KÖPRÜLÜ
MEHMET PAŞA’NIN BOZCAADA VE LİMNİ SEFERLERİ
Köprülü Mehmet Paşa’nın
sadrazamlığı döneminde Girit seferi bütün şiddetiyle devam ediyor, düşman
boğazı istila etmiş Girit’e gönderilecek gemileri bombalamaya çalışıyordu.
Köprülü Mehmet Paşa
İstanbul’da anarşi ve isyanlara son verip merkezi otoriteyi sağladığı vakit
içteki düşmanların hakkından gelindiğine hükmetmiş sırada dış düşmanla
mücadeleye azmetmişti. Zira içteki kurt öldürülmeden dışa dönük seferler icra
etmek başarısız sonuçlar doğuruyordu. Buna seksen yıllık ömründe yaşadığı
hadiselerin verdiği tecrübelerle kanaat etmişti.
Köprülü Mehmet Paşa
Venedikliler tarafından işgal olunan Bozcaada ve Limni’yi kafirlerin elinden
kurtarmak istiyordu. Bunun için padişahı ikna edip karadan sefer kararlaşmış
olmakla askerin toplanması, lazımlı mühimmatın ve zahirenin tedarik edilmesi
için ülkenin her tarafına fermanlar gönderilip, asker miktarının artırılması
için sürücüler ve konma bedeli toplamaya tahsildarlar gönderilmişti. Sene hicri
1067 cümadelulasının dokuzuncu günü ki Rumi şubat ayının 23’üncü pazartesi günü
idi.(Miladi:1656) Dua ve sena ile tuğ’u hümayun çıkıp, Babüssaade önünde
cebehane karşısına dikildi.
O sıralar havalar buz
gibi soğuktu ve müthiş kar fırtınaları ortalığı esip kavurmakta idi. Osmanlı
Devleti asırlardır yazın sıcak havalarda savaş ve sefere alışkın olduğundan
devlet erkanından bir takım kimseler Köprülü Mehmet Paşa’yı sefere karşı
uyarıyor, askerlerin savaşamadan donarak şehit olabileceğinden gam
vuruyorlardı. Köprülü ise soğuklara aldırış etmiyor, tedbir alındığı zaman
kahraman askerlerimizin her şartta ve her mevsimde önünde hiçbir düşmanın
duramayacağını söylüyordu.
Köprülü az zamanda
altmış gemi sağlamış, düşmanın gelişinden önce ufak bir kuvveti otuz altı
çektirme ile dört mavnayı Kaptan Topal Mehmet Paşa maiyetinde Boğaza sevk etmişti.
Bu donanmanın sevk edilmesindeki amacı, Adalar sahilinde ganimet elde etmek,
Malta korsanlarının gemileriyle savaşa tutuşmaktı.
Naima nakleder ki;
-“Kapudan Paşa Sakız’da
dört beş gün karardan sonra Rodos tarafına yelken açıp, İstanköy yakınında İncir
limanında Mısır’dan gelen zahire gemilerini avlamak içün pusu kurmuş olan Malta
korsanlarından namlı iki büyük kalyona rastgeldi.Bir miktar top cenginden sonra
biri, kolu kanadı kırılmış olarak cenk meydanından kaçtı.Birini yakaladı. Fakat
top daneleri isabetinden her tarafı yaralanmış olmakla battı. 180 kadar kafir
esir olup, yetmişe yakın top, ehli İslamın eline geçti.
Gazi Paşa, yelkenleri
açıp Lerpoz denilen küçük adanın limanında demir atmak kararında iken, bir
büyük kalyona rastgelip üç saatten fazla zaman iki taraftan top cengi oldu.
Yalnız kapudan paşa baştardesinden yirmi kadar gazi şehit ve diğer gemilerden
de birçok İslam mücahitleri dünyadan görünmez oldular.(Şehit oldular)
Kalyonda olan
mel’unların üçyüz kadar denizci ve askerin çoğu ateş çukuruna baş aşağı
düştüler, sonra bir top tanesi baruthanesine rastgelip, top ve tüfekten geri
kalmış olan Frenk rüsvayları gemileriyle deniz dalgası ve kahr ateşi arasında
cehennem azabına yakalandılar.
Gemi kaptanı ve birkaç
namlı ve şanlı kimsenin esir olduğuna dair haber ulaşınca işin fatihası böyle
hayırlı olduğuna göre, güzel bir şekilde son bulacağına, güzel başlangıç
şeklinde vuku buldu.”
Abdi Paşa nakleder ki;
-“İki parça kafir
kalyonu, üç kıt’a zahire gemilerini yakalayıp bir limanda kaldırdıklarından
kapudan paşa haberdar olup, onları kollarken bir limanda da bir mükemmel kafir
kalyonuna rastgeldi. Aman vermeyip muharebeden sonra yakaladıkta, içine ateş
düşüp hemen katl, helak olan habis kimselerden başka birçok kafir esirlerini de
miri kaydetti. Cenk meydanında forsaları ölen beylere esir vermedi. İki günden
sonra kalyonların olduğu ada limanına ulaşıp akşam vakti olmakla liman ağzında
demir atıp, cengi ertesi güne bıraktı. Meğer limanın öte tarafında bir boğaz
varmış…Küffar kalyonları o taraftan çıkıp kaçmışlar..Ve aldıkları zahire
gemilerini orada bırakmışlar.
Kapudan paşa sabahleyin
meseleyi anlayınca zahire gemilerini zabdettikten sonra, kaçan o iki kalyonun
arkalarından acele yetişti. Fakat evvelce vuku bulan kalyon muharebesinde
forsaları ölen beylere aldığı esirlerden vermediği için beyler kendisine
gücenmişler. Çeşitli oyalama ve bahanelerle düşman üzerine yürümeyip, sonra
geciktiklerinden düşman gemileri engine doğru açılıp kaçtılar. Bu hikaye
doğruya en yakın olanıdır.(Selam doğru yola gidenlerin üzerine olsun)”
DONANMAYI HÜMAYUNUN
VE KÜFFARIN AHVALİ
VE GİRİD ADASINIDA BÜYÜK
MUHAREBE:
Naima nakleder ki:
Girit’de olan İslam
askeri üzerine kaleden ve denizden yirmi bin kadar kafir çıkıp, harp ve kital
ateşi dört-beş saat kadar uzadı. İslamlar tarafından ancak bin kadar hüner
meydanının eri, şehitlik şarabıyla sarhoş olup(ölüp) on binden fazla hınzırlar
cehenneme gidip, cenk meydanında Katırcıoğlu Mehmed paşanın doğuştan olan
cesaret ve hünerini gösterdiği haberi cümadelulada gelip ehli İslam’ın
sevinmesine sebeb oldu.
Allah’ın hikmeti ile
İslam donanması bozulduktan sonra müşriklerin, dinsiz ve mel’un kapudanı, otuz
çektirme ile Kandiye’ye varıp, birkaç gün orada kalıp,muharebeye lazım olan
şeyleri tamamladıktan sonra bir gün sabahleyin erken on bin kadar piyade ve
süvari ile kaleden çıkıp İslam gazileri üzerine intikam kılıcı havale ettiler.
Muharebenin alevlendiği haberi serasker(kumandan) Hüseyin Paşa’ya gelince,
bütün sipahilere haber ulaştırıp kendisi de durmadan o tarafa ılgar eyledi.
Kendini ejderha gibi küffar safları üzerine vurdu. İki taraf yiğitleri arasında
harp ve cenk üç saat uzadı. Frenk rezilleri cenk meydanından yenilmiş olarak
hisara çekildi ve yedi tanınmış kaptan ve beyler ve askerden iki yüz kafir esir
olup birkaç yüzü de, canı cehenneme, cehennemin çeşitli derinliklerine gitti.
İslamlar tarafından da
Avlonya sancağından azlolunan Ömer bey ve Rumeli ocakzadelerinden birkaçı
şehitlik mertebesine ulaştı. Kafir çektirmeleri yenilerek Girit’den dönüp Sakız
etrafında birkaç uğursuz gölgesinde dinlendikten sonra Mısır’dan gelen
pereme(bir nevi küçük nakliye gemisi) şaykayların yolunu kesip altısını
yakalayıp ikisini mahvettikten sonra kapudan paşanın İstanköy’de olduğunu haber
almakla hiç çekinmeden o tarafa doğru yelken açtı.
Kapudan paşa mecburen hücumu defetmek düşüncesiyle Rodos’ta gemileri bağlamak için o büyük kaleye kapandığından mel’unlar tekrar Sakız tarafına gelip Cezayir semtinden tahminen otuz bin kile kadar buğday yüklü bir kalyonu Sakıza gelirken yakaladılar. Bu suretle Sakız ahalisinin hatırını perişan ettikleri korkunç haberi geldi.
CEZAYİR
GEMİLERİ VAKASI
Cezayir gemileri de,
memur oldukları üzere donanmayı hümayuna katılmak maksadıyla denize
çıkmışlardı. İçlerinden sekiz parça kalyon diğerlerinden öne düştü.Bu sırada
Sakız’da Yenikale arkasında korkusuzca demir atmış olan kafir donanmasına sabah
karanlığında rastgelip, ehli İslam donanması zannederek hiç çekinmeden yakınına
vardıklarında işin böyle olmadığı anlaşıldı, ama ne çare ki rüzgar dahi sakin
olmakla küffar o saat muharebeye başladı.Müslüman gazileri de bütün güçlerini
sarfetmekten geri kalmayıp nam ve şan kazanmak için Frenk mel’unlarıyla
Rüstemvari öyle bir cenk ettiler ki, zümrüd renkli denizin yüzü, öldürülenlerin
kanı ile kıpkırmızı oldu.Bir kaç yüz habis kafir top ve tüfenk danelerine lokma
oldu.Beş yüzden fazla İslam mücahidi dahi şehitlikle şeref bulup,cennete
gittikten sonra üç kalyonları kafirin eline geçti ve üçü de sahipleir
tarafından ateşe verildi. Biri denize battı, yalnız biri Allah’ın yardımı ve
müsait rüzgar ile sağacık tarafına çekildi. Meğer,Mısır gemilerinden zahire ve
mal ile dolu on beş kadar şayka, kafirlerin mani olmalarıyla bu limandan demir
alıp çıkmağa karar vermişler. Yere batası kafirler bunu haber aldıklarında üzerine
varıp evvelce muharebe meydanından kurtulan Cezayir kalyonu ile o şaykaları da
zabdettiler.Hiç mübalağasız şaykalarda olan üç yüz bin kuruşluk Mısır malları,
mel’unların ellerine geçti. Sağacık kalesinin ahalisi, mel’unların bu suretle
hücumlarından haberdar olunca bir gün evvel çoluk çocukları ve taşınması kolay
malları ile etrafa dağılmışlar.Mel’unlar kalede kalan ağırlıkları hiç engelsiz
ve zahmetsiz yağma edip haşa, inad için camii şerifi de viran ettiler.
Bu sırada İzmir’den
asker gelmekle iki üç gün pek çok harb olup, iki yüzden fazla kafir cehennem
ateşine düştüler. Altmış kadarı esir olduktan sonra mel’unlar yer yer kaleye
ateş verip şaykaları yakarak mahvettikten sonra yine uğursuz gemilerine girip
Sakız tarafına çekildikleri kederli haberi gelerek Müslümanların kalpleri
kırıldı.
Kardeş kazağı ünvanıyla
meşhur olan azgın ve asi taifenin Hatmanı(Kazak Reis) padişah katına kulluğunu
arz etmek üzere elçi göndererek padişah tarafından Eflak ve Buğdan
Voyvodalarına olduğu gibi altın yaldızlı börk(bir nevi serpuş), tuğ ve
alem(sancak) ihsan buyrulmasını rica eyledi. Fakat kötü huylunun gösterdiği
itaat şekline güvenilmedi. Ona yapılacak ihsan, Tatar Hanına ağır gelir diye
düşünülerek isteği makbul olmadı ve heman han ile güzel geçinsin ki onunla olan
dostluğu yine bizimle demektir, diye red cevabı verildi.
Mevacib
(Maaşlar) Çıkarılması:
Sadrazam Köprülü Mehmet
Paşa vakıa masrafları ve israfları azalttı. Ülkenin bozuk ekonomisini
düzenlemek için birçok yeniliğe imza attı. Duaguları ve lüzumsuz memuriyetleri
kesip indirdi. Mukataalar ve hazine paraları işinde nice faydalı kısıntılara
başladı. Fakat hazinede nakit para mevcud olmayıp yeniden toplar, diğer askeri
mühimmat ile bu kadar gemi lazım olmakla tersane masrafı hadden aşırı idi.
Karadan sefer tedariki için de bu kadar mühimmat sıkıntısı sebebiyle asker
zümresine mevacib(üç aylık maaş için) akçe tedarikinde pek çok sıkıntı çeken
Köprülü Mehmet Paşa, hiçbir suretle para tedarik etmeğe imkan bulamayınca
Şeyhülislam Bali-zade efendi ve kazasker Bolevi-Mustafa Efendi ile akıl danışıp
sonunda padişaha işin güçlüğü şu şekilde bildirildi:
-“Halen sipahi ve
yeniçeri ve diğer asker taifelerine derhal mevacibleri(maaşları) verilmek icab
edüp hazinede ise hazır akçe yoktur. Tedarik edilmesi dahi hiçbir şekilde
mümkün değildir. Enderunu hümayundan(padişaha ait olan iç hazineden) borç
olarak bu kullarına üç bin kese imdad olunmak rica olunur.”
Diye telhis eyledi. Ve
padişahın huzuruna varıp sadrazam Köprülü Mehmet Paşa, müftü, Rumeli kazaskeri,
bu borcun ödeneceğini taahhüd eden bir senedi mühürleyerek iç hazineden üç bin
kese borç almışlardı.
Şaban ayının sekizinci Salı günü divanı hümayunda Recec mevacibi çıkıp yeniçeri taifesine dağıtılırken, Dördüncü Mehmed Köprülü Mehmet Paşa’ya iltifat olarak bir samur kürk ve bir murassa hançeri, musahib Bilal ağa ile gönderdiler. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa dahi orada sadrazamlık makamından kalkıp hürmetle kürkü giyip hançeri takındı ve bu suretle kendinden evvelki sadrazamlardan daha fazla iltifata ve ikrama mazhar olduğu gibi, işlerinde de tam müstakil oldu.
KÖPRÜLÜ
MEHMET PAŞANIN BOĞAZ TARAFINA GİTMESİ
Kapudan paşa Akdenize
gönderildikten sonra yeniden yapılan gemilerden tekrar ondokuz kalyon ve ondört
mavna, otuz çektiri ile başterde lüzumlu mühimmat ve azık ile dolduruldu. Sekban-başı
Çoban Kasım ağa ile birkaç bin yeniçeri yiğitleri konup, sipahi ve
silahdarlardan terakki şartıyla iki bin serdengeçti yazıldı. Bunlar yüz elli
parça kadırgaya ve fırkateye doldurulup Şemsi Paşa-zade baştardede kapudan
vekili olmak üzere başbuğ tayin olunup sadrazamın hareketinden evvel Beşiktaş
önüne çıkmışlar idi.
Şaban ayının yirmi
üçüncü günü boğaz tarafına doğru hareket ettiler.Şaban ayının yirmi dördüncü
Perşembe günü veziri azam Köprülü Mehmet Paşa, serdarlık hil’atı ile değeri
yükseltilmek için arz odasında padişahın huzuruna çıktı. Padişahın pek fazla
olan ihsanından eski kanun üzere başına iki kıt’a murassa sorguç konulup, iki
kıymetli hil’at(biri kürklü,biri sade) giydirilip sancağı şerifini kendi eliyle
sadrazamın eline teslim eyledi. Ve feth ve zafer için bizzat padişahın ağzından
dua edildi. Ondan sonra şanı yüksek serdar ağlaya inleye padişahın huzurunda
veda edip alay ile Silivri kapusundan
kıçtı. Çırpıcı çayırında dikilen otağa kondu.
Padişahın maiyetinde,
kaymakamlık hizmeti, boğaz muhafazasından çağırılan Ankebut(Örümcek) Ahmed
paşaya verilerek kürklü hil’at giydirildi. Ramazan ayının birinci Perşembe
gününde sadrazam Köprülü Mehmet Paşa ve serdarı ekrem, orduyu hümayun ile
Çırpıcı çayırından hareket ve bütün yeniçeri ve altı bölük halkı zabitleri ile
ve toptan zeamet ve tımar erbabı ile Allah’a tevekkül ederek boğaz tarafına
hareket etti. İlk konak olan Karakaldırıma kondu. O konakta yoklama olup,
memurlardan mevcut olmayan müteferrika ve çavuş ve zeamet sahiplerinin
dirlikleri başkalarına verildi.
Kastamonu diyarından
Mehmed Sadık adında bir abid ve zahid kimse sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın
inandığı bir kimse idi. Padişah hazretlerine de buluşup hayır dua etmişti.
Sadrazam sefere varıp gelinceye kadar Enderun ağalarının temiz kalplilerinden
Mehmed namında doksan iki adam, her biri haftada doksan iki kere Fetih
Suresi’ni okuyup, Cuma günü sala vaktinde tamamlayıp hepsi birden fetih ve
zafer için hayır dua ve dergahı kibriyadan niyaz edeler, diye adı geçen şeyh
öğretmişti.Ağalardan ve halifelerden doksan iki Mehmed deftere yazılıp
herbirine bahşişler verilip, hayır dua hizmetine memur edilmişler idi.
Sadrazam Köprülü Mehmet
Paşa, taşraya çıktığı günden itibaren Fetih Suresi’ni okumaya başlayıp her Cuma
gününe dek doksan ikişer defayı tekmil ve sala vaktinde hep birlikte hayır dua
edelerdi.
Yine adı geçen şeyhin
öğretmesi ile bundan başka Enderun adamlarından yüz bir adamın günde binbir
Fetih Suresi okuması tembih olundu. Seferden dönüşe kadar devam ettiler.
FETİH
VE ZAFERİN BAŞLANGICI
Bu esnada boğaz hisarı
muhafazasında olan Çavuş-zade vezir Mehmed paşanın üzerine küffar donanmasından
sekiz bin kadar mel’unlar çıkıp cenge başlayınca muhafazada olan İslam
askerinden haberdar olanlar etraftan hücum edip insana bela olan kılıç ve ok
havale etmekle, mel’unlar dayanamayıp gemileri tarafına kaçtılar. Beşyüz kadar
esir ve iki yüzden fazlası kılıca lokma olup veziri azam henüz ulaşmadan bu
derece fetih ve zafer görünmesi İslam askerinin muzaffer olacağına alçak kafirin
helak olacağına açık delil sayıldı.
Sadrazam Köprülü Mehmet
Paşa, Ramazanda Gelibolu’ya ve beş gün sonra Anadolu tarafına geçti. Ramazan
ayının on sekizinci günü Kale-i Sultaniye etrafını karargah eyledi.
DONANMAYI
HÜMAYUNUN KÜFFAR DONANMASIYLA MUHAREBESİ
Seraskerin fermanı ile
Rumeli tarafında Soğanlı deresinde ve Anadolu tarafında küçük Kepez denilen
yerde de bazı münasip olan yerlerde kal’a ve burç yıkan toplar konulup bayram
gününde Kepez karşısında durmakta olan küffarı ve gemilerini batırdılar. İki mavna
ve birkaç bortonlara top danesi isabet edip deldi.
O gece birkaç mil geri
çekilip, kafir bucağı ve büyük Kepez arasında demir attılar.Şevval ayının
beşinci Salı günü mevcut olan gemiler ile yerebatası küffar üzerine yürümek
kararlaştırılıp, Kapudan paşa taşrada bulunmakla Çerkez Osman paşa donanma
askerine serdar tayin oldu.
Kalyon kalyona,
çektirme çektirmeye havale olunup Allah’a tevekkül ederek cenge
başladılar.Evvela kafirlerin bir namlı mavnası üzerine yeniçeri serdengeçtileri
ile dolu Ömer kaptan mavnası ve cebecilerle dolu Süleyman kapudan mavnası ve
Halil Kapudan mavnası çattı. Bu üç mavna kafirin mavnasını top ve tüfenk ve
yiğitçe cenk ile göz açtırmayıp bir anda ele geçirdiler. Fakat o sırada
küffarın birkaç mavnası imadada yetişti. Bizim taraftan imdada giden kimse
bulunmamakla, yaralanmış av olan mavnalarını İslamların pençesinden
kurtardıktan başka, kafirler tarafında olan kuvvet ve çokluk ile Süleyman
kapudanın mavnasını alıp ve içine birçok mel’unlar dökülüp, uğursuz gemileri
tarafına çekip götürdüler.
Ömer kapudanın mavnası,
çattığı kafir mavnasından derhal ayrılıp kafirlerin gemileri arasında kalmakla,
cenk ederek selamet sahiline çıktı. Ama içinde olan üç yüz serdargeçti
yeniçeriden kırk elli kadar adam ancak kalıp geride kalanları şehit olmuşlardı.
Halil kapudanın mavnası cenk sırasında denize batıp içinde bulunanların çoğu
şehit oldular.
Bundan serdarı ekrem o
mavnayı çıkarıp eskisi gibi donattırmıştır. Bu hücum sırasında yeniçeriler,
bindikleri otuz parça çektirme ve baştarde, ilk ağızda Rumeli tarafında kafir
bucağı denilen yere varıp uzaktan seyirci olmuşlardı. Onların korkaklıkları
diğer gemilerde olan asker sınıflarına zaiflik ve bıkkınlık verdiğinden, üç
mavna adı geçen boğaz ağzında Rumeli sığlarında ve üçü büyük Kepez sahilinde demir
atıp içinde olanlar can havli ile karaya dökülüp düşman askerinden kaçma
zayıflığına düştüler.
Yerebatası küffar,
zabtettikleri Süleyman kapudan mavnasını kılıç artığı olan sayılı şahıslar ile
ağır ağır götürürken Alaiye sancak beyi olan Küçük Mehmed denilen yiğit bey,
beşer oturarak beşer kürekli bir iki kayığa elli altmış kadar adamlarıyla binip
yetişti. Ve mavnaya yanaşıp cenkederek üzerine çıktı.Yedeklerini kesip
celadetli kılıç darbesiyle kafirlerin zabdettikleri mavnayı içine konulan yüz
elliden fazla kafir ile adi ellerinden döğüşe döğüşe kurtarıp çekip götürdü.Ne
helal tuz kulluğu ki, ekmeğini yediğinin rızasını elde etmek için ve cahedu fi
sebilillah fermanına uyarak ve ırzını tamamlamak için otuz kırk ademisi ile
dört parça kafir mavnasına arslanlar gibi hücum edip bu çeşit hüneri
göstermekle istidat sahipleri defterinin başı oldu.Doğruluğu su götürmeyen
anlamdaki “Kem min fietin kaliletin..” Peygamberin mucizesinin bu yüzden
meydana geldiği görüldü. Elbirliği ile müşrikler taifesine kılıç çekildiği
takdirde Allah’ın inayetiyle fetih ve zaferin kazanılacağı meydanda ve aşikar
iken başörtülü avretler gibi kaçıp gizlenen utanmazlar, şecaat meydanının söz
sahipleri oldukları müddetçe kahkahalarla alaya alınmamak mümkün
değildir.”Hakallahu li’l hurubi ricalen..”
Kalyonlar ise harb
meydanında kafir gemilerine yanbastıran birer yaylım top atıp yelkenlerinde
olan muvafık rüzgar ile denize açılıp Sakız ve Midilli semtlere ki, kapudan
paşa ile beraber olan donanma gemilerini özleyip gitmekle tehlikeden kurtuldular.
Bütün bu yaşananları
gayretli veziri azam Köprülü Mehmet Paşa görünce, gazabının şiddetinden şuurunu
kaybedip derhal bir kayığa binip Rumeli tarafına geçti ve kafir bucağı denilen
yere kapanan utanmazları çıkarmaya gayret sarfetti. Çünkü o korkak taifede
anadan doğma şecaetten eser yok idi…
Köprülü Mehmet Paşa’nın
zoruyla yarım canlı olarak boğazlanır gibi hareket edip kafir gemileri önünden
Allah’a sığınarak acele ve ıstırap ile
geçip büyük Kepez’e can attılar. Sahile ulaştıkları gibi Malta ve Duka
çektirileri boğazdan murdar yüzlerini gösterdiler. Onları görür görmez tekrar
kaçmağa başlayıp sığınmak için kale altına yetişmeye acele ettiler. Kaçış
sırasında yeniçeri kethüdasının yedek gemisi kafirlerin eline geçti. Baştarde
ile on yedi parça kadırga, bin zar zor ile Küçük Kepez burnu taraflarına
ulaştı. Bundan başka on beş parça kadırganın kaçmaya da iktidarı olmamakla,
biraz gitmişler iken rüzgarın şiddeti ve kafirlerin hücumu ile yine Büyük
Kepez’e dönüp can düşmanları elinden yakalarını kurtarmak için sahile yakın sığ
yerlere baştankara edip, içinde olan cenkci ve kürekçiler denize döküldü.
Köprülü Mehmet Paşa
hiddetlenip:
-“Tiz bu gayretsizleri
kılıca lokma etsinler!”
Diye yanında olan
askeri karşılarına göndermekle, yüzme bilmeyip denizde boğulanlardan başkaca,
dışarıya can atanlardan sekiz yüz kadar gayretsizin murdar kelleleri toprağa
yuvarlandı. Bundan sonra bir miktarı kılıç korkusundan tekrar gemilerine dönüp
çoğu geniş meydanda perişan ve herkes içinde rezil ve rüsvay oldular.
Başkumandan Köprülü
Mehmet Paşa, Büyük Kepez’e düşen üç parça mavna ve on çektirmenin başlarını
denize döndürüp onları düşmanın musallat olmasından muhafaza için yer yer
metrisler(siperler) kurdurup kenara balyemez toplar koydurdu.
Asker taifesinden o gün
görünen zaaf ve cüretsizlikten din düşmanları kahraman kesilip sevinçlerinden
akşamdan sabaha, sabahtan akşama kadar top ve tüfenk yağdırıp, fişenk şenliği
ettiler. Sevinç kuslarının avazesi denize velvele ve sarhoş hınzırlar gibi
narası halk arasına velvele vermişti. Onlar denizden, ehli İslam karadan üç gün
üç gece birbirlerine yağmur taneleri gibi gülle yağdırıp, mel’unları gemilerine
uğratmadılar.