‘Kurban olmak’ ifadesi, genellikle bir hoşnutluk belirtisi amacıyla telaffuz edilir… İçtenliği belirten bir seslenme sözü, bir amaç uğruna feda edilen şey veya kendini feda eden kimse veyahut da bir kazada ya da felakette ölen kimse, maddi ve manevi bakımdan felakete sürüklenmiş, insani değerlerini yitirmek zorunda kalmış veya bırakılmış kimse gibi anlamlarda kullanıldığını biliyoruz…
Kurban bayramı arifesinde, kurban ibadetinin eda edileceği günlere doğru hızla yaklaşırken, yukarıda saymaya çalıştığımız çağrışımlarıyla kurban olmak, hayvanlardan ziyade insanlar için kullanılır oldu maalesef…
Güçlü olan kimse o, karşı tarafı yok etmek, etkisiz hale getirmek, kendince önündeki engelleri kaldırmak için ama bilerek, ama hırsla, ama başka bir nedenle illa ki, insan kurban ederek varlığını sürdürmeye çalışmaktadır…
Halk arasında, başarısından dolayı muhataba ‘Allah’ına kurban’, ‘Yaratana kurban’ da denilir ki, bu çok da hoş bir seslenme biçimidir ve aynı zamanda Allah’a şükür manasına da gelir…
Diğer taraftan; “insan kurban etme geleneğinin tarih boyunca çeşitli topluluklar arasında yaygın olduğu, özellikle Keltler arasında, dehşet verici boyutlara ulaştığı bilinmektedir...
Kuzey Avrupa halklarının, bereket tanrısı ''Freyr'' (kutsal hayvanı erkek domuzdur) için yaptıkları törenler arasında, insan kurban etmek de vardı… Sogdlar da insan kurban ederlerdi... Eski yunan mitolojisinde, ''Toprak Ana'' Gaia'nın kendi çocuklarını öldürüp yemesi, Zeus'un oğlu Dionysos'un Titanlar tarafından öldürülüp yenmesi, Zeus'un da onun yüreğini yiyerek, yeni bir Dionysos yaratması, insan kurban etme geleneğinin izleri sayılabilir...
Ayrıca, Truva savaşları sırasında İphigenia ile Orestes'in tanrılara kurban olarak sunulduğundan söz edilmiştir... İran’da maniciliğin evren görüşünde, ''Yaşam Anası'' adı verilen ilk insanın, karanlık devleri tarafından öldürülüp yenmesi için de aynı şey söylenebilir…”
Eski Hindu dininde pek çok çocuk doğurup, sonra onları öldürerek yiyen tanrıça Kali de bu konuda başka örnek oluşturur...
Asıl kurban ibadetine gelince, her ne kadar Hz. İbrahim ile başlatılsa da, esasen Hz. Âdem’in Habil ve Kabil adındaki oğullarına kadar geriye gider…
Dünya yaratılalıdan beri bahsettiğimiz bir takım gerçekliklerin ötesinde önemli fiili bir ibadet olan, belli hayvanlarla ve zamanla sınırlı bu sosyal içerikli ibadet bizleri alıp hicaza, Hz. İsmail’e, İbrahim ve Hacer Annemize, Cemerata, Mina’ya, Mekke, Medine hatta Afrika’nın dibine kadar götürmektedir…
Sözlükte yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, dinî bir terim olarak, ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı, kurban bayramı günlerinde usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
Ancak, “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır.” (Hacc, 37) ayetine baktığımızda her ne kadar kesilen bir hayvan ise de, kurban olan yine insanın kendisidir.
Kurban ibadetinin fıkhi yönleri kaynaklarımızda mevcuttur… Eğer kurban kesenler, kurbanın temel esprisini anlamadan desinler, ev halkı etsiz kalmasın ve adet yerini bulsun diye kesiyorlarsa asla maksat hâsıl o(a)lmaz!..
Peki nasıl bir tutum ve niyet sergilenmelidir diye sorulacaksa:
· Şükür-Hamd amaçlı iltifat için kullanılan Allah’ına kurban demek anlaşılır bir durumdur.
· İntikam için veya hangi gerekçeyle olursa olsun yapılan infazlar asla kabul edilemez.
· Kurbanın Allah’a yaklaşmak demek olduğunu unutmamak gerekir.
· İnsanoğlunun hizmeti ve beslenmesine tahsis edilen bu dilsiz hayvanattan ötürü Rabbimize son derece şükretmeliyiz.
· Kestiğimiz kurbanların en çok sevdiğimiz evladımıza bedel olduğunu asla unutmamalıyız.
· Kurban ibadetini hüküm ve şartlarına uygun bir şekilde yerine getirmeliyiz.
· Eşi, dostu, garip, mazlum ve mağdurları gözetmeliyiz.
· Dünya Müslümanlarının İslam düşmanlarına kurban vermemeyi artık öğrenmeleri kaçınılmazdır.
· Kebapsız ve etsiz yemeğe oturmayanların da, kurban bayramında ibadet olarak kesilen hayvanlara acımayı bırakıp tamamen kendilerine acımalarının zamanı geldi geçiyor bile.
· Ortalığı ve Müslüman halkın kafasını karıştırıp kurbanlarına şaibe bulaştırmak isteyen medyatik hocalara da devlet tarafından fırsat verilmemesi zaruridir.
· Fiili olması gereken bir ibadeti kelime anlamıyla ele alıp mugalâta yapanlar din bezirgânlarıdır.
· Müslümanların bu ibadeti ciddiyetle, kurallarına uygun, hijyene dikkat ederek ifa etmeleri çok önemlidir.
· Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışanların da bu işi bir an önce bırakıp kendilerine başka bir iş bulmaları tavsiye edilir. Zira Allah’ın dini ilelebet var olacaktır: “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff Suresi, 8)
· İnsan katletmek, boğazlamak, kurban etmek için finanse edilen terör örgütlerinin, Müslüman coğrafyada barınmaması için bölge sakinlerinin azami derecede uyanık ve teyakkuzda olması şarttır; ya değilse ne kurbanın, ne zekatın, ne haccın, ne namazın ve ne de din kardeşliğinin gerçek manada bir anlamı kalmaz, sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz, zaten bayram da göstermelik olur…
Bayramı hak etmek lazım, bu kurban bayramında İslam coğrafyasında Rabbimizin biz kullarına ihsan ettiği malum hayvanların dışında başka kurban vermek istemiyoruz…
İşte bunun da yolu Müslümanların bu mübarek bayramı vesile kılarak vahdeti sağlamalarından geçiyor…
Selam ve dua ile gerçek bayramlarda buluşmak dileğiyle!..