Yaşadığım her gün,
yaşama attığım her adım,
bilinmezliğe götürüyor beni…
Yoluma saçılan yıkımı, felaketi aşamıyorum.
Durmam, geriye dönmem olanaksız.
İçinde ölen doğrularımı görmemek için gözlerimi kapatıyorum.
Sağlıklı ve mutlu bir adam olan ben,
Hayatın anlamsızlığı karşısında,
Önüme çıkmış enkaz duvarlarına tosluyorum.
Hayatın benim için anlamını bulmaya çalışırken,
aslında bulmaya çalıştığım,
tosladığım duvarların önüne
yıkıla kalan şu bedenimi tutup kaldırarak
hayatıma anlam katacak bir aşktı…
Aramızda oluşan iletişimsizlik
ayakta kalmış bedeninin
düşüp kaldığım yere uzaklığıyla doğru orantılı…
Bir türlü adlandıramadığım bu iletişimsizlik yüzünden yoruldum.
Kopamıyorum da bir türlü
ve özlemekten başka bir şey de gelmiyor elimden.
Bunun ismi aşk ise,
ben onun içinde bir tutsağım.
Esaretim ise ona değil, sana…
Elimin hemen ucundan tutuversen
ve çekip dikiltsen ayağa
anlamaya çalıştığım her şeye bir anlam yükleyebileceğim.
Yapmıyorsun bunu ya,
bu uzun yolculuğumda
kendi kollarımın müşfik sarılmalarıyla teselli olacağım.
Kollarımın bedenini hissedemediği kaç uykuya yatacağım?
Bu, belki de kısa metrajlı bir filmin hikayesi;
“son” yazdıktan sonra
acemi oyunculuğumu abartarak kutlamaya atılacaksındır boynuma.
Olamaz mı?
Doğaçlama rol kesmelerle yapılan çekimlerin tam da burasında
su koyuvermek istiyorum,
her şey ciddi gibi olmaya başladı.
Yok eğer,
herkesin oynayacağı rol belirlenmişse,
seninle kavuşmalarım kaçıncı sahnede?
Onu bileyim…
Durmadan tekrar ettiğim bu özel isim,
senin adın değil mi?
İlk harfini daima büyük harfle söylüyorum.
Belleğim,
her özel ismi belleyemeyecek kadar küçük bir kapasitedeyken
senin adını sonsuz nakaratlarda ezberlemekle meşgul…
İtinayla içine sığdırarak,
ıslak Eylül serinliğinde seni üşütmeyecek.
Hiçbir ayrıntı yer bulamayacak belleğimde.
Her ayrıntı kendi mazisine küsecektir…
Küssün.
Arkanda bıraktıklarına dönüp bakacak değilim.
Ben onlar olmadan sevmeye başladım bu hikayeyi;
çünkü, hayatın anlamının senin adına eşit olduğunu biliyorum.
Anlamı olmayan bir hayat canımı çok yakıyor, çok…
Hayatın anlamsızlığı kadar kötü olan özlemek…
Ben seni küçük bir belleğe ezberlettim işte...
İlk harfi büyük “N-u-r-t-e-n” …