LÂ İLÂHE İLLALLÂH
DİYEN
Değerli kardeşlerim. Hazreti Resûlullâh (Sallallâhü
Aleyhi ve Âlihi ve Sellem) Efendimiz "Lâ
ilâhe İllallâh" diyen herkes Cennet’e girecektir diyor. Mâdem ki her
"Lâİlâhe İllallâh" diyen
Cennet’e girecekse, o vakit hiç bir ibâdete gerek yok mu diyelim? Adam, ya da Kadın; Her türlü fitne-fesat
yapsın, İçki, kumar, fuhuş, hırsızlık, cinâyet, kapkaç, gasp, darp… Vs. Kötü
işleri işlesin, öleceğine yakın "Lâ
İlâhe İllallâh" deyip kurtulsun ve Cennet'e girsin. Allâh'ın adâleti
bu mu? Ya da bu hadîsi bizler yanlış anlayıp, yanlış mı yorumluyoruz yoksa? O
zaman yapmamız gereken tek şey. "Lâ
İlâhe İllallâh" Lafz-ı Şerîf’inin ne demek istediğini anlamak ve
yaşamaktır. Ne demek "Lâ İlâhe
İllallâh", nasıl anlayalım bu mübârek lafzı? Evvelâ bu mübârek lafzın
mânâsını bilelim.
Lâ İlâhe İllallâh: Allâh'dan başka İlâh yoktur demektir. Zâhiri
anlamı ile Allâh'dan başka ilâh olmadığını dil ile söylediğimiz hâlde, yine de bilerek-bilmeyerek
kendimizi ilâhlaştırdığımızın farkındamıyız hiç düşündük mü? Aslında "Lâ İlâhe İllallâh" Lafz-ı
Şerîf’inin mânâsını bilmeden söylemek “KÜFÜR”dür! Neden küfürdür diyorum? Çünkü
Allâhü Teâlâ (c.c.) cümle işlerin fâ’il'i, yâni işleyeni olduğu hâlde, bizler ne
diyoruz? Allâh bana kudret verdi ve ben, iyi-kötü birçok işler yapıyorum! Peki,
hiç düşündün mü?
Sen bütün bu iyi-kötü işleri yaparken Allâh ne
yapıyor? Senin bir canlıyı
yaratmaya gücün yok iken, varlığın tamâmiyle bir gölge mesâbesindeyken ne iş yapabilirsin?
İyi-kötü işleri sen-ben değil, yapan tamâmen Allâh’dır! İşte bu yüzdendir ki,
bu düşünce küllîyen yalandır.
Çünkü
Allâhü Teâlâ: 48 Fetih sûresinin 10. Âyetinde şöyle buyuruyor.
“Sana biât edenler ancak Allâh'a biât etmiş
olurlar. Allâh'ın eli onların ellerinin üzerindedir...” (48 Fetih 10).
Allâhü Teâlâ (c.c.) Hazretleri, yine başka bir
âyetinde şöyle buyuruyor.
“Resûlüm
(savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allâh onları öldürdü. Attığın zaman da
sen atmadın, fakat Allâh attı...” (8 Enfâl 17)
Evet, sevgili dostlarım. Allâhü Teâlâ (c.c.)
Hazretleri, âyetlerinde açık açık her işin fâ’ili’nin, yâni tek işleyenin
kendisi olduğunu söylerken. Bizler de kendimize, bilmeden ilâhlık isnâd
ederek falanca güzel işleri ben yaptım, yapıyorum der dururuz. İşte bu âyetlere
göre "Lâ İlâhe İllallâh"
derken kendimize kudret biçmekle, Allâh'ın işlerine ortak olmakla bilmeden
küfre düşmüş oluyoruz. Ben işliyorum, Ben hayât, ilim, irâde, semî, bâsâr, kelâm,
kudret, tekvin sâhibiyim, bunları bana Allâh verdi demek, "Lâ İlâhe İllallah'a" ortak
olmaktır ve küfürdür.
Bütün bu hasletlerin hepsi Allâh'a âitken nasıl
olur da Allâh'dan korkmadan, utanmadan, sıkılmadan, edepsizce "Lâ İlâhe İllallâh" diyoruz, diyebiliyoruz?
Hakikat’te "Lâ İlâhe İllallâh"
demek; Allâh'ın Ef’âl'ini, Sıfât'ını, Zât'ını Hakk'a vermekle olur. Allâh'ın Ef’âl'ini,
Sıfât'ını, Zât'ını, Allâh'a iâde etmedikçe, asıl fâ’il (İşleyen.) Mevsûf (Sıfat
sâhibi.) Zât (Vücûd sâhibi)'nin Allâh'a âit olduğuna îmân getirmedikçe, istediğin
kadar, istediğin sayıda "Lâ İlâhe
İllallâh" de. Îmânsızsın! Ne zaman ki, Ef'âl'e, Sıfât'a, Zât'a îmân
edersin. İşte o zaman "Lâ İlâhe
İllallâh" dedin. Yoksa istediğin kadar "Lâ İlâhe İllallâh" de küfürdesin, şirktesin! Kendine âit
olmadığı hâlde kendine nispet ettiğin Fenâ-i Ef’âl'ini, Fenâ-i Sıfât'ını, Fenâ-i
Zât'ını ifnâ (yok!) etmedikçe, edemedikçe îmânsızsın. Çünkü bilmeden de olsa
kendini Allâhü Teâlâ'ya ortak koşmaktasın. Ne zaman bu üç fenânı ifnâ (yok)
eder, Allâhü Teâlâ’yı şirksiz Tevhîd edersin, işte o zaman gerçek mânâda "Lâ İlâhe İllallâh" demiş
olursun ve Tevhîd Cennetlerine girer, ebedî huzûra ermiş olur, rahata
kavuşursun. Eyy... Kardeşim; sen istediğin kadar dilinle "Lâ İlâhe İllallâh"de, gene cehennemliksin. Çünkü kendine
kendinde olmayan bir var- lık isnâd ettin. Sevgili gönül dostlarım, Hasan Basri
Taptık Baba (k.s.) Hazretleri bir ilâhîsinde şöyle diyor konu hakkında!
MELÂİK SIFÂTIM ZÂTIMDIR ÂDEM
Melâik sıfâtım, zâtımdır Âdem,
Sıfâtım zâtıma eyledi sücûd.
Zât’ımla sıfâtım her anda hemdem,
Ârif olmayanlar oldular merdud.
Kesret’te zâtımı eyledim ıyân,
"Te'vem"dir buyurdu Âdem’le Kur'ân.
Anlamaz bu remz-i sîreti hayvan,
Çünkü verdi onlar kendine vücûd.
Zat'ı Hakk'da ifnâ eyleyen vârın.
Çıkarır gönlünden kamu ağyârın.
Her nazarda görür vechini yârın.
"Semme vechullâh"da sâcid-ü mescûd.
"Basri" basîretten dûr olma zinhâr,
Dünyâ vü mâfihâ budur ey yâr.
Görünen kendisin bil yoktur ağyâr,
Anasır donunda kulsun, hem mâbûd.
İşte böyle değerli gönül dostlarım, insanoğlu,
kadın erkek, kendi varlığınla "Lâ İlâhe
İllallâh" diyemez! Dese bile, bilsin ki küfre düşer, hayâtı boyunca bilmeyerek
de olsa, Allâh'ı Tevhîd ediyorum zannı ile küfür eder durur da haberi olmaz. Dediğimiz
gibi, kim ki kendisine âit olduğunu zannettiği Fenâ-i Ef’âlini, Fenâ-i Sıfât’ını,
Fenâ-i Zât’ını, Hakk'da ifnâ (yok) etti. İşte o zaman hakîki mânâda şirksiz
ve küfürsüz olarak "Lâ İlâhe İllallâh"
dedi.Kendi benliğimiz dururken, Hakk'ı Hakk ile Tevhîd edememişken, Cennet’i
unutun gitsin. Hayâlini bile kurmayın. Hakîki mânâda "Lâ İlâhe İllallâh" Lafz-ı Şerîf’ini ancak ve ancak, Havvâs-ül
Havvâs olanlar derler. Allâh'ı birlemek kolay değildir. Dediğim gibi, Allâh'ı
Allâh ile Tevhîd edemeyenler Cenneti unutsunlar. Yûnus Emre Hazretleri’nin bir
beyitinde dediği gibi.
Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle bir kaç hûri.
İsteyene ver onları,
Bana seni gerek seni.
Demek ki en güzel Cennet, Hakk'ın vechini
görmek, Hakk'da yok olmakmış. "Lâ
İlâhe İllallâh" demek için ölmek gerek. Ölmek içinse, bir Kâmil-i
Mürşîd gerek ki; hakîki mânâda "Lâ
İlâhe İllallâh" diyebilelim. Allâhü Teâlâ (c.c.) Hazretleri cümle
cânlara Hakîki mânâda "Lâ İlâhe İllallâh"
demeyi ve Efâl, Sıfât, Zât. Cennetlerine girmeyi nasip etsin inşâallâh Âmin.
Cümlenizi Hakk ile Hakk’a emânet eder, gözlerinizden öper, saygılar sunarım. Cümleniz
kalın sağlıcakla inşâallâh. Âmin. Aşk-ı Niyâz ile Bâki selâmlar. Aşk ile hûû…
Fakîrullâhmelâmî.
İstanbul.
10/01/2011/Pazartesi.