“ …Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…” (R’ad Suresi, 11) 

“…Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Enfal Suresi, 53)

“Değişmeyen tek şey değişimdir.”

Kimsenin değişime karşı olduğu filan yok; zaten şartlara, zaman ve zemine göre ister istemez bir takım değişiklikler olmaktadır… Neler de değişmedi ki, nelerin orijinalitesi değişikliğe uğramadı ki?..

Mevsimler değişti, doğal olan her şey değişti, gece-gündüz değişti, mümin-kâfir değişti, ana-baba değişti, kız-oğlan değişti, alışveriş değişti, ticaret değişti, eğitim-öğretim değişti, alışkanlıklar değişti…

Ancak eğer değişim iyiye, güzele, hayra ve müspete doğru olursa faydalı olur… Bizi bizden alıp götürecekse kişilik ve kimliğimizi yitirmemize sebep olacaksa yaşamanın ne anlamı kalır ki?..

Modern zamanlarda meydana gelen değişimlere baktığımızda; bilim ve teknoloji anlamındaki değişim, dönüşüm ve ilerlemeye, hayatı kolaylaştırırken verdiği zararlara rağmen kimsenin bir şey diyeceği yok, belki olmaz da… Dese bile bazı şeylerin neredeyse vazgeçilmez olduğunu da bilir…

Bizim burada gündeme almak istediğimiz menfi anlamdaki kişisel değişimler…

Değişelim derken çok mu değiştik ne? Mesela:

·         Kalabalıklarda yalnızlaştık.

·         Değerlerimizi kaybettik.

·         İnandığımız gibi yaşamayınca, yaşadığımız gibi inanmaya başladık.

·         Rehavete kapıldık.

·         Teknoloji bizi, çocuklarımızı, öğrencilerimizi ve aileleri esir aldı.

·         Dünyevileştik.

·         İfrat-tefrit gibi uç yerlerde dolaştık.

·         Diğerkâmlığı unuttuk.

·         Empati kurmaz olduk.

·         Bencilliğimiz arttı, cimrileştik.

·         Enaniyetimiz kabardı.

·         Merhametimiz tükendi; zira acımasızlığa alıştı(rıldı)k.

·         Gördüğümüz kötülük ve yanlışlıkları düzeltmek yerine görmezden geldik.

·         İbadetlerimizi geleneksel bir vecibe mantığıyla eda ettik.

·         Dostlarla, akraba ve arkadaşlarla selamı, sabahı ve sıla-i rahmi kestik.

·         Kimimiz sünnetleri farz mesabesine çıkarırken, kimimiz de mekruhları haram derecesine çıkardık.

·         Toplum dini olan İslam’ı bireyselleştirdik; zira cemaat deyince korkmaya başladık ve namazda omuz omuza verdiğimizin dönüp yüzüne bakmadık.

·         Ramazan ve Kurban bayramlarını tatil beldelerine gitmek için fırsat bildik. Ayrıca Ramazan’a şeker, Kurban’a da kavurma bayramı deme noktasına geldik.

·         Yüce kitabımızı okumadık, okuduk anlamadık, anladık yaşamadık.

·         Hz. Peygambere, o da bizim gibi bir beşerdir diyerek sıradanlaştırıp modelliğini düşürerek Kur’an’dan ilmihal çıkarıp nefsaniyetimize göre değerlendirdik.

·         Saygı-sevgi kavramlarını bile kullanamaz olduk. Çünkü her birey bağımsız bir şekilde oturmasına kalkmasına ve toplumsal kurallara hiç dikkat etmeden darmadağınık biçimde kafasına göre hareket etmektedir.

·         Bilim ve tekniği insanın emrine veremeyince insan onun emrine girdi.

·         Parayı kişiler kontrol edemeyince para kişileri esir alıp kontrol etmeye başladı.

·         Kredi kartları ve faiz birçok ocağı söndürdü.

·         Okullarımızda eğitim hiç verilmediği gibi yoğun bilgi kirliliği denilebilecek bir öğretimle robot gibi duyarsız öğrenciler yetiştirilmektedir.

·         İmkânlar arttıkça çılgınlıklar da o oranda artmaktadır; uyuşturucu, sigara ve alkol kullanımında ciddi artışlar olmaktadır.

·         Adaba mugayir, özentiye dayalı giyim kuşam nedeniyle hiç arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşıyoruz.

·         TV dizileri her türlü ahlaksızlığı, sahtekârlığı, hırsızlığı, çarpık ilişkileri millete öğretir oldu.

·         Ölümü hatta Allah’ı bile çoğumuz unuttuk.

·         Ahirete iman konusunda çoktan sınıfta kaldık.

·          Kul hakkı çok rahat yenilir hale geldi.

·         Fertler sorumluluklarını unutmuşa benziyor.

·         Menfaatçilik başını almış gidiyor.

·         Sabır ve tahammüller kalmamış, agresifleşen zevat kavga etmek için fırsat kolluyor.

·         Ticarette; alışverişte dürüstlük kalmamış.

·         Toplumda güvensizlik egemen.

·         Piyasa iki yülü insan kaynıyor.

·         Aile içi ve dışı bağlarında kopmalar giderek artıyor.

·         Gayrimeşru işler ve ilişkiler haddinden fazla.

·         Ne terör, ne âfât, ne de kaza-bela ders çıkarmamız için artık hiç kâr etmiyor.

Görüldüğü gibi olumsuzlukları say say bitmez vaziyette…

Acaba bütün bunlar değişelim, değişmeliyiz derken yanlışlıkla mı uğradığımız değişim ve değişiklikler diye kendimize sormaktan alamıyoruz.

İyi de peki bunun tersi mümkün değil mi? Elbette ki mümkündür amma velâkin fakat ahvalimiz bundan ibaret maalesef…

Böylesi bir ahval ile de matlup olan toplum inşa e-di-le-meeez!

Öyleyse çare nedir?

Bunun cevabı çok basit, icrası zor olsa da: Aslımıza, inanmış ve inandığı gibi yaşamayı gerektiren kimliğimize geri dönmek, milli, manevi ve tarihi değerlerimize sahip çıkıp yeniden yaşatarak milletimizi bu hengâmeden kurtarabiliriz. Bu anlamda herkes ve her kurum üzerine düşeni yapmalıdır diye düşünüyoruz…

 

 

 

MFK 

( Değişelim Derken!.. başlıklı yazı MFK tarafından 7.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu