Adamın mavi bir limuzini vardı. Toprak yolda ilerlerken yavaştı. Adam arabasının değerini biliyor ve ne kasistlerden geçiyor ne de arabasının tozlanmasına izin veriyordu.
Bir evin önünden geçecekti. Genç bir kız gördü. Buraların yabancısı olmalıydı. Genç kızı daha önce hiç görmemişti.
Kız el işareti yaptı. Araba kızın yanında durdu. Kız “Şehre kadar gidiyor musunuz. Buraların yabancısıyım. Arkadaş şehre gidip gelecekti. Bir türlü gelmedi.”
Adam “Binin sizi şehre kadar götüreceğim.” Kız arka kapıyı açtı, oturdu. Adam hareket etti. Adam “Benim evim burada ama madem yolda kalmışsın, hem gezerim hem seni bırakırım.”
Kız sadece teşekkür etti. Adam ve kız mahalleyi henüz çıkmıştı ki ileriden bir karaltı göründü. Bir kaç insan topluluğu el kol hareketi yapıp limuzini durdurmaya çalışıyordu.
Adam “Bunlar hiç tekin görünmüyor. Alayı sarhoş, başıma bela olurlar. Baksana ellerine, hepsinde bira şişesi var.” Limuzin durmadan geçiyordu ki biri arabanın arka camına şişe fırlattı.
Adam “Gördün mü ne kadar haklıymışım. Kim bilir niyetleri ne. Giyim kuşamları düzgün. Zengin görünüşlü değiller. Dursaydım mutlaka vukuat olacaktı.”
Genç kız “Durmadığınız iyi oldu. Satanist de olabilirler. Böylelerinden korkmalı ve uzak durmalı.”
Adam “Kimse Şakir’e şişe fırlatmadı. Ama gel gör ki hayatımda bunu da yaşamak varmış. Yaşanan ikinci bir şey senin hayatından oluyor. Ama böyle belalar çeşit çeşit. Hepsi sırasını bekliyor, beni buluyor. Sıra bazen bir bazen beş senede geliyor.”
Kız “İsterseniz camın parasını ödeyebilirim. Ne de olsa benim için yola çıktınız.”
Adam “Genç kız ismin ne?”..“Burcu.”
Adam “Benim ismim de Şakir. Bak genç kız, yolda biri otostop çekti mi kesinlikle durma. İnsanlar bu devirde öyle kötülükler öğreniyor ki yaramaz bir çocuk gibi hemen uyguluyorlar. Neredeyse bu günümüzün doğa kanunu. Biz olgun insanlar doğa kanunu gibi hiç bir zaman günümüze uymadık. Bizler hep geçmişten yaşarız. Sen gençsin. Bunu anlaman mümkün değil. Ama bir yerde sana sevimli gelen bir şey varsa bunu kesinlikle sorgula.”
Burcu “Af edersiniz siz ne iş yapıyorsunuz. Limuzinizin olması önemli biri gibi gösteriyor.”
Şakir “Bu limuzin patronumun arabası. Her gün patronu işten alır evine götürürüm. Patronum inşaat malzemeleri satan biri. Bölgede tek diyebilirim. Bu avantajla yani ne kadar müşteri varsa hep bize gelir. Diğer esnaflardan farkımız, biz malzemeye yatırım yapıyoruz. Diğerleri kol kuvveti ile çalışırken biz, makinelerle çalışıyoruz.”
Burcu “O zaman sizi tercih eden daha çok oluyor. Hem ucuz hem pratik.”
Şakir “Evet aynen öyle.” Dedi sordu. “Bir işte çalışıyor musun?”
Burcu “Ben şehrin televizyon kanalında muhabirim. Arkadaşımla çekim yapıyorduk, kamera bozuldu. Tamir için gitti. Hemen gelirim demişti. Ben burada kaldım. Çevreyi keşif yaparım dedim. Konumuz çevre kirliliği. Ama gördük ki mahalleniz çok temiz. Bize buradan iş çıkmaz yani.”
Şakir “Çıkmayabilir ama demin yoldaki sarhoş gençler iyi bir malzeme olurdu. Tabi buna cesaret ve yürek ister. Kim sarhoşlar topluluğuyla röportaj yapar ki.”
Burcu “Bende biliyorum. Ama onları arkamızda bırakırken yüzlerini fotoğrafladım. Çünkü potansiyel suçlulara benziyor.”
Şakir “İnşallah kötü bir şey yapmazlar. “ dedi ekledi. “ Şehre girdik. Sizin kanal ne tarafta?”
Burcu “Ulu caminin hemen karşısı. Dört katlı apartmanda ikinci kat.”
Az sonra Burcu arabadan indi. Şakir’i kanal binasında çay içmeye davet etti. Şakir isteği kibarca geri çevirdi.
Dönüş yolundaydı. İçinde bir tedirginlik vardı. Camı kırılmıştı çünkü. Hissettiği gibi gençler satanistse tekrar onlara görünmek hiçte hoş olmazdı. Plan yaptı. Yolunu değiştirecekti. Ama planda ki yok şehirde geçiyordu. Arabayı durdurdu. Geri yapıp yönünü tekrar şehre çevirdi.
Şehirden yeni çıkmış ormanlık yola girmişti. İleride ki köyden mahallesine sapan yolu takip edecekti. Mesafe yirmi beş kilo metre uzayacaktı. “Olsun belaya çatmaktan iyidir.” Diye söylendi.
Aradan henüz on dakika geçmişti. Hava da kararmıştı. Limuzinin farları ileriden iki arabanın yolu kapattığını gösteriyordu. Arabalara yaklaşınca Şakir frene bastı. Arabadan indi.. Yolu kapatan arabalara yürüdü.
Geriden ses duydu. “Anahtarı aldık moruk. Bizden kaçamazsın.”
Şakir’in etrafını beş altı genç sardı. Şakir “Siz satanist misiniz. Bana ne yapacaksınız?”
Biri “Bak moruk biz el işareti yaptık durmadın. Şehre gidip arabamız için tamirci çağıracaktık. İstersen yeni görevimiz satanist olmak olsun. Söyle bize şimdi sana ne yapalım?”
Şakir “Bende satanistim. Bunu size kanıtlayabilirim.”
Aynı genç “Duydun mu Cemil, satanistim diyor.” Dedi. Sonra Şakir’e dönerek “Söyle bakalım, hayatında hiç kedi öldürdün mü. Veya cinayet işledin mi?”
Cemil hemen araya girdi. Şakir’i bırakacak gibi değillerdi. Cemil “Yere pentagram çiz bakalım. Çizemezsen seni şeytana kurban ederiz.”
Şakir yolu kapatan arabaların aydınlattı toprağa eğildi, yere şeytan makası şekli çizdi.
Cemil “Tövbe tövbe bu işareti kimse bilmez. Bu satanistlerin en değerli işaretidir. Aferin sana sınıfı geçtin. Hem de on üzeri yediden.”
Diğer genç “Bak moruk bu şekli nasıl öğrendin bilmiyorum. Bizi şehre kadar götürmezsen seni şeytana kurban ederiz. Anladın mı?”
Şakir isteklerini kabul etti. Limuzine ilerlediler. Şakir anahtarı kontağa sokup çevirdi. Araba çalışmadı. Satanistlerin hepsi arabanın içindeydi. Şakir “Motoruna bir bakayım.” Deyip arabadan indi. Onlar içerideydi. Birden arkasına bakmadan ormana daldı, koşmaya başladı.
On dakikadır koşuyordu. Kan ter içinde kalmıştı. Bir anayola ulaşmak oldukça zordu. Arkasına bakmadan koşuyordu. Küçük bir derenin kenarına geldi. Durmak tehlikeliydi. Yürüyerek karşı kıyıya geçti. Bir silah sesi duydu. Koşmaya devam etti.
Tuna M. Yaşar