ALLAH’IN
İNAYETİNİN YETİŞMESİ VE GAYBDAN ANSIZIN İMDAT GELMESİ:
Baştarde ve yanında
olan on yedi parça çektirme rüzgarın müsait olmaması yüzünden “tecrirriyah bima
la teşhehissüfün” anlamı üzere küçük Kepez burnunu kapatmaya kaadir olamayıp
Kumburnu denilen yerde demir attılar. Onları da muhafaza için kenarda balyemez
toplar çektirilip metrisler yapılmıştı.
Şevvalın altıncı günü
olan Çarşambada ikindiye yakın küffar donanması o gemiler üzerine hücum edip o
şeytanlar üzerine ise top taneleri durmadan atılmakla ümitlerini kaybederek
yerlerine çekildiler. Başka bir gün, ayın yedinci Perşembe günü idi, geçen sene
Kapudan Kenan Paşa ile çıkan donanmanın bozulmasına ve adaların elden çıkmasına
sebep olan Kör Kapudan dedikleri şeytanı lain bir iki günden beri kaza ve
kaderin hükmü ile, İslam askerinin düştüğü zaiflik ve telaştan dolayı,
baştardesini çuha ve kumaşlar ile donatıp garip ve gönül alıcı bir tarzda içki
sofrası kurup arkadaşları olan yedi kapudan ile oturup, keklik yürüyüşlü Frenk
sakilerinin elinden laal renkli şarap içerek eğleniyorlardı. Mağrurane ve
kafirce bir gurur ile içki başına durup akşama bir saat kalmıştı ki baştarde ve
diğer gemileri ele geçirmek sevdasıyla ateş alevi gibi yerinden kalktı.
Tıblhanesini döğerek, Osmanlı baştardesi üzerine hücum etmek üzere gemilerinin
kanadlanması( yelken açıp hareket etmesi) için acele etti. O korkulu halleri
görerek karada olan Müslümanların inlemesi ve feryadı şeddat’ın Yedikubbesine
ulaşıp Allah Allah gülbenkı ile ümmeti Muhammedin inlemeleri yedi kat gök
sakinlerine erişti.
Gemiler tamam ve asker
fermana itaatlı değil ki çalışarak baştardeyi düşman elinden kurtarmaya imkan
ola.
Serdarı azam bu hali
görüp, metrislerde olan topçulara top yağdırmak için işaret edip tam huşu ile
secde-i niyaza(yalvarma secdesine) varıp şeyhden öğrendiği “hizbünnasr” duasını
secdede iken okuyup sesli olarak ağlayıp inleyerek istekleri kabul eden
dergaha(Cenabı Hakka) acıklı bir şekilde arz ve niyaz eyledi.
Mel’unun gemisi yetişip
yaralı av gibi baştardeyi eline geçirmeye az kalmış iken, nihayet serdarı
erkemin duası makbul, ve dindar olan, kelime-i şehadete inananların yalvarması
Cenabı Hak tarafından kabul olunup Kumburnunda olan metrislerden Kara Mehmed
denilen bir topçu tarafından atılan bir namlı topun danesi Frenk mel’unları
katarının önünde olan dinsiz mel’unun baştardesinin barut mahzenine rast geldi.
Göz açıp kapayıncaya kadar olan zaman içinde kıçı, gayet yüksek direkleri ve
üst kısmı bütün aletleriyle kör köpek ve kendi cinsinden olanlar ve bin kadar
kürekçi ve yere batası küffar askeri ile gök kubbeye atılıp cehennem ateşi gibi
diğer gemiler üzerine dökülüp paramparça oldular.
İslamlar tarafından
tamamen zaiflik ve bitkinlik göründüğü sırada en sıkışık zamanda Allah’tan
kurtuluş gelir anlamınca Allah’ın yardımı göründü. Ve müşriklerin şevket
bayrakları baş aşağı olup zamanın kavga hünerbazı bir an içinde böyle bir
muteber hüner gösterdi. Yüksek dağları ben yarattım diyen o dağ gibi gemi, yok
olduğu gibi yanında olan yedeği dahi etrafının uğursuz tesiriyle ateş ejderine
lokma oldu. Daha dünyayı ısıtan güneş batmamıştı. Başsız ve kıçsız tekneleri dahi kanlı deniz
dalgaları arasında mahvoldu.
Allah’a hamdolsun ki bu
Allah’ın mevhibesine karşı hizmeti ifa etmek hamd ve şükürü hizmet edenlerden
geçmiş olup, muharebesiz bu şekilde bir Allah’ın inayeti ile ümmeti Muhammed’in
gönlünü şen ve sevinçli olması, doğrudan doğruya Hazreti Muhammed’in açık bir
mucizesinden başka bir şey olmadığında asla şüphe yoktur.
Aklı başında olanların
yanında bu fetih, mel’unların bütün donanmalarının zabtedilmesinden daha
faydalı olmuştur. Şiarı zafer olan serdara iftihar vesilesi, olacak bir hizmet
olduğu açık ve aşikardır. Çünkü Kör Kaptan(Mocenigo) dedikleri mel’un hilye
fenninin ebu Ali’si insan kılığında yaratılmış bir iblis olup, hem kendi
milleti arasında akıl ve tedbir ile meşhur ve aynı zamanda gayet cesur ve
bahadır bir kafir idi.
Bütün düşman donanmaları
İslamların eline geçmiş olsaydı da, yalnız adı geçen şaki(Mocenigo) tek olarak
cenk meydanından sağ olarak kurtulsaydı, az zamanda yine mükemmel donanma
tedaik edip, İslamları huzursuz ve rahatsız ederdi. Hazreti Rabbilalemine
binlerce hamdü sena ki o mağrur mel’un ve bütün hayatı fenalık olan şakinin
vucut gemisi helak çukuruna gark ve kaybolup, fitne ve fesadından şehirler ve
insanlar emin oldu.
“Çünin bad Hemişe
düşmen-i din”
CESARETLİLERİN
VE HÜNERLİLERİN LÜTUF VE İHSANA MAZHAR OLMASI, KORKAKLARIN VE GAYRETSİZLERİN
HAKİR GÖRÜNÜŞÜ:
Önce düşman eline düşen
mavnayı kayıklarla varıp kurtarıp getiren Küçük Mehmed, serdarın(Köprülü)
huzuruna varıp etek öptüğü vakit serdarı azam Köprülü Mehmet Paşa iskemle
üzerinde oturdu:
-Gel şahbazım! Padişahın
ekmeği sana helal olsun..Senin gibi gayretli dilaveri Allahü Teala berhudar
etsin!
deyip alnını ve
gözlerini öptü. Arkasında olan samur kürkü çıkarıp ona giydirdi. kendi eliyle
başına iki gazi çelengi soktu. Kendine iki yüzden fazla altın ve beraberinde
giden adamlarına dağıtmak üzere bir kese kuruş bahşiş verip:
-Bu istidadına riayet
ederek seni akranından üstün mertebeye nail ederiz, elem çekme! diye hatırını
hoş etti. Küçük Mehmed bu iltifat ile büyüklük ve şan sahibi olup asker
arasında parmakla gösterilir oldu.
Köprülü Mehmet Paşa
akabinde küffar baştardesine top isabet ettiren topçu Kara Mehmed’i huzuruna
getirip:
-Berhudar ol..Kerametlü
padişahımızın nimeti sana helal olsun!
deyip yetmiş akça
sipahilik ulufesi ile çırağ edip, yüz altın harçlık ve bir kat temiz elbise
vererek sevindirdi. Gazadan ve cihaddan yüz döndürmeyip doğrulukla hizmete
himmet edenleri derecelerine göre temiz hil’atlar ve bol bahşişler vererek
arkadaşları arasında hased edilir eyledi.
Ferhat Paşa denilen
denilen utanmaz daha muharebeye başlamadan evvel bindiği kalyonu Rumeli
tarafına baştankara edip kaçma arını irtikab etmişti. O gece bir feluka(kürek
ve yelkenle giden sandal) gelip adı geçen kalyonu ateşe verdi. Dört gece sonra
Boğaz ağzında Rumeli sığlarında baştan kara olan iki mavnayı da kafirlerin
felukası ateşe verip ki fikirlerince İslam ehlinden intikam aldılar. Ferhat
paşayı yakalamak için gönüllüler tayin olunmuştu, tutup getirdiler,yaptığı kötü
işe ceza olarak çökertilip boynunu vurdular.
Yeniçeri kethüdası
Yusuf ağa yeniçeri dilaverlerini cenge hırslandırmayıp evvela kendi gemisi
kaçmaya öncülük etmekle yedeğini kafirlere verdiği suçu ile yakalanıp kendisi
ile beraber kaçan çorbacıların(zabitlerin) kabadayılarından yedi çorbacı ile
otağın(çadırın) ard kapısında boğulup cesedleri denize atıldı.
Evvelce kapudan paşa
vaziyet icabı yedek gemisi ile sefere gitmekle baştardeye Sivas Beylerbeyi
Çerkes Osman paşa vekil olarak binmişti. Onun geçmiş kusurları
cezalandırılmasını icabetmekle boynu vurulup denize atıldı.
Kafirlerin yaktıkları
mavna kapudanlarından Tophaneli Sipahzade Mehmed kapudan cenk meydanında
direnmeyip kurtuluş çarelerini aradığı için katlolundu.Ve yine mavna
kapudanlarından Pusulacı-zade Mehmed adlı kapudan da cenk meydanında sebat
etmediğinden kadırga kapudanlarından Arap Kasım ve bunların benzerleri birkaç
kişi selamet dekenarest(kurtuluş kenardadır, kaçıştadır) diyerek kaçıp
gemilerini zulüm ateşine attıkları için görenlere ibret olsun astılar.
Gayretsizlikte beraber olanların hepsi yakalanıp öldürülmek suretiyle bütün
askere ibret dersi verildi.
Yeniçeri ağası Sehrab
Mehmed paşa sadrazam Köprülü’nün dostu olup evvelce sadrazama karşı nice
iyilikleri, hizmetleri olmuştu. Geçmiş hukuka riayet ederek sadrazam onu
katletmeyip ağalıktan azletmekle iktifa etti. Ve öldürülen Osman paşadan açılan
Sivas mansıbını vererek yine bahtiyar etti.
Dergahı ali kapucu
başılarından bazı vazife ile orduda bulunan Ali hocaya yeniçeri ağalığı
verildi. Bundan sonra Allah’ın inayetiyle rezil müşriklerin İslam safları
karşısına gelmeye iktidarı olmadığından geride kalan gemileri Bozcaadaya
sığınmak fikrinde olup kendileri gibi hıristiyan olanların imdadlarına gelen on
üç duka ve Malta gemileri uğursuz memleketlerine çekilip gittiler.
Baştardede ve diğer
gemilerde olan kürekçiler ve asker kaçıp gevrek ve peksimed ve diğer aletler ve
mühimmat darmadağınık olmakla yeni baştan gereken şeylerin tedariki çok mühim
olmakla Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa bu iş için Osmanlı ülkesinin her tarafına
hükmü şerifle gönderdi.
Zilkadenin dördüncü
günü orduyu hümayun ile Anadoluhisarı sahrasından kalkıp Bozcaada karşısına
yakın(Eski İstanbul) adıyla şöhret bulan yerde (Çaybaşı) denilen yere kondu.
Kapudan paşanın bazı
işlerde kusuru ve birkaç maddede tedbirsizliği görüldüğünden veziri azam
tarafından azarlanacağından korkmakta idi. Bu yüzden korkusuzca verilen emre
uymakta acele etmekten çekinip bir müddet Midilli’de kaldı. “Beri tarafa
gelesin!” diye davet emri vardıkça bazı münasebetsiz bahaneler uydurup,
katlolunmak korkusundan gelemeyip zaif özürler dermeyan etmeğe teşebbüs
etmişti.
Rivayet edilir ki;
Veziri azam Köprülü
Mehmet Paşa’nın, cenkten yüz çeviren bu kadar adamı katl ve astığı Kapudan
paşanın yanında bulunan beylerin ve kapudanların kulağına ulaşınca can
başlarına sıçrayıp;
-“Eğer bize de suikasdı
var ise hemen ocak gemilerine binip Cezair ve Tunus’a kaçmaktan başka çaremiz
yoktur.”
Diye uyku ve rahatı
kendilerine haram etmişler idi. Köprülü Mehmet Paşa korkularını bilip maslahat
icabı korkularını gidermek için kerimane güzel muamele edip zilkadenin on
birinci günü Mehram denilen yere vardı. Oradan kapudana hil’at ve bin altın
harçlık bahşiş gönderip:
-“Sizler harp
meydanında bulunmamakla özrünüz makbul ve suçlanmaktan dışarıdasınız. Hazır
olaydınız yaradılışınızda olan cesaret muktezasınca yiğitçe hizmet edip
çalışacağınız bizce malumdur. İnşallah bundan sonra padişah uğrunda
olduğumuzdan fazla yararlı çalışmalar vücuda getirmeniz umulur.”
Diye teselli ve okşama
mektubu yazdı. Bu akıllıca muamele ile kapudanı emniyet gölgeliğinin gölgesinde
rahat ettirip, bütün beylere Cezair ve Tunus ve Trablus gemilerinin dayılarına
da hil’atlar ve keseler döküp, doyurup, bu çeşit okşama ve iltifatla hepsini
hizmetkar haline getirdikten sonra:
-“Hep birlikte
gelesiz.Bozcaadanın geri alınmasına gayret edelim.” Diye davet emri gönderdi.
BOZCAADA’NIN
GERİ ALINIŞI
Boğaz cengi sırasında
bizim kalyonlardan on üç parça kalyon, küffar kalyonları üzerine birer yaylım
ateşi boşaltıp, cenk ederek harb meydanından ayrılıp rüzgarın tesiriyle Sakız’a
vardıkları yazılmıştı. Kapudan paşa da o kalyonları ve yanında tersane
gemilerinden olan vardiyan ocak gemilerini alıp Midilli’den donanmayı hümayuna
geri gelmişlerdi. Kalyon ve çektirme toplam olarak seksenaltı parça gemi oldu.
Evvelce yazıldığı
vechile hüsrana uğrayan mel’unlar, büyük bir yeis ile sığınmak için Bozcaada’ya
doğru uğursuz yelkenlerini açıp, boğaz ağzında ancak altı parça kalyon
koymuşlardı.
Serdarı azam Köprülü
Mehmet Paşa Bozcaada’nın kurtarılmasına başlayıp sipahilerden üç bin kadar
neferi, hizmet gördükten sonra beşer akça terfi verilmek şartıyla serdergeçti
yazılıp, yeniçeri ve cebeci ve topçulardan, yerleri çalınan(vazifeden vazifeye
alınmak şartıyla) toplam olarak deftere yazılan beş bin kadar seçme yiğitler
ile Çakmak adlı sahile toplanmışlardı.Kürd paşa adlı bahadır, üzerlerine başbuğ
tayin olunup Kapudan paşa, sadrazamın fermanı üzerine yanaşıp otuz üç parça
çektirmeye adları yazılan askerleri yükleyip zilkade ayının on beşinci
cumartesi gecesi gece yarısında götürüp Bozcaada’da Değirmenderesi ardında
Kemerderesi denilen yerde karaya çıkardı. Cenk meydanı harp erleri, ada
hisarına erişip güneş doğmazdan evvel Gözcü tepesi denilen yerde, isteklerine
uygun olarak metris peyda ettiler. Kafirler meseleden malumat sahibi olup
gemileri ile ada kenarına gelip İslam askeri üzerine top güllerini dolu danesi
gibi yağdırdılar.
Cenabı Hakkın
muhafazası altında din meydanının yiğitleri, zarar dokunmasından emin olup,
kimsenin burnu kanamadı. Yere batası küffar, arzularına erişemeyerek ümitsizlik
semtine çekildiler.
Serdarı azam Köprülü
Mehmet Paşa imdadını kesmeyip ertesi gece dahi imkan nispetinde asker ve kafi
miktarda zahire ve mühimmat ve barut yetiştirdi. Kendileri orduyu hümayun ile
Bozcaada karşısında durup, derece derece İslam gazilerine gereği gibi kuvvet ve
vakar vermeye tam gayret ettiler.
Kötü tabiatlı düşman,
adayı kurtarmak için girişilen tedbir ve gayretten haberdar olduklarında
müdafaa için tedbir edip kötü fikirlerince buna karar vermişler ki adanın bir
tarafına sulanmak bahanesiyle gemiler ile asker çıkarıp kalede olanlar dahi
hazır olalar..Böylece iki taraftan hücum edip, gemiler deryadan toplayıp(top
atıp) İslam askerini kuşatmak suretiyle bir tek kimse dahi kurtulmamak
suretiyle arzularına erişeler…
Müslüman gaziler de
düşmanın hile ve tedbirinden haberdar olup, onların gelecek yerlerin pusularına
beşer altışar yüz kadar tüfenkendazlar tayin edip, diğerleri meydanda kötü
hareketli düşmanın çıkışını beklemeye karar vermişlerdi.
Zilkade ayının on
sekizinci günü adanın cenup tarafında Tekfur bahçesi demekle meşhur bir yerde
olan akarsudan sulanmak bahanesiyle çıktıkları haberi İslam askerine ulaşınca,
iki binden fazla Rüstem gibi yiğit, müşrikler güruhunu karşılamakla acele
ettiler. Kalede olan mel’unlar dahi top sesi işaretiyle haberdar olup hep
birden Müslüman askerinin ardlarını almak düşüncesiyle kaleden çıkıp metrisler
üzerine yürüdüler. Pusuda olan yiğitler dahi çıkıp sazlığa düşman yakıcı ateş
gibi kesen kılıç ve başa bela olan ok ile yetiştiklerine aman vermeyip cansız
eylediler. Kaba kuşluktan ikindi vaktine dek iki yerden cenk ateşi parlayıp
öldürülenlerin kanından dağ ve sahranın eteği şakaayıkinnu’man vadisine döndü.
Düşman güruhu nihayet
yelkenlerin hücumlarına mukavemet edemeyip geldikleri tarafa gittiler. Bir
namlı kapudanla beş yüz kadar mel’un kılıca lokma oldu ve iki yüz kadarı
muteber kapudanlarıyla zincire vuruldu. Din meydanının yiğitleri, Cenabı Hakkın
inayetiyle muhafazada ve emniyet ve selametle muhafazada ve örtülü olmakla
İslamlar tarafında ancak otuz adet merd şehit ve on nefer yaralanıp İslam
askeri zafere ulaşmakla sevinçli ve kara suratlı alçak kafirler, yenilerek
rezil oldular.
Bu sevinçli haberden
serdarı ekrem haberdar olup, İslam askerine kuvvet vermek için hemen o gece bin
beş yüz kadar merd yiğit de tayin edip iki adet kale döven op ile on sekiz
parça kadırgayı yükletti. Ve Kapudan paşa marifetiyle adaya naklettirdi.
Kapudan paşa gece yarısı adaya yanaşıp topları ve askeri adaya çıkarıncaya
kadar geri dönmesi sabaha kalmakla, küffar kalyonları görüp kadırgaların uğurunu
almak sevdasıyla hücum ettiler. Kapudan paşa kadırga ile süratle direnip top
darbesiyle küffar kalyonlarının kolunu kanadını kırıp ve gurur bayraklarını
alçaltıp selametle dönüp karargâhlarına ulaştılar.
Serdarı azam Köprülü
Mehmet Paşa, kapudan paşaya bir kürk ve beraber giden gemi beylerine hil’atlar
giydirdi. Boğazda uğursuzlukla demir etmış olan altı parça küffar kalyonları
üzerine varıp bertaraf etmek için Anadolu eyaletine mutasarrıf olan Hasan Paşa
serdar tayin olunup gönderildi. Yirmi kadırga ile varıp iki boğaz arasından
güneşin batmasına yakın zamana dek harb ve kital ateşi yanıp o cenkde dahi
kadırgalardan yirmi kadar gazi şehit ve Frenk rezillerinden iki yüzden fazla
murdar, öldü kaybolup küffar tarafında zaiflik hali belirdi.
Bu tarafta Bozcaada’da
olan rehberi zafer olan asker, nail olunan üstünlük ve tasarruf ve serdar
tarafından daha sonra gelen imdat ve kuvvet sevinci ile hiç korkusuz kale
muhasarasında gayret ve yiğitçe cenk ve harbe himmetlerini artırdılar. Yere
batası küffar, yeniden asker imdadı gelmesinden haberdar olunca karşı koymaya
iktidarı olmadığından mecburen ümitsizlik eliyle harb kapısını kapadı ve
Bozcaada’dan elini çekip bir gece kalenin duvarlarını lağım ile yerle bir ve
içinde ve dışında olan evleri ve dükkanları kahr ve kin ateşi ile harabettikten
sonra götürmeye imkan olmayan otuz altı, bir rivayete göre kırk yedi parça
ejder bedenli, kale döğen topları çelik çivi ile birkaç gün kullanılamaz hale
getirdiler. Sonra kalede olup lağımla yıkılan kulelerin yerinden koparılmış
olan binaların altında kalandan başka bütün cebhaneyi ve bütün halkını erzak ve
malları ile gemilere yükleyip zilkade ayının yirminci cumartesi gecesi “el
leylü cennet-ül harib” anlamınca kaçtılar.
Hamdolsun o kale
Rabbülaleminin inayetinin yardımı ile kolayca Müslümanların sultanının eline
geçti ve din ve devletin iyiliğini isteyenler huzur ve sükûta kavuştular. Bu
sevinçli haber fetih ve zafer müjdesi yüksek değerli serdar tarafından telhis
ile padişah katına gelince düşmana körlük, üç gün üç gece deniz şenliği olup bu
öğünülecek hizmet karşısında Köprülü’yü övme ile ile padişahın hayır duasını
ihtiva eden hatt-ı hümayun(padişah yazısı) yazılıp, padişah tarafından iltifat
olarak bir adet düşmanı perişan eden kılıç, bir dikilmiş temiz samur, iki kat
baştan başa şahane hil’at, padişahın musahibi hazinedar Solak Mehmed ağa ile
gönderildi.
Aziz Efendi tarihinde
der ki;
Yere batası küffar
meğer kara tarafında geniş, derin bir hendek kazmağa gayret edip, denize varmağa
tahminen on zira yer kalmış ve fırdolayı etrafını çeviren İskender duvarı gibi
istihkamlı enliğine bir duvar çekmeğe, hudutsuz çalışıp, yarısına kadar
yapılmış imiş…Değirmen tepesi denilen ada etrafındaki yüksek yerde bir sağlam
kale ve onu korumak için münasip tabyalar yaparak, Bozcaada’yı bundan sonra pis
ellerinden çıkarmamak sevdasıyla fevkalade sağlamlaştırıp öyle bir
uğraştırmışlar ki, eğer başladıkları işi tamamlamış olsalardı, bin parça gemi
ile dahi alınması imkansız olurdu. Ve Anadolu ve Rumeli taraflarından boğazdan
zehire gemisi geçmek ne ihtimal idi! Deniz yahut baştanbaşa adalar toptan kafirlerin eline
geçerdi ve din ve devlete büyük çöküntü hasıl olup,İstanbul muharasa edilmiş ve
gidip gelme yolu Karadenize ve kara tarafına kalmış olmakla, düşman istilası ve
kıtlık ve pahalılık ile İstanbul perişan ve ahalisinin rahat ve emniyeti
kalmamış olup Rabbim göstermesin hali müşkül olurdu. Doğrusu bu hususta yüksek
dereceli sadrazam Köprülü Mehmet Paşa, hakimane ve beğenilen yoldan yaptığı
güzel tedbirlerle herkesi hayran etmiştir.
Frenkler adayı
bildikleri gibi takviye etmekle sağlamlığı fevkalade idi. Ve geri alınması
görünüşe göre imkan dahilinde değildi. Az kalmıştı ki her taşına nice baş feda
edilmekle fethi müyesser olsa bulunmaz bir ganimet sayılırken doğrudan doğruya
güzel tedbir ve Allah’ın takdiri ile ele geçirmek, müşteri tedbirli vezir için
güzel işler safhasına başlık olmağa layık bir iştir. İşi hayırlı ve çalışması
teşekküre değer ola…
Serdarı azam, evvelce
bildirildiği gibi sadrazam seferde iken İstanbul’da olageldiği üzere duaya
çıkılmak buyurulup İslam askerinin muvaffak olması için muayyen yerlerde hayır
dua olunurdu.
Şevketlü padişah
hazretleri zaman zaman kıyafet değiştirerek dolaşırken namaz vaktinde Gül Camii
yakınında tesadüf etmekle Cuma namazını orada kıldılar. Adı geçen caminin
hatibi, alemin sığınağı padişahın camide olduğunu ferasetiyle anlayıp, mihraba
geçince:
-“Ya Davut, İnna
caalnake halifetün fi’l ard, fahküm beynennase bi’lad.”
Ayeti kerimesini okudu.
Manası:
“Ey Davut!Biz seni
yeryüzüne halife yaptık. İnsanlar arasında adaletle hükmeyle!”
Zeki padişah, ayeti
kerimenin manayı şerifini anladığından, namazı bitirdikten sonra çuhadar Kenan
ağaya emredip:
-Var hatibe
sor..Kimseden şikayet var mıdır? Diye gönderdiler.Hatib cevabında “kendine
meşrute olan evi, mütevelli tamir etmekte ihmal ettiğinden şikayeti olduğunu”
arzeyledi. İnayetlü, herkesin sığınağı padişah hazretleri vakıf nazırı olan
Darussaade ağası Dilaver ağaya tenbih buyurup hatibin viran olan evini tamir
ettirmekle mahzun kalbini sevindirdiler.
Hilafet makamında olan feraset sahibi padişahlara şart ve lazım olan uyanıklığı gösteren bu olgun muamelenin padişahta görülmesi halkı pek sevindirip, padişah hazretlerinin keramet alameti olan düpedüz ferasetlerini halk pek beğendi ve ömürlerinin uzun olması için hayır dua eylediler…
LİMNİ
ADASININ FETHİ
Padişah tarafından
hazinedar Solak Mehmed ağa serdarı azama gönderilen hatt-ı hümayunda Limni
adasını geri alıncaya kadar o tarafta kalması ferman buyurulmuştu. Vakar sahibi
serdar, Bozcaadayı gereği gibi tamir edip lazım olduğu kadar top ve cephane ve
neferler ve muhafızlar koyup, yeniçeri ağalığından Sivas eyaleti valiliği ile
çıkan vezir Söhrab Mehmed paşayı Bozcaada muhafazasına tayin eyledi. Limni
adasını kurtarmak için çeşitli askerden dört bin beş yüz kadar merd yiğidi
çekdirilere koyup Kapudan Topal Mehmed paşayı üzerlerine serdar tayin eyleyip
gönderdi.
Limni adasının elde
edilmesine memur olan, azledilmiş ve tayin edilmiş birkaç beyler ve
Hüdavendigar sancağının tımar erbabı, Samsuncu-başı ile birkaç bin yeniçeri
üzerlerine kumandan tayin olunan Topal Mehmed paşa ile adaya varıp yeniçeriler
sipere giderek kaleyi kıvrım kıvrım kuşatmışlardı. Birkaç gün içinde karadan ve
denizden ejderha görünüşlü yıldırımlar saçan toplar ile burç duvarlarının
çoğunu viran ve etrafını yerle bir ettiler. Fakat adı geçen kale yüksek
kayalıklar üzerinde olduğundan hücum için lağım ile yıkmak mümkün değildi.
Altmış gün kadar kuşatma uzamıştı. Bundan başka Allah’ın kahr ateşiyle yanan
Kör-Kapudanın yolunu şaşırmış biraderi, düşman donanmasından geride kalmış olan
on yedi parça kalyon ile varıp kaleye girip ve nam ve intikam almak ham sevdası
ile kuşatılmış olan mel’unlara kalb kuvveti olmak için öncü olmuştu.
On yedi parça kalyonun
deniz tarafından taze asker ve zahire ile imdada gelmesi, küffarın
kibirlenmeleri ve inadları ile kuşatma günlerinin uzamasına sebep olmuştu.
İslam askeri ise rahatı kendilerine haram edip gece ve gündüz cenk ve cidal ve
harb kitalda yiğitçe devam üzere idiler. Hrp sırasında nice zorlu yiğitler
ruhsuz kalıp ve nice yiğitler yaralanıp hatta Kapudan paşa dahi yaralandı.
Samsuncu-başı tüfenk danesi ile hastalanmıştı.
Daha sonra vücutlarını
harp meydanının ateşine atan yiğitler, kalenin içerisine bakan yüksek yerlere
toplar çıkarıp, sığınmış olan mel’unlara havale edip ve yıldırım gibi uçan
gülle ile vücutlarını param parça etmekle, öyle perişan olmuşlardı ki
deliklerinden baş göstermeye iktidarları kalmamıştı.
Adanın etrafı dahi
İslam gazileriyle zabtedilmiş ve muhafazada olup gemilerden gelecek imdad
yolunu kapamaları ile emellerine nail olamayan mel’unlar, yes’se düşüp sefer
ayının sekizinci günü vire bayrağını çekip kaleden adam çıkardılar. Çıkan
adamlar Kapudan paşa huzuruna getirilip istekleri üzerine sorulunca, “kale
halkının toptan, mevcut olan harp aletleri, erzak ve malları ile kafir
gemilerine ulaştırılmak şartıyla kaleyi teslim etmek istedikleri” anlaşılınca
bir iğnenin bile çıkmamasına razı olunmayıp “hiç yük almadan giderlerse aman
verilsin ve illa padişahın devletinde İslam askerinin hiçbir suretle aczi ve
bıkkınlığı olmayıp, kahreden kuvvetle alınması kararlaştırılmış iken,
isteklerine müsaade etmek mümkün değildir.” diye red cevabı verip gönderdiler.
Mel’un şerirler çaresiz
hiçbir şey almadan gitmeye razı olup kaleden çıkıp gitmeye başladılar. Kaleye
sığınmış olan küffar beş yüz kadar vardı. İslam askeri kaleye girince evvela
birkaç yüz kafiri intikam kılıcına lokma edip aman verilenler ancak Frenk
taifeleridir diye onları gemilerine ulaştırıp evvelce donanma bozgunundan
kurtulup adı geçen hisarın muhafazasına gayret sarfeden beş yüz kadar
forsaları(gemilerden kürek çeken esirler) esir edip zincire vurdular. Ve dört
yüz kadar reayanın diğerlerine ibret olsun diye cengaver güçlü kuvvetlilerinden
birazı katlolunup geride kalanı adada bırakıldı. Allah’ın yardımı ile adı geçen
kale ve ona bağlı yerler yeniden İslamların eline geçti.
SADRAZAM
KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA VE SERDARI EKREMİN CİHAN PADİŞAHININ RİKABINA GELİŞİ
Serdarı Ekrem
Bozcaadayı fetih ve tahkim edip muhafaza için asker tayin eyledikten sonra
Limni adasını kurtarmak için ayrılan, rehberi zafer olan asker ile Kapudan
paşayı gönderip kendisi padişah katına yüz sürmek üzere davet buyurulmakla
yüksek emre uyarak Edirne’ye dönmüşlerdi. Köprülü Mehmet Paşa daha Gelibolu
yakınında Kavak denilen konakta iken, Limni adasının zabtedildiği haberi gelip
sadrazam tarafına telhis edildi. Müjde haberi padişah katına gelince düşmana
körlük, Edirne’de üç gün üç gece donanma şenlikleri oldu.
Sadrazam Köprülü Mehmet
Paşa, Limni kalesinin tamiri için lazım olan mühimmat ve ameleler ve muhafazası
için gereği kadar asker gönderdi.
“Fetih ve nusret
der-yemin(sağda)ve nan ve ni’met deryesar(solda).”
Sadrazam Köprülü Mehmet
Paşa padişah katına yüz sürmek için acele edip sefer ayının on sekizinci
gününde Edirne’ye ulaştı ve padişahın eteğini öpmek şerefine nail olup, meydana
gelen yararlı hizmeti karşılığı olarak şahane süslü hil’at ve samur kürk ile
sevindirildi ve hududsuz iltifata mazhar kılındı.
Din düşmanlarından intikam
almak niyetiyle kuzey ülkelerine sefer başlangıcı tertibine başlanıp, Osmanlı
ülkesine bir bir üstüne hükümler gönderildi. Ve asker taifelerine etrafta
kışlak verilip, yeniçeri ağasına Gümülcine, Şumnu, ve Hezargrad ve yeniçeri
zümresine Karaferya ve Ruscuk kazaları verildi.
Kışın
Şiddeti:
Allah’ın emriyle o sene
Edirne’de pek fazla kar yağıp anlatılması imkansız şiddetli bir kış oldu. Dört
taraftan araba yolları kapanmakla Edirne ve etrafında kıtlık ve pahalılık oldu.
Bundan daha garibi, soğuktan muhafaza için ateş yakacak odun bulunmayıp,
mecburen nice meyve ağaçları kesildi ve soğuğun zararı korkusundan rahat ve
uyku terkolundu. Edirnelilerin çoğu evlerini yıkıp, bir tahtayı elli akçaya,
bir direği yüz akçaya satıp, yakmak için evlerinin kerestesini odun yerine
satarak pek çok sermaye edindiler.
Saray hademeleri
padişah fermanı ile padişah bahçesinde olan yüksek ceviz ağaçlarını ve diğer
büyük ağaçları kesip odun yerine yaktılar. Kışın sonlarında Tunca nehri de
coşup taştı. Öyle bir şekilde taştı ki saray bahçesi ummana dönüp, demir
kapının açılması mümkün değil iken su şiddetli hücum ile eşiğinden içeri akıp
hamam külhanına yakın yerler denize dönmüştü.
Bazı sözüne inanılır yaşlı kimselerden sorulunca, bu ana gelinceye kadar böyle kış şiddeti ve su taşması görmedik diye haber verdiler. Bin sıkıntı ve güçlük ile kış günleri sona erip bahar mevsimi gelince etraftan türlü zahire ve kafi miktarda odun gelip büyük ganimet husule geldi.