Sahihi Buhari'de kayıtlı olan bir hadisi şerifte
Resulullah efendimiz Ebu Hureyre'den rivayetle şöyle buyuruyor:
" İman altmış küsur şubedir. Haya imandan bir
şubedir."
İbn Hacer el Askalani, Buharinin şerhini yaptığı
Fethu'l Bari adlı eserinde bu hadisi şerifi şu şekilde izah etmiş: "Küsur, üç ile on arasını ifade eder.
Şube ile kasdedilen, parçadır. Haya, çirkin şeyden kaçınmaya yönlendiren ve hak
sahibinin hakkı konusunda kusurlu davranmayı engelleyen bir huydur. Bu sebeple başka
bir hadisi şerifte: "Hayanın bütünü
hayırdır" buyrulmuştur. Şayet: "Haya doğuştan gelen bir huydur,
bu durumda nasıl imanın bir şubesi olabilir?" denilirse şu şekilde cevap
verilir: "Haya yaratılıştan da gelebilir, sonradan da edinilebilir. Ancak
bunu dine uygun kullanmak çaba, bilgi ve niyeti gerektirir. İşte bu sebeple
imandan olur." Ayrıca taati yapmaya, günahtan kaçınmaya yönlendirdiği için
de imandandır. "Burada Hazreti Peygamber niçin sadece hayadan
bahsetmiştir?" diye sorulursa şu şekilde cevap veririz: "Haya bir
bakıma geri kalan iman şubelerini yapmaya sevk eden bir etkendir. Çünkü hayalı
kişi dünya ve ahirette rezil olmaktan korkarak Allah'ın emirlerini tutar,
yasaklarından sakınır" (1)
Bu hadiste geçen "Haya" kelimesinin manası
için Ragıp el İsfahani'nin Müfredatına müracaat ediyoruz.
İsfahani Müfredatında şu şekilde açıklıyor: "Haya; insanın kötülüklerden sakınması
ve onları terk etmesidir. Allah Teala Bakara ve Ahzab surelerinde şöyle
buyurmaktadır: "Allah bir
sivrisineği ve onun daha üstünde olan bir canlıyı örnek olarak göstermekten haya
etmez." (Bakara 26) "Ancak
Allah gerçeği söylemekten haya etmez." (Ahzab 53) Hazreti Ayşe validemizden gelen bir rivayette
Resulullah efendimiz şöyle buyurmuştur: "Allah Teala Müslüman olarak saçı sakalı ağarmış kişiyi azaba atmaktan
haya eder."(2) Burada söz konusu olan haya, kişinin çekinmesi türünden
değildir; çünkü: Allah Teala böyle nitelendirilmekten münezzehtir. Bundan
kastedilen, onu azaba atmayı terk etmesidir. Selmanı Farisi'den gelen bir
rivayette Resulullah efendimiz: "Şüphesiz
Yüce Rabbiniz haya sahibidir ve cömerttir. Kulu O'na ellerini kaldırdığı zaman o elleri boş
çevirmekten haya eder." (3) demiştir. Ahmed bin Hanbel'in Müsnedinde
yer alan bir hadisi şerifte Resulullah efendimiz: "Allah Teala hayalıdır örtüye düşkündür; hayayı ve örtünmeyi sever, onun
için biriniz yıkandığında örtünsün."(4)"
Biz imandan bir şube olarak, beşere bakan veçhesiyle hayayı
anlamaya çalışıyoruz. İsfahani'nin açıklamalarında (son hadisi şerif hariç
olmak üzere) gördüğümüz; hayanın kötülüklerden sakınmak ve kötülükleri terk
etmek olduğu anlaşılıyor. Bu durumda kötülüklerden çekinmemiz ve onları terk
etmemiz imanımızın gereği olarak anlaşılıyor. Örtünün zikredildiği son hadisi
şerifi nazarı dikkate alırsak; bu durumda hayanın; utanma manasında
kullanıldığı anlaşılmış oluyor. Utanma olarak anladığımız taktirde de yine
utanma beraberinde sakınma ve terk etme fiilini getirecektir.
Enes b. Malik'ten rivayete göre Resulullah efendimiz:
"Her dinin bir ahlakı vardır; İslam
ahlakı(nın özü) hayadır." demiştir.(5)
Beşer açısından değil Allah Teala'nın fiilleri veçhesiyle
hayanın ne anlama geldiğini anlamaya çalıştığımızda ise; Allah Teala'nın utanıp
çekineceği bir varlık mevcut olmadığından, Allah'ın zatı için kullanıldığında haya;
"O'nun kötü ve çirkin bir iş yapmayı kendine layık görmemesi ve daima iyi
olanı yapması" manalarını ifade ettiği anlaşılmaktadır.
Dipnot:
(1) İbn Hacer el Askalani, Fethu'l Bari, cilt:1,
sayfa:67.
(2) Acluni, Keşfu'l Hafa c.1, s.244. Suyuti, Camiu'l
Kebir.
(3) Ebu Davut vitr 23, Tirmizi, İbnu Mace, Hakim.
(4) Ahmed Müsned, 4. cilt, 224, Ebu Davut, Hadis
no:4012, Nesai, 1. cilt, 200.
(5) İbn Mace Birr 47.