Peygamber efendimiz sav. nin mescidinde ondan başka Sahabi’lerin de eğitim verdiği biliniyor. Ubade b. Sabit, Ebu Ubeyde b. Cerrah, Ebban b. Said ve Musab B. Umeyr Kuran-ı Kerim öğretiyor, Said B. As ise hat talim ediyordu. Esir Kureyşlilerin okuma yazma öğretimi karşılığında serbest kaldıkları malum.
İslam aleminde küttab, cami, medrese, bilgin evleri ve saraylar öğretim merkezleriydi. Küttablar bir nevi sibyan mektebiydi. Filip K. Hitti ’ya göre küttab programları Kur’an-ı Kerim etrafında şekilleniyordu. Yazı öğrenimi için ayetler tercih ediliyordu. Kur’an-ı Kerim öğrenimiyle birlikte arap dili grameri, Peygamber kıssaları, Hadis-i Şerifler öğreniliyordu. Daha sonra eğitim Camilerde devam ediyordu.
Camiler eğitim yeri olmak dışında mahkeme, karargah ve elçi kabul yerleriydi. Efendimizim mescidi namaz kılınacak bölüm, ‘ehl-i suffa’nın eğitim aldığı bölüm ve ilk muallim olan efendimizin lojmanı durumunda ‘hane-i saadet’ten ibaretti. Efendimizin öğrencileri yatılı ve gündüzlü olmak üzere iki çeşitti. Eğitim hiçbir zaman ibadetten kopuk değil, aksine iç içeydi. İşte ahlaklı nesiller ve toplumun yetişmesinin en önemli noktası buydu. Onun içindir ki daha sonraki zamanlarda da sibyan mektepleri ve medreseler hep ibadet yerleri olan cami ve mescitlerle iç içe yapılmıştı.
Eğitim sibyan mektebinde Kuran-ı Kerim öğretiminden başlayarak, arap dili, edebiyatı, fıkıh, hadis, kelam ve tefsir ile sürüyor ve daha sonra ihtisaslaşıyor, Dar’ul kurralar, Dar’ul hadisler tesis oluyordu, ayrıca cedel ilmi denilen kelam öğretiliyor, ilmi müzakere, muhasebe, münakaşa ve münazaalarla pekiştirilerek hayata katılıyordu. Dini ilimler yanında dünyevi ilimler de veriliyor, isteyenler dallarında uzmanlaşıyorlardı. Dar’ut-Tıbblar tabipler yetiştiriyor, tercüme faaliyetlerine ağırlık verilerek Yunan felsefesi ve ilmi birikiminden istifade ediliyor, hatta bu felsefe etkisiyle İslam aleminde mesailer gibi ekoller oluşuyordu.
Camilerin yanında kütüphaneler, kitap sergi ve dükkanları, katipler yer alıyor, istenen kitaba anında ulaşıl sağlanıyordu. Ayrıca okuma evi anlamına gelen kıraathaneler namaz vaktinden önce camiye gelenlerin, iki vakit arasını geçirmek isteyenlerin siyer, Hamza name ve battal gazi gibi menkıbelerin topluca dinlendiği yerler olmuş, halkın eğitiminde büyük yer tutmuşlardır.
İşte bütün bunlar gösteriyor ki toplumun eğitim ve terbiyesi ibadetten ayrı düşünülmemiş, fertlerin düalizme düşmeden ilim ile ibadeti birlikte yürütmeleri sağlanmış, ahlak ve maneviyat medeniyetinin yükselişe geçmesine ortam oluşturulmuştur.
İslam dünyasında hayat ibadete göre tanzim edilmiş, fertlerin Allah rızasını arayan bireyler olması sağlanmıştır ki ilmin yeri asla ibadetten ayrı tutulmamıştır.
Cami merkezli hayat tüm sorunların ortaya çıkmadan halledilmesini sağlamış, huzurlu bireylerin meydana getirdiği İslam toplumu böyle şekillenmiştir. Gerek bilginin gelişmesi, gerekse cihat ruhu ile şekillenen askeri güç dini ve ahlaki bir ortamda beraberce oluşturulmuştur.
Tekkelerin de yer aldığı külliyelerde tam anlamıyla tatmin olmuş bir cemiyet inşa edilmiştir.
Dar-ül Elhan’ların hayat verdiği musiki tekkelerde manevi hayatın bir parçası haline getirilmiş, bilgi yanında aşk ile yaşanan bir ibadet hayatı, top yekun bir cemiyet var edilmiştir.
Efendimizin zamanında Medine’de Kuba Mescidinden başka irili ufaklı 10 mescidin olduğu, bu mescitlerde ibadet yanında eğitim de verildiğini düşünürsek Efendimizin eğitime sahabenin birlikte ibadetine ne kadar önem verdiğini, Medine’nin tüm mahallelerine nüfuz ettiğini anlıyoruz.
Ayrıca sahabe evlerinde yapılan eğitimleri de unutmamalı, bu evlerin aynı zamanda ibadet ve irşat mekanı olarak kullanıldığını biliyoruz.
İslam toplumu ilk günlerinden itibaren yakın zamanlara kadar ilim ve eğitim, irşat ve zikir, tedavi ve yardım mekanlarının tek merkezde bir külliye anlayış ve yapılanmasıyla sürdüğünü anlıyoruz.
Toplumumuzu ahlakileştirmek için yeniden aynı ortam ve şartların adım adım inşa ve inkişafına mecburuz. Başka türlü medeniyet dirilişimiz mümkün olamayacaktır. Cami merkezli toplum inşa etmeden hiçbir şeyi başaramayız. Ayrıca bilgiyi İslamileştirmeden ahlaki nesiller yetiştirmek imkânsızdır.