ismail karaosmanoğlu 

  •  16 Okunma
  •  0 Yorum
  •  1 Beğeni

KADINA ŞİDDETİN İÇ YÜZÜ

KADINA ŞİDDETİN İÇ YÜZÜ

ismail karaosmanoğlu

KADINA ŞİDDETİN İÇ YÜZÜ

Kadına şiddet genel anlamda toplumda şiddetin bir parçasıdır. Toplumumuz yüzyılın yanılgısı olarak bir şiddet sarmalına düşmüştür. Biz toplum olarak yüzyıldır birbirimize şiddet uygulamaktayız. Bu şiddetin kaynağı nedir? İliklerimize kadar işleyen bu şiddetçi anlayışın kaynağı ...

Bu şiddet anlayışını o kadar içselleştirmişiz ki; onu benimsemiş, onsuz yapamaz hale gelmişiz. Onun dışındaki tüm çözümleri yerle bir etmiş, yere gömmüş, üzerine toprak atmış, sonra da adeta gömdüğümüz yerden çıkarmamacasına unutmuşuz. Şimdi korkunç bir akıl tutulması yaşamaktayız bu alanda, hafıza kaybı yaşamaktayız.

Bu hafıza kaybının sebepleri olarak gerileme dönemlerinde yaşadığımız mağlubiyetler, ardından gelen yokluk ve yoksulluklar, akçenin değerinin düşürülmesiyle oluşan enflasyon, enflasyonun yoksullaştırdığı kitleler, ardından oluşan manevi değerler kaybı ve yayılan yolsuzluk dalgaları. Hepsi bu şiddet hareketinin nedenleri arasında sayılabilir.

Bu toplumsal şiddet önce toplumun en zayıf tabakasına; çocuk, kadın ve yoksul tabakaya yönelmiştir. Medresede falakada simgeleşen bu şiddet anlayışı askerlikte kendini anıtlaştırmış, ailede kutsallaşmıştır. ’Dayak cennetten çıkma’ özdeyişiyle alkışlanan şiddet her ne kadar ‘ hayırlı bir şey olsaydı oradan çıkar mıydı ’anonim tepkisi il karşılanmış, fakat her nedense toplumun her kesiminde büyük yer bulmuş, zamanla temellenmiş, kökleşmiştir.

‘Hocanın vurduğu yerde gül biter.’ anlayışıyla güzelleme yapılmış, şiddet hayatımızın bir parçası, hem de en önemli ve sevimli parçası haline gelmiştir. Bu şiddet sarmalı o denli içimize işlemiştir ki toplumsal hayatımızın her alanını kaplamış, adeta ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Evde, sokakta, mahallede, okulda, askerde, iş hayatında, sporda, eğlencede trafikte, hasılı her yerde ve her zamanda şiddet hayatımızı hakimiyeti altına almıştır.

Bu şiddet sarmalından kurtulmak ahtapotun kollarından çıkmaktan zordur. Toplumu her tarafından kuşatmış bu şiddet sarmalı hastalık halini almış bünyeyi sarsmış, içten içe işleyen kanser gibi bünyenin yerine geçmiştir.

Bu gün toplumsal iletişimin yerine geçmiş, Yeniçerinin ‘söyletmen vurun’ söylemine yansımış bu anlayış kolay kolay gerileyecek gibi görünmemekte, bu hastalığı tedavi edecek ilaç ve çare bulunamamış gibi görünmektedir.

Toplumsal kültürsüzlük ve iletişim becerilerinin öğretilememesi bu problemin ortadan kalkmasını engellemektedir. Bu konuda devlet yönetimi, milli eğitim ve yerel yönetimlerin ortak hareket ederek, bilimsel çalışmalar yaptırması, şuralar toplanması, medyanın etkin kullanılması, panel ve açık oturumlar düzenlenmesi, toplumun bilinçlendirmesi gereklidir.

Ayrıca toplumun kültürlü bireylerden oluşmasıyla da bu şiddetin önüne geçileceği düşünülerek, ihmal edilmiştir.

Ancak gitgide kangrenleşen bu konuda acil eylem planları yapılması zorunluluk arz etmektedir. Bu sorunun tüm diğer sorunlar gibi, belki de ondan daha öncelikli ele alınması şarttır.

Ahmet Kemal

KADINA ŞİDDETİN İÇ YÜZÜ



Kadına şiddet genel anlamda toplumda şiddetin bir parçasıdır. Toplumumuz yüzyılın yanılgısı olarak bir şiddet sarmalına düşmüştür. Biz toplum olarak yüzyıldır birbirimize şiddet uygulamaktayız. Bu şiddetin kaynağı nedir? İliklerimize kadar işleyen bu şiddetçi anlayışın kaynağı ...

Bu şiddet anlayışını o kadar içselleştirmişiz ki; onu benimsemiş, onsuz yapamaz hale gelmişiz. Onun dışındaki tüm çözümleri yerle bir etmiş, yere gömmüş, üzerine toprak atmış, sonra da adeta gömdüğümüz yerden çıkarmamacasına unutmuşuz. Şimdi korkunç bir akıl tutulması yaşamaktayız bu alanda, hafıza kaybı yaşamaktayız.

Bu hafıza kaybının sebepleri olarak gerileme dönemlerinde yaşadığımız mağlubiyetler, ardından gelen yokluk ve yoksulluklar, akçenin değerinin düşürülmesiyle oluşan enflasyon, enflasyonun yoksullaştırdığı kitleler, ardından oluşan manevi değerler kaybı ve yayılan yolsuzluk dalgaları. Hepsi bu şiddet hareketinin nedenleri arasında sayılabilir.

Bu toplumsal şiddet önce toplumun en zayıf tabakasına; çocuk, kadın ve yoksul tabakaya yönelmiştir. Medresede falakada simgeleşen bu şiddet anlayışı askerlikte kendini anıtlaştırmış, ailede kutsallaşmıştır. ’Dayak cennetten çıkma’ özdeyişiyle alkışlanan şiddet her ne kadar ‘ hayırlı bir şey olsaydı oradan çıkar mıydı ’anonim tepkisi il karşılanmış, fakat her nedense toplumun her kesiminde büyük yer bulmuş, zamanla temellenmiş, kökleşmiştir.

‘Hocanın vurduğu yerde gül biter.’ anlayışıyla güzelleme yapılmış, şiddet hayatımızın bir parçası, hem de en önemli ve sevimli parçası haline gelmiştir. Bu şiddet sarmalı o denli içimize işlemiştir ki toplumsal hayatımızın her alanını kaplamış, adeta ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Evde, sokakta, mahallede, okulda, askerde, iş hayatında, sporda, eğlencede trafikte, hasılı her yerde ve her zamanda şiddet hayatımızı hakimiyeti altına almıştır.

Bu şiddet sarmalından kurtulmak ahtapotun kollarından çıkmaktan zordur. Toplumu her tarafından kuşatmış bu şiddet sarmalı hastalık halini almış bünyeyi sarsmış, içten içe işleyen kanser gibi bünyenin yerine geçmiştir.

Bu gün toplumsal iletişimin yerine geçmiş, Yeniçerinin ‘söyletmen vurun’ söylemine yansımış bu anlayış kolay kolay gerileyecek gibi görünmemekte, bu hastalığı tedavi edecek ilaç ve çare bulunamamış gibi görünmektedir.

Toplumsal kültürsüzlük ve iletişim becerilerinin öğretilememesi bu problemin ortadan kalkmasını engellemektedir. Bu konuda devlet yönetimi, milli eğitim ve yerel yönetimlerin ortak hareket ederek, bilimsel çalışmalar yaptırması, şuralar toplanması, medyanın etkin kullanılması, panel ve açık oturumlar düzenlenmesi, toplumun bilinçlendirmesi gereklidir.

Ayrıca toplumun kültürlü bireylerden oluşmasıyla da bu şiddetin önüne geçileceği düşünülerek, ihmal edilmiştir.

Ancak gitgide kangrenleşen bu konuda acil eylem planları yapılması zorunluluk arz etmektedir. Bu sorunun tüm diğer sorunlar gibi, belki de ondan daha öncelikli ele alınması şarttır.

Ahmet Kemal


( Kadına Şiddetin İç Yüzü başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 30.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu