Humustaki Yunus Emrenin Ayak Sesi Suriye Seyahat Notları 7
KASİYON TEPESİNİN GİZEMİ
Rehberimiz Bu güzel şehri Kasiyon tepesinden seyretme zevkinin bir başka olduğunu söylediğinde hepimize bir uyarıda bulunmuştu. Fotoğraf makinelerimizin pillerini yenilemeyi. Ne demek istediğini tepeye çıkınca daha iyi anladım. İnsanlar, gece ve gündüz bu tepeye o mükemmel manzarayı kuşbakışı seyretmek için çıkıyorlarmış. Yürüyüş yapmak isteyenler, özellikle akşam yemeği yemek ve nargile içmek isteyenler burasını tercih etmekteymişler. Bizim gibi ilk defa gelenler için bir Şam gecesini Kasiyon tepesinde yaşayabilmek ayrı bir güzellik taşımaktaydı.
7 girişi 7 de çıkışı olan Şam da rehberimizin bizim için yaptığı ziyaret planı tamamladıktan sonra Kasiyon dağına çıkacağımızı biliyorduk. Şehre buradan panoramik bakmadan Şamdan ayrılmanın eksik olacağını hatırlattı rehberimiz. Gün içinde Şam şehrini dolaşırken gördüğümüz dağın şehre tepeden bakar bir havası vardı, zaten. Şam’ı yüksekten görmenin çok güzel olacağı düşüncemizi ve merakımızı Kasiyon dağına sakladık. Bu merakımızı arzu ettiğimiz düzeyde giderdiğimizi söyleyemeyeceğim. Çünkü makineler yetersiz kalmıştı o muhteşem renk cümbüşünü kaydetmemize. Ama gene de üzülmedik. Hafızamızda Şam’ın Kasiyon dağından manzarası bütün ihtişamıyla durmakta. Oraya vardığımızda hava kararmıştı. Şam’ı ışıl ışıl gece haliyle görmek bile ayrı bir güzellikte olmasına rağmen, gündüz halini göremediğimiz için üzülmedik desek yalan olur. Bir şehrin tamamını bir tepeden görme şansı nede olsa herkese nasip olmaz. Elimizdeki makinelerin kapasitesi yettiği kadarıyla birkaç fotoğrafla yetinmek zorunda kaldık. Anladık ki, buraya hem gündüzü hem de geceyi yaşayacak bir zamanda gelmek gerekiyormuş.
Gece artık ertesi güne dönmeye hazırlanırken Şam’ın biraz dışında, kentin yaylası gibi bir tepede kurulmuş gayet lüks ve güzel Sheraton Oteli’nde yorgunluğumuzu atmak için geliyoruz.. Ertesi gün yoğun bir gezi programı nedeniyle vakit geçirmeden istirahata geçiyoruz. Günün yorgunluğu ancak bu kadar atılabilirdi. Bizlere ayrılan odalar dağılıp dinlenmek ve uyku ihtiyacını gidermek için gruptan ayrılıyoruz.
Sabah erkenden kalkıp eşyaları topladıktan sonra kahvaltı için otelin lokantasına geçtik. Bizim kahvaltı kültürümüzü aratmayan bir menü ile kahvaltımızı yapıyoruz. Bir taraftan rehberimiz yolumuzun uzun olduğunu hatırlatıp kafileyi toplamaya çalışırken dünün yorgunluğu hala pek çoğumuzun üzerindeydi. Nitekim bazılarımız Sheraton otelinin önünden arabamızın kalkış anını beklemeden geceden kalan yarım mesailere çoktan başlamış arabadan önce tiz perdeden başlayan horlama sesleri etrafı kaplamıştı bile.
Şam-Halep karayolu gece gelişimizde fark edememiştik ama dönüşte gördük ki son derece modern çift şeritli etrafı çam ağaçları ile kaplıydı. Ancak çok kısa sürede bir şey dikkatimizi çekti. Yol kenarındaki ağaçlar.. Yaklaşık 70 derecelik bir açı ile tek yöne eğilmişlerdi. İnsanların eğildiği bu ülkede bir başka canlı, ağaçların eğilme sebebini rehberimiz açıkladığında önce şaşırdık. Rüzgar hep aynı yönden estiğinden ağaçları böyle tek bir yana eğiyormuş. Kaderin garip bir cilvesi Suriye de aynı kaderi insanlarla birlikte ağaçlarda yaşıyor demek ki…
Rehberimiz kimseyi uyutmama yönünde cansiparene bir gayretin içine girince herkes mikrofona mehter marşı ile çağrılıp, İzmir marşı ile gönderilirken bir gün önceki Şam’ın kafile üzerindeki etkilerinin oldukça fazla olduğunu görme imkanı oldu. Yüzyıl önce bu toprakların hakimi neslin torunları mazideki dedelerinin ihtişamı karsısında etkilenmişlerdi.
Hama şehrine geldiğimizde bizi bir başka sürpriz karşıladı. Hama Suriye’nin 5. büyük şehri. Yaklaşık 1milyon 350 bin nüfus barındırıyor. Şehrin tarihi, M.Ö. 5000 yıllarına dayanıyor. Asi Nehri, şehrin içinden geçiyor. Doğu dillerinde Hama "kale" anlamına geliyormuş. Asi Nehri üzerindeki su dolaplarından ötürü Medinetün-Nevair (Su dolabı şehri) de deniliyor. Hama süt ürünleriyle tanınan bir şehir. Yolda rehberimizin tavsiyesiyle hellim peynir ve tel örgü peynirinden bir peynirciden peynirler alıp soluk soluğa Hama’ya geldik. Ama peynirleri yemek bize nedense nasip olmadı. Çünkü onları gelirken unuttuk..Ne yapalım herhalde üzerinde alırken bizim ismimiz yazılmamış.Bir dahaki sefere demekten başka elimizden bir şey gelmez…
HAMADA YUNUS EMRE’NİN AYAK SESİ
Hama da son dem esen kardeşlik rüzgarı etkili olmuş. Şehrin girişinde Konya Selçuk belediyesi ile kardeş şehir olduğunu görüyoruz. Su değirmenleri ile tanınan bu şehir yabancısı olmadığımız Asi nehri üzerine kurulan düzeneklerle Hama şehrinin rakım olarak alçakta kalan suyunu daha yüksek bölgelere aktarmak üzerine kurulu bugünkü sıhhı tesisat yapılmış. Dünyanın en eski su değirmenleri niteliğinde olan ve halen dünyada 16 tane örneği bulunan dolap, eskiden şehre su nakli için yapılmış. Habib Neccar tarafından yaptırılan tarihi su değirmeninden bugüne ancak 8 tanesi gelebilmiş. Devasa su değirmenleri duvarın üzerindeki kanallara aktarılarak su şehrin içine kadar gönderilmekte. Değirmenler ahşap olduğu için çalışırken ağlamaklı bir ses yaymakta. Edebiyatımızda önemli yeri olan Yunus Emre’nin dertli Dolap ilahisi burada yazılmıştır.
Hama da çok kısa bir moladan sonra çıktığımız yolumuz ikinci defa bu sefer güneşin etrafı aydınlattığı saatte Humus’tan geçiyor. Suriye’nin en büyük rafinerisi burada kurulmuş. Benzinin Türk parasıyla 1.3Tl mazotun 0.70 tl olduğu Suriye’nin toplam iki rafineri bulunmakta. Petrol bu kadar bol olunca yo kenarlarında ağaçları yana yatıracak kadar güçlü olan rüzgarı elektrik enerjisine dönüştürme gibi bir kaygı haliyle olmuyor. Şamdan yukarıya yani Halep’e doğru ilerledikçe bitki örtüsünün inanılmaz şekilde yeşile döndüğünü görüyorsunuz. Hatta Humusta yol kenarlarındaki ağaç çeşitliliğine okaliptus ekleniyor. Yer yer başka ağaçlara hakkı hayat bile tanımıyor.
(
Humustaki Yunus Emrenin Ayak Sesi Suriye Seyahat Notları 7 başlıklı yazı
abbas-levent tarafından
28.01.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.