Benim gibi siz de okumaya meraklı
iseniz, bulunduğunuz şehirde ne kadar kitapçı dükkanı var ise hepsine girip
çıkarsınız belli bir zaman dilimi içerisinde. Sade kitapçılara mı, ikinci el
kullanılmış kitap satan sahaflara da girip çıkarsınız. Araştırıp incelerseniz
sahaflarda da zaman zaman geçmiş yıllara ait çok değerli kitaplar ve dokümanlar
bulabilirsiniz.
Ne yapalım işte bizim hastalığımızda da bu. Paranın baş tacı yapıldığı,
maddiyatın, maneviyatın fersah fersah önüne geçtiği bir zaman diliminde,
cebimize giren paraların büyük bir kısmını kitaplara, dergilere, gazetelere
yatırıyoruz. Yarın bir gün ölüp gittiğimiz zaman torunlarımız ''Vah dede vah
bıraka bıraka bize miras olarak bu kitapları mı bıraktın'' da diyebilirler ya
da ''Aslan dedem ömrü boyunca okumuş ne güzel ne değerli kitaplar bunlar iyi ki
parasını eve arsaya yatırmamış da bize bu kültür hazinelerini bırakmış.''
şeklinde de düşünebilirler...
Sahafların dışında bazen de semt pazarlarında oluyor ucuz ve kaliteli kitaplar.
Geçen sene on ciltlik bir ''Osmanlı Tarihi'' ansiklopedisinin tamamını bir
cumartesi günü on Türk lirasına aldım Cebeci Semt Pazarından, fena da
sayılmazdı yani.
Bizler çocukken Teksas, Tommiks, Zagor, Tarkan gibi sürekli yayınlanan popüler
çizgi romanlar vardı; hala da var. Bizler okuduktan sonra onları ya arkadaşlar
ile değişir ya da sokaklarda dörtte bir fiyatına satardık. Sonra Gırgır
Dergisi, Fırt Dergisi şimdilerde antika oldu onların hepsi. İlginçtir Teksas ve
Tommiks Amerika'da geçer ama aslında İtalya menşeli çizgi romanlardır.
İş yerimiz ile evimizin arası bir yirmi kilometre kadar var, akşam yedi, yani
19.00 dan sonra çıkıyoruz işimizden. Çoğu zaman birader kullandığı için
arabayı, ben de arka koltukta alırım elime bir kitap, yirmi yirmi beş dakika
kadar göz gezdiririm, fenada olmuyor hani, leyla leyla dışarıyı seyretmektense
beynimizi dolduruyoruz.
Bir insan niye kitap satar hep düşünmüşümdür. Kitaplarını satacak kadar darlığa
düşmek gerçekten zor bir durum. Lise yıllarında bir çok arkadaşıma ödünç
kitaplar verdim ve hiç biri geri gelmedi. Şimdilerde bir iki kişi hariç
kimselere ödünç kitap vermiyorum, çok ısrar ederlerse ''Al oğlum hediyem olsun
sana'' diyorum ve geri istemiyorum, mertlik ben de kalsın diyerek. Kitaplar,
onlar benim canlarım, evlatlarım gibi, nasıl satarım ya da atarım. Sen bana
''OKU'' dedin yüce kitabın Kur'an'da ben de senin emirlerine istinaden okuyorum
Allah'ım. Hasbel kader bir şeyler yazıyoruz da kalem ile yazmayı da senin
öğrettiğinin bilincinde olarak. Kitapsızın biri değilim çok şükür. Hem
inandığım bir dinimin yüce kitabı var, hem de bir kaç Site Antolojisi'nde üç
beş tane şiirim var. Ne mutlu bana ne mutlu bana...