gördüm cellatları!.. Ellerinde balyozlar, kazmalarla çökertiyorlardı anılarla dolu duvarları. Durdum, birkaç dakika baktım yok edilen geçmişe. Balyozların duvara her inişi her anıya vurulmuş bir darbeydi sanki ve aynı balyozların kafama vurulduğunu, kafamın zonkladığını fark ettim, daha fazla seyredemedim bu katliamı.
Bu kadar mı saygısızdık, bu kadar mı ilgisizdik geçmişimize? Bu kadar mı kopmak, kurtulmak istiyorduk maziden? Neydi bu betonlaşma sevdamız, neydi bu üst üste yığılmış kafeslerden oluşan apartmanlara doluşma merakımız?
Bu şehrin hiç mi hafızası olmayacak, hiç mi geçmişi, anıları, sevimli iki katlı ve bahçeli evleri olmayacak? Bahçeleri, çiçekleri, ağaçları yok edip öldürdüğümüz güzelliklerin fotoğraflarını evimizin, iş yerimizin duvarlarına mı asacağız artık. O çiçek dolu bahçeli evlerin fotoğraflarını sosyal medya sayfamızdan paylaşıp günah mı çıkaracağız artık?
Milli Kuvvetler’i yok ettik. Oradaki tarihi dokuyu yok edip ucube apartmanlarla doldurduk caddeyi. Dumlupınar, Karaoğlan mahalleleri de can çekişiyor. 52 Evler’deki o iki katlı bahçeli evler de müteahhit canavarına teslim ediliyor bir bir… Gidiyor tarihimiz, gidiyor şehrimizin hafızası göz göre göre…
“Bu caddenin ilk adı Mithat Paşa Caddesi’ydi, Sonra Kuvayı Milliye Caddesi oldu, şimdi de Milli Kuvvetler… Mithat Paşa yaptırmış bu caddeyi, aynısını Manastıra da yaptırmış. Manastırdaki cadde tarihi dokusunu olduğu gibi korumuş ve turist kaynıyor. Bir de bizim caddemizin haline bak!..” diyordu geçtiğimiz günlerde Milli Kuvvetler’de yürürken Doç. Dr. Mustafa Özsarı ve caddede tek tük kalan tarihi taş binaları seyrediyorduk içimiz sızlayarak.
52 Evler’deki iki katlı, bahçeli evleri yok ediyoruz artık.. Bir zamanların o güzel evleri yerini soğuk apartmanlara terk ediyor. Nice anı yok ediliyor, nice güzellik ölüyor… İki büyük deprem ve bir büyük yangın geçirmiş Balıkesir. Afetler yakıp yıkmış şehri. Kalanı da biz yok etme yarışına girmişiz.
Milli Kuvvetler Caddesi, Dumlupınar Mahallesi, Karaoğlan ve 52 Evler Mahalleleri Avrupa’da olsa nasıl olurdu acaba? Gidip gelenler anlatıyor: “Tarihi doku olduğu gibi korunmuş, hiç bozulmamış, yeni şehir başka tarafa kurulmuş” diyorlar.
Bizim tarihimizi bu kadar acımasızca yok etme sevdamız neden acaba? Avrupalılardan daha zeki olduğumuz için mi, geçmişimizden kurtulma telaşımızdan mı yoksa para hırsımızdan mı?