2.6.2-) Tüm Peygamberler’in İslam Oluşu, Özden Nüzul ve Hevaya Uyma

 

                                     İslam’ın, gelmiş geçmiş tüm peygamberlerin özlerinde bulduğu doğal din olması, bu konudaki birçok ayet gibi, şu vereceğimiz bazı ayetlerede yansımıştır:

“Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam'ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz (dedi).” (2/132),

“İnkar edenler, inananlar için: ‘Eğer İslamiyet'te bir hayır olsaydı, onlar onu kabulde bizi geçemezlerdi’ derler. Bununla doğru yola girmedikleri için de, ‘Bu, eski bir uydurmadır’ diyeceklerdir.” (46/11),

“'Ve sizin dininize uyanlardan başkasına inanıp güvenmeyin.' De ki: 'Şüphesiz doğru yol Allah'ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslam peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin katında onlar (müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar, diye mi (bu telaşınız?) De ki: 'Şüphesiz 'lutuf ve ihsan (fazl)' Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmeti) geniş olandır, bilendir.'” (3/73),

“Gerçekten Tevrat'ı biz indirdik, onda yol gösterme ve nur vardır. İslam olmuş peygamberler, onunla Yahudilere hüküm verirlerdi, kendilerini Rablerine vermiş zahidler ve alimler de Allah'ın Kitabını korumakla görevlendirildiklerinden onunla (hüküm verirlerdi) ve onu gözetip kollarlardı. (Ey hakimler), insanlardan korkmayın, benden korkun ve benim ayetlerimi az bir paraya satmayın! Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte kafirler onlardır!” (5/44)

                                   Öyleyse Hz. İbrahim’de, oğulları da Hz. Yakup’ta İslam’dı. Yahudi Peygamberler de, alim ve zahitler de !  Allah’ın indirdiği ve içinde yol gösterme ve nur olan Tevrat’la Yahudilere hüküm veren, İslam olmuş Peygamberler ve alimlerdi. Müslümanlığın, İslam ortak paydasından dolayı diğer dinlerle olan benzerliği de, inanmayanlar tarafından bu eskilerin bir uydurmasıdır denerek dile getirilir. (3/73) Ayetinde de, ehli kitap âlimlerinin, Müslümanlıkla Hıristiyanlık ve Museviliğin benzerliğinden telaşa kapılmış oldukları belirtilmektedir.

                                Öyleyse, Allah indindeki dini kabul ve yaşam, kişinin kendi özü'ne yönelimi ile ilgili, esasta içsel, enfüsi bir meseledir. Bagavat Gitta’da:

 

 

“Her yerde su varken bir su kuyusunun ne yararı olursa, Yüce Olanı her yerde görebilen biri için de kutsal metinlerin o kadar yararı vardır. Zihnin yanılsama batağından kurtulunca geçmiş ve gelecek zamanların kutsal metinlerindeki düşüncelerin yarattığı çelişkilerin ötesine geçecek ve bunların hepsine kayıtsız kalacaksın. İşte o zaman zihnin tek bir şeye yoğunlaşmış olacak ve Yoga’nın yetkinliğine ulaşmış olacaksın.” denirken bu gerçek, özsel, doğal dinden bahsedilir. Zira Hua hu ching’de dendiği gibi; “Tao’nun gerçekleşmesini sağlayacak hiçbir yöntem yoktur/ Herhangi bir yöntemin yegane yöntem olduğunu düşünmek/ İkilik yaratmaktır ki,/ Bu latif hakikatin anlaşılmasını geciktirir”

                                 Bagavad Gita’da Tanrı, Bagavad Gitta’dan önce yazılmış kutsal metinler olan Vedalar’a atıfta bulunarak “Bütün Vedaların bildirdiği sadece benim ve Vedaları bilen de yazan da yine benim” der. Ve kendisini bütün inançların üzerine koyar.6 Hazreti İsa da, bildirdiklerine şaşkınlıktan inanmayan ancak kendilerinin Hazreti Musa’nın bildirdiklerine iman ettiğini söyleyen Kudüs’lü Hahamlara, bütün Nebilerin bildirdiklerinin aynı sistem olduğuna ve aynı özsel kaynaktan geldiğine işaret ederek şu mealdeki sözü söyler: Musa’nın sözlerini sizler ölü hükümler gibi taşlara yazmışsınız, oysa onlar canlıdırlar ve sizden beklenen onları taşlara yazıp bırakmanız değil, kalplerinize yazmanızdır…”

                                   Eğer biz de Kur’an’ın ruhunu anlayabilirsek o zaman fark ederiz ki, Hz. İbrahim de, Musa da, İsa da, Hz. Muhammed de aynı ruhu okumuşlar ve kitabın hükümlerini bildirmişleridir5:

"Deyin ki: Biz Allah’a iman ettiğimiz gibi, bize ne indirildiyse, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve evladına ne indirildi ise, Musa’ya, İsa’ya ne verildi ise ve enbiyaya Rableri tarafından ne verildiyse, hepsine iman ettik. Onların birini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz nefsimizi O’na teslim etmişiz”. (2/136)

                                  Şu ayetten de, Allah’ın türlü kavimlere türlü Nebiler yolladığı anlaşılır:

“Yoksa, ‘Bunu kendiliğinden uydurdu’ mu diyorlar? Hayır! O, senden önce kendilerine bir uyarıcı verilmemiş olan bir kavim için, hidayete vesile olsun diye, Rabbinden Hak olarak indirilmiş bir kitaptır...” (32/3) 

                                 Ayette, ‘senden önce kendilerine bir uyarıcı verilmemiş olan bir kavim için’ dendiğine göre, demek ki başka kavimlerede başka uyarıcılar gönderilmiştir.Ancak Doğal dini kişinin ‘Saf Özünde’ bulması, daha önce o saf öze erenlerin hikmetlerinden nasiplenmediği sürece, gerçekleşmeyebilir. Hatta kişi, doğru yol üzere olduğunu sanıp aldanabilir de. Kitabımızın amacı da tüm dinlerdeki, özellikle İslamiyet’teki Doğal dine ait verilerin elden geldiğince bir araya getirilerek kişiye kılavuzluk etmesini sağlamaktır. Zira aksi hal, kişinin

 

 

kendi hevasına (varsayım, zan ve heveslerine) uyması tehlikesini doğurabilir. Bu konudaki Kur’an’dan bazı uyarılar şunlardır:

“Kendi hevasını tanrı edineni gördün mü?” (25/43),

Hevana tâbi olma!. Aksi halde bu, seni Allah yolundan saptırır.” (38/26),

“Emr olunduğun gibi ol!.. Ve, onların hevâlarına tâbi olma!..” (42/15),

“Hevasını kendisine ilâh edineni gördün mü!. Allah, onu bir ilim üzere saptırmış , kulağını ve kalbini mühürleyip, gözüne de perde çekmiştir. Artık, Allah'tan başka kim ona hidayet edebilir?.. Düşünmez misiniz?..” (45/23),

“Arkadaşınız, ne dalâlete düştü ne de batıla inandı. Ve O, hevasından konuşmaz. Bildirdikleri, vahyedilenden başkası değildir..” (53/2,3,4),

“Halbuki onların bu hususta ilimleri yoktur. Onlar sadece zanna tâbi oluyorlar... Zan ise, Hak'tan hiç bir şey ifade etmez!..” (53/28),

“Onların çoğu ancak, zanna tâbi olurlar. Zan ise, Hak'tan bir şey ifade etmez!..” (10/36)

“...Onlar ancak, zanna, nefislerinin hoşlandığı şeylere tabi olurlar. Andolsun, kendilerine Rablerinden hidayet gelmiştir.” (53/ 23),

“Rabbiniz (sizi yönlendiren) hakkında beslediğiniz zan var ya. İşte sizi o mahvetti. Ve siz, kaybedenlerden oldunuz..” (41/ 23),

 

( Ya Hu Ve Adem - 12- başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 17.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu