1- Aklımızı kullanırsak biter, tükenir diye bir korku var sanki(!)
2- Ben bilmem, o bilir,
3- Benim tabi olduğum, kitaplarını okuduğum, videolarını izlediğim hoca en derin hoca, çünkü anlattıkları daha çok işime geliyor düşüncesi,
4- Önderimiz yanılmaz, çünkü gördüğü rüyalarla sürekli uyarılmaktadır,
5- Temel kaynaklarımıza bir türlü kendimiz bakıp, okuyup gerçekleri öğrenmek için bir gayretin içerisine giremiyoruz,
6- Takva, ihlâs ve ihsan makamına erişmekten ziyade hocasından öğrendikleriyle diğer cemaat mensupları karşısında yenilgi almadan tartışılabiliyorsa; bu sloganik yapı nefsi okşadığından yeterli gibi geliyor birçoğuna,
7- Kur’anı, Hz. Peygamber, ashabı, tabiin, müfessirler, muhaddisler ve fakihler nasıl anladı ve nasıl yaşamıştır, bir bakalım ona göre bizler de gereğince yaşayalım fikrinden ziyade; onlar adamsa ben de adamım, ben Kur’an’dan bunu anlıyorum demek suretiyle paralel bir dinin altyapısı oluşturulmuş oluyor,
8- Doğrudur Yüce rabbimiz defalarca; tefekkür, teakkul, tedebbür, tefekkuh, tezekkür ve teemmül gibi farklı kavramlarla, daha iyi anlamak için Kur’an-ı Kerimi düşünerek okumamızı emretmektedir de; biz bu okumayı sadece hocamızın yazdığı mealden yapıp da akabinde ondan öğrendiklerimizle piyasaya alim diye çıkarak, gerisini tekfir, tahkir ve tezyif edersek yine hocamızla birlikte, bağlamından koparılmış yeni paralel bir din oluşturmuş oluruz,
9- Peygamber (a.s.) zaten senin-benim gibi bir beşer olup, sadece Allah ile bizler arasında elçilik görevi yapmış ve ölmüştür (hâ şehitler ölmez ama siz anlayamazsınız, fakat peygamberler ölür toprağa karışır ve işleri biter siz bunu anlarsınız!..) sahabe (Kur’anı kayıt altına alıp ve uygulamasını direkt Hz. Peygamber (a.s.)’den görmüş ve yaşamışlardır da) yine de kim oluyor onlar? Bugün sahabeden çok daha değerli ve üstün insanlar vardır; mesela bizim cemaat önderimiz gibi.., tabiîn, müçtehit imamlar vs. miadını doldurmuş kişilerdir diyenler boyuna yeni yeni paralel dinler üretmektedirler,
10- Üniversitelerde, okullarda ve kamu kurumlarında örgütlenerek her türlü işlerini yürüten dinî bir takım oluşumlara devlet, sesini çıkarmaz ve görmezlikten gelirlerse neticeyi tahmin etmek çok zor değildir,
1- Bidat ve hurafelerin de DİB tarafından yüz bini aşkın din görevlisi personeliyle ivedilikle bertaraf edilmesi,
2- Cemaatlerin bağımsız veya diyanete bağlı camileri (yurtiçi-yurtdışı) sıkı bir denetimden geçirilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır,
3- Söz konusu cemaat, vakıf ve derneklerin, TV, radyo, kitap, dergi ve gazetelerinin denetlenmesi,
4- Cami cemaatinin, konusuna hâkim uzmanlarca sahih din (Kitap-Sünnet) konusunda bilgilendirilmesi,
5- MEB’in ilk, orta ve lise düzeyinde müfredatının sağlam-sahih kaynaklarımıza, tarihimize, kültürümüze, örfümüze ve inancımıza uygun bir şekilde düzenlenmesi,
6- YÖK’ün de, programlarını gençlerimizden istekli olanlara dinî-millî ruh ve bilincini aşılayacağı programlar hazırlaması,
7- Aklını, vicdanını, iradesini kullanmayıp birilerinin güdümüne girilebilecek ne kadar kanal ve menfez varsa bütün bunların kapatılmaya çalışılması önem arz etmektedir.
Hayatın kullanma kılavuzu olan Kur’an-ı Kerim ekseninde Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin önderliği, rehberliği ve kılavuzluğu ile matlup olan huzur, saadet ve selameti yakalayabiliriz, diye düşünüyorum…
Selam ve dua ile…
MFK