Garip bir köy düğünü
Çocukluğumda, geceleri balkonda otururken,karşı dağlarda yanıp sönen ışıkların ne olduğunu sorardım.Anneme:
-Çoban ışıkları yavrum.Derdi. 
Yıllar sonra ben Samsun 19 mayıs Lisesinde öğrenciydim. Babam,görevi icabı teftişe giderken,yaz aylarında ailece giderdik

Yine böyle tatile rastlayan sıcak bir yaz günü idi.İç Karadeniz Bölgesinde, Alucra ilçesine gelmiştik.Misafirhanenin balkonunda oturuyorduk.Ortalık ıssızdı,sadece ağustos böcekleri ötüyor,birde uzak dağ köylerinin yamaçlarında ışıklar yanıp sönüyordu.

Bu ışıklar bana çocukluğumda Seyrettiğim çoban ışıklarını hatırlatıyordu.

Babam akşam geldiğinde bir dağ köyünde düğüne davetli olduğumuzu söyledi.

O zaman köye araba çıkmıyordu.Atlarla gidecektik Ben çok keyiflenmiştim.atla seyahat çok cazip gelmişti. Öğleyin köye geldik.Bizi davul zurnalarla merasimle karşılamışlardı. Burası dağın yamacında yemyeşil tipik bir Karadeniz köyü idi.

Düğünün teferruatına fazla girmeyeceğim.Beni en çok etkileyen kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum:
Erkekleri alıp götürdüler.Kadınları da içinde ocak bulunan geniş bir toprak odaya doldurdular.
İs kokusundan,dumandan,kalabalıktan göz gözü görmüyordu. Düğüne gelme sevincim gittikçe azalıyordu.
Gelin olacak kızı ortaya koymuşlar,Başına kırmızı bir bez örtmüşler.Ocağın iki tarafına oturmuş yaşlı kadınlar ağıt havaları okuyor, sırayla herkes sarılıp ağlıyordu.Zavallının nefes alacak hali kalmamıştı.,.Düğün evi değil sanki ölü evi idi.
Bu gidişle gelinin buradan ölüsü çıkacak galiba diye düşünmüştüm. Atlara binip bütün köyü dolaştıktan sonra oğlan evinin önüne geldik.
Damat evin damında, yanında küçük bir erkek çocuğuyla birlikte gelini bekliyordu.Elindeki para ve yemişleri Geline ve onunla gelen topluluğa serpiyordu

Bundan sonra gördüklerime inanamadım.Gelini attan indirip,Yine isli ve dumanlı,mutfak olarak kullanılan karanlık bir yere soktular.Burada düğün yemekleri pişiyordu.Her taraf karmakarışıktı.
Ben hayretle sordum.
-Gelinlikle gelin kızın burada işi ne? Dedim.
-Sabaha kadar düğün bulaşıklarını yıkayıp,buraları temizleyecek,biz de becerisini göreceğiz dediler.

Akşam olmuştu.Damat ve arkadaşları meydanda yanan ateşin etrafına halay çekip oynuyordu
Gelinin çektiği işkenceye inat,davul zurna sesleri birbirine karıştı.Zavallı gelin kızı düşündükçe sabaha kadar uyuyamadım.Bu nasıl bir adetti böyle inanamadım.

Demek ki,karşıdan gördüğüm,yanıp sönen ışıklar bunlarmış dedim.
İçim acıdı.Keşke gelmeseydim de, o ışıkları romantik duygularla çoban ışıkları olarak uzaktan seyretseydim.


Hiç unutamadım .Ne zaman bir düğüne gitsem.Bu dağ köyündeki gelin gelir aklıma….

Ülkü Ahıska.





( Garip Bir Köy Düğünü başlıklı yazı Ülkü AHISKA tarafından 20.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu