Ali Hikmet Paşalı Olmak dört kelimelik sözcüğün anlamı nedir. Bu sözcüğü geçen yıl bu zamanlarda yine bu bahçede ve bu kürsüde okul müdür muavini Musa bey tarafından söylendi. Bunun üzerine ne yapmalı ki Ali Hikmet Paşalı olunmalı diye düşünmeye başladım.

Ali Hikmet Paşalı olmak için ne çok ne de az bir şey yapmaya gerek yok. Ali Hikmet Paşalı olmak için önce bu ruhu yakalamalı, yaşamalı, yüreğimizin derinliklerine inmeli, gülmeli, ağlamalı ve tüm güzellikleri hayal ederek gerçeğe dönüştürmeli.Bu duygularla yola çıkarak küçük bir hikaye anlatmak istiyorum.

1999 yılında Balıkesir Merkeze tayinim çıktı. Balıkesir iline gelerek önce çocuklarım için okul aradım. Kendimin ve çocuklarımın ortamı çok iyi olmalı diye düşünerek Balıkesir ilini seçtim. Bir ailenin başka bir ilden başka bir ile göç ettiği zaman yeni bir ortama çevreye alışmak o kadar kolay bir iş değil. Genellikle olumsuz yönde etkilenmekteyiz.

Şubat tatili idi. Yağmurlu bir sabah otelden çıktım. Çorbacıya giderek bir çorba içtim. Şehrin içinde yavaş yavaş dolanırken Salı pazarı denilen yerde bir karakol gördüm. İçeriye girdim, selam verdim, kendimi tanıttım. Fazla oturmadan yaşlı bir polis memuruna “Ben bu karakolda çalışırsam, buraya yakın, en iyi ilkokul nerede bulabilirim” diye sorduğumda elleri ile tarif ederek “Yukarıda bir okul var adı Ali Hikmet Paşa, bu okul diğerlerine göre daha iyi” der demez çayımı içtikten sonra hemen dışarı çıktım.

Yağmur hala yağıyordu. Saçım sakalım uzamış, üstüm başım ıslanmış, perişan bir halde yolda yürümeye başladım. Aklımda acaba okul nasıl, yeni bir ortama nasıl alışacağız diye düşünürken kendimi okulun kapısında buldum. Okulun dış kapısı açıktı. İçeriye girdim. Sağa sola bakındım, çay ocağı olarak kullanılan bir yerden sesler geliyordu. Odaya girerken selam verdim. Üç öğretmen bir masada oturmuş biri yaşlı olanı diğerlerine bir şeyler söyleniyordu. Bir bayan da çay yapmış bardaklara çay dolduruyordu. Bu okulun müdürü veya yöneticisi ile görüşmek istiyorum ben polis memuruyum buraya tayinim çıktı derken yaşlı olanı “hele bir otur, okul işi kolay, sen üşümüşsün, bir çay iç bakalım” dedi. Ben de sustum ve bana ikram edilen çayı yudumlamaya başladım. Öğretmenler aralarında konuşmaya devam ediyorlardı. Bir bardak çay daha istedim. O iki bardak çay öyle içimi ısıttı ki anlatamam. Kendimi olacak duruma göre bırakıverdim. Hala içimde bir kararsızlık vardı. Ama ilk defa içimden sanki yeni bir yuva bulmuş gibi seviniyordum.

Okul müdürü olduğunu söyleyen Osman Behçet YAZGAN “Haydi kalk gidiyoruz” dedi. Okuldan çıktık. Eski bir beyaz şahin otoya bindik. Bir apartman önünde durduk ve arabadan aşağıya indik. “Burası benim evim ikinci kat sekiz aydır boş, isteyen çok oldu kimseye vermedim, vermek istemiyordum daha doğrusu, bak beğenirsen al sana ev, bu sana kısmetmiş ”dedi. Eve çıktık baktım çok hoşuma gitti. Ev sahibi;“ Sen şimdi hemen git eşyalarını getir, ayrıntıları daha sonra konuşuruz.” Dedi.

Hemen Erdek ilçesine döndüm. Ama hala olanlara akıl erdiremiyor, hatta bana gösterilen bu karşılama karşısında şaşırmış kalmıştım. Eşime ve çocuklarıma durumu anlattım onlarda sanki sözleşmiş gibi hepsi sevindi. Kendi kendime “Ey Allahın kulu demek her şeyin bir zamanı varmış ki bana bu insanları karşıma çıkardın.” diye avundum.

Evimize yerleştik Büyük kızım Sinem’i okula yazdırdık. İşe başladım. Resmi elbiselerimi giydim işe giderken evin kapısında ev sahibim olan okul müdürü ile karşılaştım. Bana baktı “Şimdi senin polis olduğuna inandım. Bayağı da yakışmış.” der demez, ben hemen ne demek istediğini anlamıştım. “Müdürüm yeniden doğdum sanki bil ki ondandır.” diye cevap verdim.

Aradan tam yedi yıl geçti. Büyük kızım Sinem bu okuldan mezun oldu. Ortanca kızım Gizem ve küçük kızım Gökçe halen bu okulun öğrencileri. Okulda ki öğretmenlerle tanıştık, samimi olduk, çocuklarımın arkadaşlarının aileleri ile tanıştık, okulda yapılan etkinliklere katıldık. Güldük, sevindik, eylendik. Ama içlerinden bir etkinlik vardı ki unutmam imkansızdı.

Geçen yıl bu zamanlar yine bu bahçede bir kenardan seyrediyordum. Okuldan emekli olmuş yaşlı bir öğretmen, karşısında öğrencisi o da yaşlanmış, ellerini öpüp birbirlerine sarılmaları. Toplumun huzurunda bu benim öğretmenim onun değerini anlatırken gözlerinden akan yaşları seyrettim. Birbirlerine karşı içten samimi duygularla hitap edişleri, ne güzel ne güzel bir manzara bu Allahım, iyi ki buradayım diye öyle çok sevindim ki..

Bir ara orta yerden ortanca kızım Gizem karşıdan karşıya koşarak bir bayanın boynuna sarıldı. Dikkatlice baktığımda iki yıl önce emekli olan kızımın öğretmeni Hacer İPEK hanım. Kızım gözyaşlarını tutamıyordu. Daha sonra öğretmenin etrafı doldu taştı, herkes boynuna sarılıyordu. Artık kendimi tutacak halim kalmadı. Başkalarına karşı ayıp olmasın diye yerimden kalktım şöyle bir tur attım. Karanlık bir köşede göz yaşlarımı sildim.

Şimdi soruyorum bu güzel duyguları hangi şair dile getirebilir. Hangi yazar romanlaştırabilir. Bu gibi etkinlikler yalnızca yaşanır. Buraya gelmiş içinde hep güzel duygular besleyen, bu bahçede gülen, ağlayan, birlikte Ali Hikmet Paşa ilköğretim okulu adına bir şeyler yapan Ali Hikmet Paşalı olmuş demektir. Onun için ben de bir Ali Hikmet Paşalıyım. Benim gibi düşünen, çocuklarımızı, geleceklerini düşünerek bir şeyler yapmaya çalışan herkes, hepimiz Ali Hikmet Paşalıyız. Tüm okul personeli ve çalışanlarına en içten saygılarımı ve sevgilerimi sunarım.

Allah hepsinden razı olsun.






( 22- Ali Hkmet Paşalı Olmak başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 31.12.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu