Telefonun diğer ucunda, Ankara’daki arkadaşlarımdan biri olan Alime ablam var. Yollarımızın kesişmesiyle birlikte, çok kısa zaman diliminde oluşan bir dostluk.

İçimde hiç anlam veremediğim, sanırım bağımlılık haline gelen bir arkadaşlık mevzubahis. Belki de tamamlanmamış, eksik kalmış bir hikâyenin karakterleri olarak, görünmez bir bağla bağlandık. Ya da pazıla benzeyen hayatımızdaki, eksik parçayı bulduk farkında değiliz. Bir kenara bırakmaya çalışıyoruz, sağ elimiz bırakırken sol elimiz geri alıyor. Çözümlenemeyen ve anlam veremediğim bir matematik problemi gibi bir şey.

Sakarya’ya geldiğimden beri, verdiğim hayat mücadelesinden bahsediyorum ona. Alime abla benden yaşça büyük bir hanım, çok tatlı dilli, inançlı ve dünyanın en güzel mavi gözlerine sahip. “Fatmagül annemden sonra” Mutlaka Adapazarı’na geldiğinde görüşmeliyiz diyorum, çünkü bu şehrin gelini.

Biraz önce demiştim kendimi kabul ettirmek için, sil baştan tekrar mücadele veriyorum. Hazan mevsimini ve kurumuş savrulan yaprakların yok oluşunu, benim hayatıma benzetirim. Tabiî ki her yok oluşun sonunda, yeniden bir doğuş var o da ilkbahar değil mi? Başkent Ankara’da sonbahardık, kurumuş yaprak gibi savrulduk. Sakarya’da tekrar tohumlarımızdan baş verdik, toprağı zorlayarak dal verdik ve çiçeklendik. Yani biz mevsimler gibiyiz, hayatın her evresine bu benzetmelerle bakar hale geldim.

Gökteki kuşlar, denizdeki balıklar, arılar ve çiçekler gibi benzeşmeler buluyorum. Bu kadar doğadan bahsederken, adını aldığım Çiğdem çiçeğinin özelliklerine de sahip olduğumu düşünüyorum. O kadar narin bir çiçek olmasına rağmen, karın altından yol bulup hayata sıkıca bağlanması gibi, bende sonuna kadar savaşımı veriyorum.

Arkadaşlarımla konuşmalarımızda sıkça dile getirdiğim bir konuda. Bu kadar ince yapılı, narin bir çiçeğin ismini almama rağmen. Biraz irikıyım olmamdan dolayı, İzmirlilerin Çiğdem diye adlandırdıkları, (Ayçiçeğine) daha çok benzetirim kendimi. Başımı güneşe çevirip gülümserim, tüm gücümle sıkıca sarılarak hayata.

H.Çiğdem Deniz...Çitlembik. rkadaşlarımdan biri olan Alime ablam var. Yollarımızın kesişmesiyle birlikte, çok kısa zaman diliminde oluşan bir dostluk.

İçimde hiç anlam veremediğim, sanırım bağımlılık haline gelen bir arkadaşlık mevzubahis. Belki de tamamlanmamış, eksik kalmış bir hikâyenin karakterleri olarak, görünmez bir bağla bağlandık. Ya da pazıla benzeyen hayatımızdaki, eksik parçayı bulduk farkında değiliz. Bir kenara bırakmaya çalışıyoruz, sağ elimiz bırakırken sol elimiz geri alıyor. Çözümlenemeyen ve anlam veremediğim bir matematik problemi gibi bir şey.

Sakarya’ya geldiğimden beri, verdiğim hayat mücadelesinden bahsediyorum ona. Alime abla benden yaşça büyük bir hanım, çok tatlı dilli, inançlı ve dünyanın en güzel mavi gözlerine sahip. “Fatmagül annemden sonra” Mutlaka Adapazarı’na geldiğinde görüşmeliyiz diyorum, çünkü bu şehrin gelini.

Biraz önce demiştim kendimi kabul ettirmek için, sil baştan tekrar mücadele veriyorum. Hazan mevsimini ve kurumuş savrulan yaprakların yok oluşunu, benim hayatıma benzetirim. Tabiî ki her yok oluşun sonunda, yeniden bir doğuş var o da ilkbahar değil mi? Başkent Ankara’da sonbahardık, kurumuş yaprak gibi savrulduk. Sakarya’da tekrar tohumlarımızdan baş verdik, toprağı zorlayarak dal verdik ve çiçeklendik. Yani biz mevsimler gibiyiz, hayatın her evresine bu benzetmelerle bakar hale geldim.

Gökteki kuşlar, denizdeki balıklar, arılar ve çiçekler gibi benzeşmeler buluyorum. Bu kadar doğadan bahsederken, adını aldığım Çiğdem çiçeğinin özelliklerine de sahip olduğumu düşünüyorum. O kadar narin bir çiçek olmasına rağmen, karın altından yol bulup hayata sıkıca bağlanması gibi, bende sonuna kadar savaşımı veriyorum.

Arkadaşlarımla konuşmalarımızda sıkça dile getirdiğim bir konuda. Bu kadar ince yapılı, narin bir çiçeğin ismini almama rağmen. Biraz irikıyım olmamdan dolayı, İzmirlilerin Çiğdem diye adlandırdıkları, (Ayçiçeğine) daha çok benzetirim kendimi. Başımı güneşe çevirip gülümserim, tüm gücümle sıkıca sarılarak hayata.

H.Çiğdem Deniz...
( Mücadeleci Çiğdem başlıklı yazı çitlembik tarafından 5.06.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu