Bakışlarının bakışlarıma değdiği bir infialin ortasında kirpiklerin batıyordu bir mızrak gibi sol yanıma ve battıkça kanatıyordu hüzün yarınlarımı.
Korkusunu çektiğim bir illetin tuzlu gözyaşlarımı damlatıp yaralarıma basması kadar ne acı verebilirdi bana?
Hani sakınırdım ilk zamanlarda gözlerimi senden; daha erkenden veya daha geçten.
Gözlerin gözlerime değdiği andan itibaren anlamıştım artık geçmiş artık iş işten.
Artık çiçek açmış yarınlarımı durdurabilir miydi bugünüm. Çünkü zaman senle akıp gidiyor ve hiçbir şey yerinde durmuyor; tıpkı kalp ritimlerimin çarpıntıları gibi.
Karanlıklar yeryüzünün örtüsüdür derler. Oysa güneş gibi hayatıma girmeye meyil eden sana karşı saklayacak neyim var benim?
Bazen takındığın çocuksu tavırların, zamanında sakladığım en çocuksu duygularımı bir bir açığa çıkarıyor ve adeta sana ısmarlıyor masumiyetin en ince tellerinden...
Korkularımdan dolayı açılamıyorum sana. Çünkü şu ana dek hep kaçtığım bir duygunun müptelası olmak irademi yerle yeksan edecekti sana karşı.. Ama nafile damardan morfin almak kadar etkili olan bu illet bir defadan bırakılmıyor. Bulaştın mı çıkamıyorsun. Ve hatta bir gün bile görmezsem krizler tutuyor ve pat diye karşıma çıkarıyor seni; peşinden gelen adımlarım..