Yüce Allah’ın gönderdiği dinin yanı sıra insanların uydurduğu veya uydurmaya çalıştığı din/ler var…
 
Dinî cemaat, dernek ve vakıfların kendi başkan, lider veya önderlerini erişilmez, yanılmaz ve müstesna görmesi gibi bir saplantı söz konusudur. .. Hatta yanlış yapsa bile bir hikmete binaen yapmıştır düşüncesi egemendir.
 
Sözde tarikat lider ve temsilcilerini tabulaşmakla eleştiren diğer bazı dernek-vakıf  mensupları da maalesef kendi ‘hoca’larını lâ yus’el (sorgulanmaz, hesaba çekilmez, eleştirilmez) görmektedirler. Hatta öyle ki, herhangi bir görüşünü eleştirdiğinizde çok ciddi hakaretamiz tepkilerle karşılaşıyorsunuz…
 
Elbette ki din, hiç kimsenin tekelinde değildir. Her bir Müslüman, dininin adamı ve âlimi olabilir, ancak başkalarını tahkir ve itham etme hakkına sahip olmasa gerektir.
 
Genel problem dinin siyasete alet edilmesi problemidir. Siyaset dine alet edilebilir belki ama din siyasete alet edilmemelidir…
 
Herkes dindar olmak ve bizim gibi inanmak zorunda değildir. Dinin sahibi bile “Dinde zorlama yoktur...” (Bakara, 256) buyurarak dinini kimseye dayatmazken, kimi dini oluşumlar anladığı ve algıladığı dinî anlayışını, en doğru din tasavvuru olduğunu iddia ederek diğerlerini tamamen itham etmektedir. Hele de bu grup, kamuda da iyice yerini almış, Tv, radyo, gazete, dergi  sahibi olup ve her şehirde şubeleriyle  siyasi iktidarın da rüzgârını arkasına almışsa veya en azından seçilen vekiller  kendi gruplarının yetiştirip bir çeşit seçtirdiği birer eleman iseler alın size paralel din üzerinden paralel devlete kadar uzanan bir yapı!..
 
Ki, bu yapıların ardı arkası kesilmez eğer mantık değişmezse…
 
Piyasada korkunç cemaat, dernek, vakıf ve STK furyası mevcuttur. Hiçbirisi bizim gidişatımız yanlış demediği gibi hemen hepsi de en doğrunun kendi yolları olduğu iddiasındadır.
 
Paralel din olgusu son zamanlarda literatürümüze girmekle beraber, zemini çok önceden var olan sosyolojik bir yapıydı aslında...
 
İşte bu kargaşa yüzündendir ki bir türlü itidali tutturup vasat bir ümmet olmayı beceremedik…
 
İfrat ve tefrit noktaları yaşam tarzı haline geldi toplumumuzda…
 
Böylesi bir pozisyona gelmemizin nedenlerine bakacak olursak, ezcümle:
 

1-      Aklımızı kullanırsak biter, tükenir diye bir korku var sanki(!)

2-      Ben bilmem, o bilir,

3-      Benim tabi olduğum, kitaplarını okuduğum, videolarını izlediğim hoca en derin hoca, çünkü anlattıkları daha çok işime geliyor düşüncesi,

4-      Önderimiz yanılmaz, çünkü gördüğü rüyalarla sürekli uyarılmaktadır,

5-      Temel kaynaklarımıza bir türlü kendimiz bakıp, okuyup gerçekleri öğrenmek için bir gayretin içerisine giremiyoruz,

6-      Takva, ihlâs ve ihsan makamına erişmekten ziyade hocasından öğrendikleriyle diğer cemaat mensupları karşısında yenilgi almadan tartışılabiliyorsa; bu sloganik yapı nefsi okşadığından yeterli gibi geliyor birçoğuna,

7-      Kur’anı, Hz. Peygamber, ashabı, tabiin, müfessirler, muhaddisler ve fakihler nasıl anladı ve nasıl yaşamıştır, bir bakalım ona göre bizler de gereğince yaşayalım fikrinden ziyade; onlar adamsa ben de adamım, ben Kur’an’dan bunu anlıyorum demek suretiyle paralel bir dinin altyapısı oluşturulmuş oluyor,

8-      Doğrudur Yüce rabbimiz defalarca; tefekkür, teakkul, tedebbür, tefekkuh, tezekkür ve  teemmül gibi farklı kavramlarla, daha iyi anlamak için Kur’an-ı Kerimi düşünerek okumamızı emretmektedir de; biz bu okumayı sadece hocamızın yazdığı mealden yapıp da akabinde ondan öğrendiklerimizle piyasaya alim diye çıkarak, gerisini tekfir, tahkir ve tezyif edersek yine hocamızla birlikte, bağlamından koparılmış yeni paralel bir din oluşturmuş oluruz,

9-      Peygamber (a.s.) zaten senin-benim gibi bir beşer olup, sadece Allah ile bizler arasında elçilik görevi yapmış ve ölmüştür (hâ şehitler ölmez ama siz anlayamazsınız, fakat peygamberler ölür toprağa karışır ve işleri biter siz bunu anlarsınız!..) sahabe (Kur’anı kayıt altına alıp ve uygulamasını direkt Hz. Peygamber (a.s.)’den görmüş  ve yaşamışlardır da) yine de kim oluyor onlar? Bugün sahabeden çok daha değerli ve üstün insanlar vardır; mesela bizim cemaat önderimiz gibi.., tabiîn, müçtehit imamlar vs. miadını doldurmuş kişilerdir diyenler boyuna yeni yeni paralel dinler üretmektedirler,

10-   Üniversitelerde, okullarda ve kamu kurumlarında örgütlenerek her türlü işlerini yürüten dinî bir takım oluşumlara devlet, sesini çıkarmaz ve görmezlikten gelirlerse neticeyi tahmin etmek çok zor değildir,

11-   Şeyh uçmaz, mürit uçurur ifadesinin doğruluğuna ilaveten, en çok sapmanın tarikatlarda olduğuna şahit olmaktayız. Şöyle ki, tamamına yakını sorgulamayan ve kendi iradesini kullanmayıp şeyhine ipotek eden kimselerden oluşmaktadır… Böyle bir gidişatın da sonu zaten gözükmektedir.
 
Çözüm bağlamında:
 

1-      Bidat ve hurafelerin de DİB tarafından yüz bini aşkın din görevlisi personeliyle ivedilikle bertaraf edilmesi,

2-      Cemaatlerin bağımsız veya diyanete bağlı camileri (yurtiçi-yurtdışı) sıkı bir denetimden geçirilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır,

3-      Söz konusu cemaat, vakıf ve derneklerin, TV, radyo, kitap, dergi ve gazetelerinin denetlenmesi,

4-      Cami cemaatinin, konusuna hâkim uzmanlarca sahih din (Kitap-Sünnet) konusunda bilgilendirilmesi,

5-      MEB’in ilk, orta ve lise düzeyinde müfredatının sağlam-sahih kaynaklarımıza, tarihimize, kültürümüze, örfümüze ve inancımıza uygun bir şekilde düzenlenmesi,

6-      YÖK’ün de, programlarını gençlerimizden istekli olanlara dinî-millî ruh ve bilincini aşılayacağı programlar hazırlaması,

7-      Aklını, vicdanını, iradesini kullanmayıp birilerinin güdümüne girilebilecek ne kadar kanal ve menfez varsa bütün bunların kapatılmaya çalışılması önem arz etmektedir.

8-      Özellikle ilahiyatçı akademisyenlerin, paralel din oluşturabilecek oluşumlara karşı seslerini yükseltmeleri ve gerekli önlemlerin alınması için yönetime destek olmaları elzemdir.
 
Halkın bu konuda kafası gerçekten çok karışıktır…
 
Din ki, asla şek ve şüphe kaldırmaz…
 

Hayatın kullanma kılavuzu olan Kur’an-ı Kerim ekseninde Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin önderliği, rehberliği ve kılavuzluğu ile matlup olan huzur, saadet ve selameti yakalayabiliriz, diye düşünüyorum…

 

Selam ve dua ile…

 

MFK

( Paralel Dinî Oluşumlar başlıklı yazı MFK tarafından 7.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu