RÜYA ŞEHİR HALEP

Öğleyi biraz geçmişti ki Halep şehrine varabildik. Planladığımızdan oldukça gecikmiş vaziyette.Halep kalesinin etrafı Türkiye’nin hemen her köşesinden gelen tur arabalarıyla dolu.
Halep, Türk sınırlarına yaklaşık 60 km mesafede Suriye’nin ikinci büyük şehri. Tarihin en eski dönemlerinden günümüze kadar gelebilmiş bir şehir. Nüfusunun 4 milyon’a yakın olduğu ifade edilmekte. Osmanlı döneminden kalan çarşı, pazar, han ve bedestenlerin zenginliği ve çeşitliliği ile İstanbul, Bursa ve Gaziantep’e şaşılacak derece benzemekte.
Nüfus yapısındaki mozaik yüzyılların tarihi ve kültürel birikimini yansıtmakta. Arapça’nın yanı sıra çarşılarında Türkçe, Ermenice ve Fransızca hala kendine yer bulabilmekte. Muhteşem kalesinin dışında cami, medrese ve hamamları kadar büyük kiliseleri ile de şehir tam bir mozaik..
Halep, düz bir ovada kurulmuş kalenin etrafında genişçe yayılmış kocaman bir şehir görüntüsü veriyor. Tarihi yapılar Halep’in nerede ise insanlığın var olduğu günden beri ayakta olduğunu hissini veriyor.
Günümüzde koruma altına alınmaya çalışılan taş evleri büyük bir mimari zenginlik örneğidir. Şam, Humus’un aksine burada her kesime uygun çok sayıda otel bulunmakla birlikte batı standartlarında lüks otel sayısı oldukça az.
Suriye’de Şam, Humus ve Hama’dan sonra gördüğümüz Halep şehrinin neden tarih boyunca büyük bir ilgi çektiğini ve neden hala gizemli bir şehir olduğunu anlamak zor olmadı. Olağanüstü gizemli atmosferi ve güzel yerleri ile tam bir “Hayal Şehri” gibi karşınıza çıkıveriyor.
Arabamızın buluşma yeri olarak seçtiğimiz Halep kalesi şehirden 50.m. yükseklikteki doğal bir tepenin üstüne kurulmuş Halep Kalesi'nin yerinde, çok eskiden bir Hitit Tapınağının olduğu söyleniyor.. Daha sonra bir Yunan Tapınağı'na çevrilen yapı, 10.yy'da Hamadani hanedanı döneminde Seyf Ed-Devle, tepeyi haçlı ordularına karşı stratejik bir kale olarak tahkim etmiş. Bugünkü Halep Kalesi, Selahaddin-i Eyyubi'nin oğlu Malik el Zahir Gazi döneminde şehrin merkezi olarak yeniden inşa edilmiş ve çevresi 20 m. derinliğinde bir hendekle güçlendirilmiş. Giriş kapısı, hendeğin üstüne açılır bir köprüyle karşıya bağlanmış. Yapı itibariyle Gaziantep Kalesine çok benziyor.
Kalenin fiziki yapısına dikkat edildiğinde, zor kullanarak içeri girilmesi kolay olmayan bir yapı olduğu anlaşılıyor. Kalenin içi yalnızca savunma amacı düşünülerek yapılmamış. Bir düşman işgali karşısında halkın barınması için ne gerekirse düşünülmüş, kalabalık bir nüfusu barındırmaya yetecek düzeyde mekânlar oluşturulmuş, ihtiyaç anında bir şehri barındırabilecek şekilde dizayn edilmiş. İbadethaneler, hamamlar, idare haneler, kral daireleri ve tabii zindanlarıyla fonksiyoner bir hale getirilmiş.

İKİ MEDENİYET VE İKİ FARKLI AÇI

Rehberimiz, kırkını geçmiş benim gibi birazda balkonluları(!) düşünmemiş olacak ki kapalı çarşının ara sokaklarına daldı. Nefes nefese onu kaybetmemeye çalışırken bir anda çarşının orta yerinde öylece kalakaldım. Rehberimiz Uzeyir “ne zaman çarşıyı gezeceğiz*” sızlanmaları karşısında vites büyütmüş, bizi ekmişti ki, çarşının ortasında kaybettiğimizin ne olduğunu anlayan gençten biri yanımıza yanaştı. Türkçe “Üzeyir abiyi arıyorsunuz galiba? Beni takip edin” dedi.Bir gence baktım,bir etrafa..Genç herhalde bizim tereddütümüzü anlamış olacak ki. “Abi merak etmeyin bende Türküm. Ben Uzeyir abinin buradaki ekibindenim” deyince bir oh çektik ve çocuğu takip ettim. Az sonra kaybettiğimiz bulduk. Taş bir binada rehberimiz bizi bekliyordu. Bu bina Bimarhane imiş. Şimdi Bimarhane ne diyeceksiniz…Akıl hastanesi..Ama gerçektende o çağ ile kıyaslandığında son derece modern bir akıl hastanesi..
Memluk Valisi Argun Al Kamil tarafından akıl hastaları için 1354 yılında yaptırılan Bimaristan, bir zamanlar su ve müzikle tedavinin etkin olarak kullanıldığı önemli bir tarihi sağlık merkezi olarak kullanılmaktaymış. Avrupalıların içine şeytan girdi diyerek akıl hastalarını öldürdükleri düşünülürse delilerin derecelerine göre ayrılarak su ve müzik sesiyle tedavi edilmeleri gerçekten insan odaklı bir medeniyetin yansıması. Halep'teki ilginç eserler arasında yer alan bu mekan turistler tarafından da ilgiyle gezilmekte.
Gün artık ilkindiye döndüğünde son ziyaret mekanımız olan Zekeriya a.s. Camiine yöneldik(Umeyyed Camii). Şehrin merkezinde ve Kapalı Çarşısının hemen bitişiğinde bulunan camii, Halep’in en eski ve en ünlü camilerden birisidir. Şehrin en eski ve en ünlü camisi şehir merkezinde olup yapımına Emevi Halifesi El Velid Bin Abdülmelik tarafından başlanmış ve 715-717'de Halife Süleyman döneminde bitirilmiş. Şam’daki Emeviye Caminin küçük bir modeli olarak kabul edilmekte. Memlüklüler ve Osmanlılar döneminde tamirler ve ekler yapılmış. İçerisinde Hz. Yahya'nın babası olan Hz. Zekeriya peygamberin türbesi de bulunmakta. 2.Abdülhamid han tarafından yenilenen camiye avludaki revaklar ve medrese odaları ekleniyor. Cami içinde Abdülhamidin turası ile ne zaman ve nasıl getirildiği bilinmemekle beraber birlikte Peygamberimizin Uhud savasında kırılan dişi ile saçının üç teli bulunmakta.
Eh sonunda Şam-Haelp gezisi kültür ağırlıklı kısmı bitmiş alışveriş kısmına gelmiştik. Rehberimizin pazarlıksız hiç bir malı almamız gerektiği gibi uyarılarla birlikte istenirse Türk gençlerine Türk lirasıyla 5 milyon verildiği takdirde rehberlik yaparak bizim adımıza pazarlık yapabileceği tiyolarından sonra bir anda Halep Kapalı çarşısına dağıldık. Yapı olarak kıyaslandığında İstanbul’un Mısır çarşısındaydık sanki. Çarşıya girer girmez ağır bir baharat kokusu ile karşılaşıyorsunuz. Toplam 12 kilometrelik bir genişliğe sahip çarşı için hem zaman hem de enerjimiz azalmıştı.
Halep Kapalı çarşının büyük bir kısmı 15.yy’da yapılmış. Ortadoğu’daki en uzun çarşısı olan bu çarşı, birbirini takip eden hanlardan oluşmaktadır. Çarşı içindeki çok sayıda kervansaray günümüzde imalathane olarak kullanılır. Bu büyük çarşıda iş kollarına göre ayrılmış esnaflar genel olarak; turistik eşyalar ile baharat, halı-kilim, ip, giysi, dokuma, el işleri ve baharat satıyor. Yaklaşık iki saati aşkın meraklı gözlerle gezdik dolaştık. Geriye dönüp geldiğimizde elinde çanta olmayan hemen hemen yok gibiydi. Herkes dönüş hazırlığında çam sakızlarını çoban armağanlarını hazır etmişti bile..Maksat yarım elmaydı…
Ancak benim gibi bir çok kişinin aklında Kapalı çarşı kalmıştı. Öyle az zamanımız olmuştu ki orada ne gördüğümüzü anlayamadık bile. Bir gözümüz görmüş diğeri görmemişti.Yine de şikayetçi değilim. Bu kadarını bile gördüğüm için mutluyum doğrusu. Ama bir daha gelmek kaydını düşerek ayrıldı benim gibi bir çoğu kapalı çarşıdan…

AKŞAM YEMEĞİ VE DÖNÜŞ


Gece geç saatlerde Türkiye’ye dönmek üzere Halep’ten ayrılıyoruz. Buraya gelip de buradan tatlı almadan dönmek olmazdı. Rehberimizin söylediğine göre en kaliteli tatlılar burada bulunurmuş. Birçok çeşidini gördüğümüz bu tatlıların Türk baklavalarından en büyük farkı ise, şerbetsiz ya da çok az şerbetle yapılıyor olmaları. O nedenle daha hafif ve yemesi kolay. En büyük özelliği ise tatlı paketleri açılmadan 6 ay boyunca taze olarak kalabiliyor olması. Açtıktan sonra bile haftalarca bozulmadığını öğreniyoruz. Artık ayrılı vakti gelmişti. Halep’te büyük bir lokantada yemeklerimizi yedikten sonra otobüse binip Türkiye’ye hareket ediyoruz.
Manevi havayı teneffüs etmek isteyenler için ziyaret edilecek çok yer var, Suriye’de. İslam tarihinin ilk dönemlerine ait camiler, medreseler, birçok İslam düşünürü ve sahabe ile ilgili türbeleri görmek mümkün olmaktadır. Ayrıca İslam öncesi diğer inançlarla ilgili birçok esere de rastlayabilirsiniz. Suriye"nin her tarafı adeta tarih ve kültür kokuyor. İslam kültürü kadar eski roma, yunan kültürünün izlerini de taşımakta.
Şam’ın aşk ve gözyaşı anlamına gelen ismini Şam gezisini tamamladıktan sonra daha iyi anladım.Ben bu aşk ve gözyaşına birde hüznü eklemek isterim.Evet Şam gerçekten bir Aşk şehri…Ama orada mecazi aşk değil hakiki bir aşk gizli..Başınızı nereye çevirseniz Allah aşıklarının görürsünüz..Selahaddini Eyyübiden,H.z Yahya,Hz. Hasan,Hz. Hüseyin,Caferi Sadık,Muhiddini Arabi,Bilali Habeşi ve daha sayamadığımız binlerce sahabi,Allah Aşıkları bu şehre Aşk şehri dedirtiyor…
Evet Orada gözyaşı var..Peygamberimizi dünyada en çok sevdiği iki torununun kesilmiş başları…Hz. Yahya peygamberin Emevi camiindeki başı…Peygamberimizin torunlarının sevgili kızları… daha nice elim olaylara maruz kalmış ehli beyt kabirleri..Bugün bile gözyaşının sel gibi aktığı mekanlar..
Evet Şam bir hüzün şehri.Her köşesinde Sultan Abdülhamid Hanın, Kanuninin,Yavuz Sultan Selimin eserleri..Öte yandan yakın tarihçilerin ve bir dönem ülkenin başbakanlığını yapan Bülent Ecevit’inde itiraf ettiği gibi kurtuluş savaşında özel hazinesinden yüklü miktarda paraları ve çok geniş yetki ile donatıp en yetenekli paşasını Anadoluya milli mücadele için gönderen son Osmanlı Padişahının ortada kalan naşı ve bugün vatan topraklarında mahzun kabri…


( İki Medeniyet Ve İki Farklı Açı Suriye Seyahat Notları 8 başlıklı yazı abbas-levent tarafından 1.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu