BALIKESİR'DE BİR KADIN 3
Her zamanki alışkanlıkla takvim yaprağını kopararak başlıyorum güne. Farklı bir bakış açısıyla ele alacak olursam; okuma alışkanlığını bana kazandıran bu küçümen ansiklopedi, bilgi dağarcığıma neler neler katmadı ki. Yeni doğmuş bebeğe isim önerilerinden yemek tariflerine, pratik bilgilerden tarihte o gün neler yaşandığı bilgisine varıncaya kadar büyük bir yelpaze barındırıyor içinde. Kopardığım yaprakta İstiklâl Marşı’mızın sözlerini yazan Mehmet Akif Ersoy'dan bahsediyor olması ise benim için güzel bir işaret olabilir. Nasıl hazırlandığımı anlatamam, içim içime sığmadı desem yeridir. Kelime heybemi sırtıma almadan önce asla vazgeçemediğim pembe rujumu sürüp dışarı çıkıyorum.
Merhum Mehmet Akif Ersoy ziraat ve veterinerlik (mesleği baytarlık) fakültesine devam ederken Fatih-Halkalı arasını (17 km) çoğunlukla yürürmüş. Ne yapsın, parası yok ki... “Yahu” demişler "Neden trene binmiyorsun?" Akif demiş ki "Ha tren, ha tramvay, ha tabanvay".
Bu küçük anekdotu bir yerlerde okumuştum. Adımlarım biraz daha serileşirken memleketimde tabanvaya rakip olabilecek tramvay olmadığı düşüncesiyle nükteli bir bakış atıyorum çevreme. Hemen hemen her gün yeni zam haberlerini alıyor, lânetler yağdırmadan duramıyorum. Çözüm yürümek, bunu eylem metodu olarak da düşünebilirsiniz.
Sonuçta İbn-i Battuta gibi olmaya niyetliysem ulaşım yönteminin en beleşini, en cam kenarı olanını seçmekte akıllılık ettiğim su götürmez bir gerçek. Bu gezintim sırasında “Her yer cam kenarı, her yer benim manzaram… Ohh, sefam olsun.” derken birden fakir edebiyatı yaptığıma dair bir his peydahlanıyor içime, oysa tiye alıyordum kendimi. Ayrıca Rus edebiyatında okumamış mıydım örneklerini?
Bir zamanlar Balıkesir halinin olduğu yere konumlanan Balbucks'a uğrayıp kahveyle birlikte sigaramı tellendirmek isteğindeyim. Zaman zaman bu değişim üzerine kafa yorduğum doğrudur, lâkin bugün bunun üzerinde durmaya hiç niyetim yok. Neyse efendim, bu mekana gelip de oturacak bir masa bulmak ise oldukça zor. Bugün şanslı günüm herhalde, köşede bir masa boş, sağımı solumu kontrol edip kazanılmış bir zafer edasıyla hızla oturuyorum. Romantik bakışmalar bir tarafta, olmazsa olmaz tripler bir tarafta. Gülümseyerek bakıyorum cıvıl cıvıl günümüz gençlerine. Lakin gelecek kaygısı da gözlerinden okunuyor. Sık sık karşılaştığım kokoş teyze de orada. O da benim gibi ruj severlerden. Sonra kulaklarım caddenin gürültüsüyle doluyor. İnsanların, taşıtların geliş gidişini gördükçe hele de şu seçim şarkıları sanki kulağımın zarını delercesine çaldıkça illallah çekiyorum. Hafızam bana nasıl da oyunlar oynuyor, insanların hızlı yaşadıkları bir çağda olduğumu neden unuttum? Sanırım yine hayallenmeye başladığım için olacak.
6 Şubat 1336 (1920) Cuma günü Mehmet Akif Ersoy o ünlü vaazını veriyor. "O gün bütün memleket halkı, Zağnos Paşa Camiine koşmuştu, cami kalabalığı alamamış, dışarılara hasırlar serilmişti... Üstadın mevizesi galeyanlı ruhları bir o kadar cuşe getirmişti..."
Lokma kokularıyla birden bire kendime geliyorum, artık uyurgezer olduğuma neredeyse kani olacağım. Ben hangi ara Paşa Camii’nin önüne geldim ve gözümden akan o iki damla yaş da neyin nesi? Balıkesir'in sembolü olan bu caminin tarihi üzerine yazılacak çok şey var. Bense bu yazımda Mehmet Akif Ersoy'u bir nebze hatırlatıp minnetle anmak istedim. Bunun yanı sıra amacım her gün yanı başından gelip geçtiğiniz ya da içine girip ibadet ettiğiniz bu çatının hikâyelerinin ve bir ruhunun olduğunu sizlere anımsatmak. Büyük üstat bir şiirinde memleketimizi ne güzel anlatmış.
BALIKESİR
O yeşil toprağın ey yüzler ağartan Karesi,
Şimdi binlerce şehîdin kanayan makberesi.
Sana hasret kalan evlâdın için dünyâda
Varsa kahrolmadan ârâm edecek yer neresi?
Hani gökkubbenin altında görülmüş mü eşin?
Dağların bağ, hele vâdîlerin altın deresi!
Ey benim her taşı bir ma’bed-i îman yurdum,
Seni er geç bana mutlak verecek Ma’bûd’um!
30 Haziran 1922
Bir zamanlar tarihi bir çınarın olduğu tarafa doğru hüzünle bakıyorum. Milli duygularım depreşerek şiirvari adımlarla ve gururla evime dönüyorum...
SİSİN GERİSİNDE
Yaşadığım kentin caddelerine bir harf yağmuru yağıyorsa kafiyeli ve üzgün
Yalın ayak koşuyorsa çocukluğum geçmişten bugüne
Tüm kötülükleri iyileştiren eczalar
Sisin gerisinde kaldıysa
Hissettiğim çaresizlikse zaman zaman
Kırçıllı bir imlâ hatası gibi adımlıyorsam çarşıyı pazarı ve kurulmuşsa tulûat sahnesi ortaya şikayet etmek neye yarar sırtımdaki o koca kamburdan
Toprağın sır sakladığını düşünüyorum
Ak iplik
Kara ipliği
Meziyetsiz sayabilir miydi
Ve itibarsızlaştırabilir mi güneş geceyi
Gündelik kaygılar cilâsını kaybederken
Fesat tohumları ortalığa ekilirken
Korkunç bir sessizliğin içinde geberiyor muyduk şiirin yoksunluğunda
H. Çiğdem Deniz
(
Balıkesirde Bir Kadın 3 başlıklı yazı
çitlembik tarafından
31.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.