Hakkari’de ki arkadaşını görmeye gitmişti. Asker arkadaşıydı. Oraya giderken çekinceliydi. Teröristlerin cirit attığı yer elbette tekin olmazdı. Neyse sağa salim oraya varmışı. Otobüs garaja yanaşınca biri el etti. Bu Cemil’in askerlik arkadaşı Ökkeş’ti. Sevimli yüzü ona gülümsüyordu. Zaten Ökkeş’e bu yüzden değer veriyordu.
Cemil otobüsten inince iki arkadaş sımsıkı birbirilerine sarıldı. Ökkeş “Senin karnın aç. Sana özel evde ziyafet hazırladık.”
Cemil “Deme.” Diye şaşkınlığını dile getirdi. Araba hazırdı. Ökkeş bir taksi tutmuştu.
“Seni görmeyeli özlettin kendini. Planını burada bir hafta kalacak kadar yaparsan sevinirim.”
Cemil “Benim planım bir haftalık ama burada değil.”
Ökkeş “Ne diyorsun kuzum sen. Sövdürtme beni.”
Cemil “Lamı cimi yok. Yanına geldiğime şükret. Lafın azı tuzu buraya ve geri dönerken yolları gözlem yapmak için geldim. Şimdi bu nereden çıktı diyeceksin. Biliyorsun. Ben turizm alanında mastır tezi yapıyorum. Bir tez hazırlığı içindeyim. Konu bir turistin geçtiği yollar. Ve o yollarda yaşadığı dile gelememiş duygular ve hisler. Anlayacağın yolların tenini resmedecek ve yazacağım. Bu sayede turistlerin ruhlarına da nüfus etmiş olacağız. Anladın mı?”
Ökkeş “Biliyorsun ben ilkokul mezunuyum. Bu açıklamanı bile zor anladım. Neyse sorun master tezi ise müsaadeyi verdim gitti. Ama önce kocaman bir gülümse. Selfi çekiyorum.” Cep telefonundan çıkan flash ışığı kendilerini diskoda hissetmelerine neden oldu. Ökkeş “Şu flash ışığı yok mu. Bundan birkaç tane olsa odamı bar ve diskoya çevirirdim. Ne yanar söner ışık.”
Cemil “Seninle diskoyada gitmiştik değil mi. Ama sen pop dansı yerine halay çekmiştin. Olsun kınayan kınasın. Dans bilmeyince ne olacak. Ama sana yine de bir tavsiye. Kısa zamanda dans etmeyi öğren. İçinde kalmasın. Hanı youtube var. Videolarda dans nasıl yapılır izle öğren. Bu bir birikimin olur.”
Araba bir evin önünde durdu. Evin kapısının önünde kalabalık vardı. Ökkeş’in ailesi misafire alıcı gözlerle bakıyordu. Cemil şık giyinmişti. Ama rahatlığı daha dikkat çekiciydi.
“Merhabalar efendim.” Diyerek önce evin yaşlısı Ökkeş’in babasının elini sıktı. Sonra gençlerin elini. Ökkeş’in kardeşi Mesut’ta oradaydı. Ökkeş’in çocukları ise merakla Cemil’in yüzüne bakıyordu. Bakışlarını hiç esirgemiyorlardı.
Cemil öne doğru gelen Ökkeş’in annesine baktı. Anne “Oğlum hemen içeri geçelim. İçeride Lahmacunlar soğumasın.” Diye konuştu. İçeri geçtiler. Ziyafet iştahla ve zevkle sürdü.
Bu Cemil’in her zaman aradığı bir zenginlikti. Karnı doyunca evin küçük kızı Kübra hemen leğen ve ırbıkta su getirdi. Erkekler ellerini ve ağızlarını yıkadılar. Evin küçük delikanlısı ise kuru havlu uzattı hep. Şimdi sıra çay keyfi zamanıydı.
Ökkeş babasının isteği ile hem Cemil’e hem kendine birer sigara yaktı. Kardeşi Mesut’ta yaktı.
Ökkeş’in babası İnayet “Oğlum biz burada kendi halimiz ile yaşayıp giderken bize canlılık getirdin. Misafirsin sen. Bir kusurumuz olursa affet.”
Cemil “Ne demek efendim. Affetmek size mahsus. Yalnız ben burada bir gün kalabilirim. Buna hatır gönül korsanız ve burada birkaç gün daha kal derseniz baştan söyleyeyim yarına kesin gidiciyim.”
İnayet “Ne demek oğlum. Biz her zaman misafir için en iyisini yapmak isteriz. Dedi. Ekledi. Bir şeye ihtiyacın varsa söyleyebilirsin. Paraya sıkışıksan hemen elinde bil.”
Cemil “Efendim para denen şey insanın karnını da doyurur onu mahkum da eder. Bu yüzden tedarikli yaşamayı biliyorum. İyi oruç tutarım.”
Ökkeş araya girdi. “Baba Cemil askerde bile hep az yerdi. Ana ziyafeti bu yüzden bilerek ben istedim. Bu huyundan vaz geçsin diye lezzetli yiyecekler sipariş ettim.”
Cemil “Çiğ köfte güzeldi. Ama lahmacuna derman yetmez.”
Çaylar geldi. Evin küçük delikanlısı çayları dağıtırken “Afiyet şeker olsun.” Diye taltif yaptı.
İnayet “Nasıl çayın tadı. Bunlar kaçak çay. Ucuz diye alıyorum. Doğru bir şey değil ama biz buna alıştık.”
Ökkeş araya girdi. “Baba bu kaçak çay değil. Arap çayı. Herkes kaçak çay diye bellemiş. Ağızda öyle yerleşmiş.”
Cemil konuştu. “Çay pişirirken dua okuyun. Daha lezzetli olur. Kimizi çayı abdestsiz ve usulüne uygun pişirmiyor. Çaya ne kadar özen gösterilirse getirisi de o kadar çok olur. Şu an içtiğim çay lezzetli baya. Bir mühim mesele de maharet, çayı ateşte ısıtmadan pişirebilmekte.
Sohbet bir süre daha devam etti. Sonra misafire odasını gösterdiler.
Cemil kafayı vurup yatınca derin mi derin bir uykuya dalmıştı ki pat, pat, pat diye silah sesine uyandı. Ne oluyor diye pencerenin perdesini kaldırdı. O da ne. Ökkeş elinde pompalı ile havaya seri şekilde ateş açıyor. Cemil biliyordu. Sevinçli ve heyecanlı zamanlarda böyle havaya ateş ederlerdi. Bu da onlardan biriydi. Kafayı tekrar vurup yattı. Dışarıdan bir daha silah sesi gelmedi.
Sabah sekizde Cemil’in cep telefonu alarmı çaldı. Gözünü ovuşturdu. Sağa sola gerindi. Üzerini giydi. Sonra oturup aç karnına bir sigara yaktı. Az sonra Cemil’in odasının kapısı çaldı. Cemil “Gelebilirsin.” Dedi.
Ökkeş “Kusura bakma. Gece sen yatarken havaya ateş açtım. Bu senin buraya gelişinin hatırası aklımızda kalsın diye oldu.”
Cemil “Çok mu unutkansın?” diye espri yaptı.
Ökkeş şöyle bir durdu. Karşılık verdi. “Silahın sesi, hem biz için unutmamak hem sen içindi. Yani sende unutmayacaksın.”
Kahvaltı hazırdı. Menü gayet zengindi. Bal baş köşeyi çekiyordu. Kırma zeytin, saçak peynir, tereyağı ve kıymalı yumurta. Besmele ile başladılar. Sofra başında hiç konuşmadılar. Sofranın edebi konuşmamaktı. Çünkü atıştırırken konuşma esnasında ağızda tükürük çıkabilirdi. Bir saate yakın sofranın başında oturdular.
Ökkeş taksi çağırdı. Evin dışında taksiyi beklemeye başladılar. İnayet “Oğlum tanıdıklarına bizden selam söyle. Bir de sen mastır tezi hazırlıyormuşsun. Konu yollarmış. Ökkeş söyledi. Sana tavsiyem tecrübe için yolda araba kullanmayacaksın. Araba ile tecrübe yapılmaz. Çıplak ayağın toprak zeminde acımadan tecrübe yapılmaz.”
Cemil “İnayet abi konuya gayet iyi yaklaştın. Zaten ben bir şehre vardım mı o, şehrin gezilecek yerleri haricinden ben o şehrin, gezebildiğim kadar sokaklarını da gezerim. Ben şehrin acısını, rahatsızlığını ve zorluğunu ekmeyen kişi oranın sakini değildir.” Diye konuştu.
Taksi o ara geldi. Vedalaştılar. Cemil son kez “Ökkeş selfini bol bol gönder ki senden haberdar olayım. Bakarsın hatıra denen şeyi canlı tutarız.” Ökkeş anlamıştı ne dendiğini. “Yeri ve zamanı geldiğinde selfimi eksik etmem. Ama anıları hatırlamak için biraz kuvvetli bir sese ihtiyaç var. Haydi yolun açık olsun.” Dedi. Hakkarili aile kapı önünden misafirlerini yolcu etti.
Tuna M. Yaşar
(
Sebeb-i Dost başlıklı yazı
Tuna M.Yaşar tarafından
22.03.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.