“Yaşamak, kalbini bencil yalnızlığa bağlamış kişiler için sadece kendine sarılıp sevişmekten ibarettir” diye düşünen Âdem, Can Dündar’ın yeni nesil ve yeni yaşam hakkında kıssadan söylediklerini hatırlamaya çalıştı; eksiği fazlasıyla aklında kaldığı kadarı şöyleydi:
“Almanya da ilk düzenli şehir içi toplu ulaşım seferleri ile orta ve alt sınıftan insanlar kenti bir ucundan diğer ucuna gezme imkânına kavuştuklarında, Alman sosyolog George Simmel bir tespitte bulunmuştu. "İnsanlık tarihinde ilk kez iki insan yan yana bu kadar yakın durup, bedenlerinin kokularını duyabildikleri halde saatlerce birbirleriyle konuşmadan yolculuk yapıyorlar"
(Bazan sırf, “niye baktın lan!” diyerek küfürleşmeleri bu yalnızlığa isyandan mıdır acaba?)
“Bu yalnızlığa nicedir aşinayız. Çocuklarımız bir süredir, uyku öncesi masallarını yataklarının başucuna konan bir cihazdan dinliyorlar. Oyunlarını bilgisayarda oynuyorlar; ödevlerini internet sitelerine ısmarlıyorlar. Kahramanlarını uzaylı yaratıklardan seçiyor, sevgilileriyle sosyal medyada buluşuyorlar. Bütün bunlar olup biterken bir odanın içinde yapayalnızlar”
(Onlara "yoğun bakım kuşağı" demek geliyor içimden)
“80’lerin ekonomik özgürlüğünü kazanmış, "yuppie" annelerinin "memelerim sarkar" endişesiyle emzirmeden yetiştirdiği bebekler, büyüyüp yüzyılın sonunda ergen oldular. Şimdi "dokunmadan yaşamanın" tadını arıyorlar. Markete gitmeden, internetten sipariş verip, bilgisayar aracılığıyla alışveriş yapıyor, doktorlarına röntgen filmlerini E-Posta ile gönderip uzaktan muayene oluyorlar. Onlara "X kuşağı" da deniliyor ; "kayıp kuşak", ya da "ne olduğu tanımsız nesil" anlamına...”
(Bence henüz taze bir nesil olduğundan onları torunlarının isimlendirmesi daha yerinde olacaktır. En belirleyici özellikleri bencil yalnızlıkları... Benciller çünkü yalnızlıklarını bile paylaşmak istemiyorlar; fakat her şeye rağmen onları bir “X kuşağı” saymaya ne hakkımız ne haddimiz vardır; çünkü onları ancak onların tasarladıkları gelecek anlamlandırabilir. Bencil yalnızlıklarıyla birlikte her şeye rağmen bireysel özgürlüklerine düşkün özgüvenleriyle bu yeni nesil geleceğin insanı yücelten özgün tasarımcıları da olabilirler. Tabi ki Can Dündar’ın sitemiyle yeni neslin tümünü gömmek akıl işi değildir)
“Uzun sevişmeler yerine iş bitirici dokunuşları; uzun konuşmalar yerine, özet sunuşları seviyorlar. İnternette olduğu gibi özel hayatlarında da "sörf" yapmayı, yani dalgaya binerek derine dalmadan yüzeysel ilişkiler kurmayı, dostluğa kök salmadan tanışmayı yeğliyorlar. Sağlıklı yaşıyor, iyi kazanıyor, kolay harcıyorlar; hem parayı hem insanları kolayca harcıyorlar... Markalarını, okullarını, imajlarını ve kariyerlerini ailelerinden, arkadaşlarından ve onların duygularından daha çok önemsiyorlar. Hayatı zaplayarak yaşamayı seviyorlar”
(Gazeteyi okumuyor, "göz atıyor"lar. TV veya DVD filmlerini konuşa zıplaya izliyor, haber ajanslarını derhal geçiyorlar; kitabı da sayfa atlayarak okuyorlar. Internette gezinirken aynı anda telefonla konuşabiliyor, yemek yiyebiliyor, televizyon izleyebiliyor ve dergilere göz atabiliyorlar. Yetenek işi; ben yapamıyorum)
*
Hrant Dink’in televizyonda anlattığı daha da dramatikti. Her gittiği yerde bulduğu bir karış toprağı çiçeklerle bezeyen bir dostunun, son yerleştiği evinin bahçesini çırılçıplak bulunca nedenini soran Hrant şu yanıtı almış:
“Artık diktiğim ağacın dalından kopardığım meyveyi paylaşacak bir dost bulamıyorum. Bahçemde gezinirken ektiğim çiçekleri koklayıp emeğimi onurlandıracak kim kaldı ki?”
*
Muharrem Soyek
(
Bencil Yalnızlık başlıklı yazı
M. Soyek tarafından
13.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.