Ey dipdiri meyyit sözü  bedenen diri ama ruhen ölü insanları tasvir etmek için  kullanılmıştır.

Bu sözü biraz açalım. İnsan iki yönlü bir varlıktır. Bu ikisi beraber var olmalıdır. Beden ölürse imtihan biter, ruh ölürse imtihanın bir anlamı kalmaz. 

Ruhunu diri tutan beden Rabbinden gelen mesajı anlamış ve gerekliliklerini yerine getirmiştir. Dipdiri meyyiti şu şekilde anlatabiliriz: Akıl tevhitten nasiplenmemişse, kalp muhabbetullah ile dolmadıysa bu kimse dipdiri meyyit sınıfına dahildir. 

        Bu sınıftan kurtulmak için bütün benliğimizle ibadetlere sarılmalıyız. İbadetler ise çeşit çeşittir. Fikirsel, duygusal ve davranışsal ibadetleri bir bütün halinde uygulamalıyız. Akıl kabını İslam ile doldurmalıyız. Bu kabı bu şekilde doldurursak diğer bütün ideoloji ve fikirlere karşı tedbir almış oluruz. 

Kalp kabını iman ile doldurmalıyız. İman ile dolan kalp ruhunun en derin kısımlarında dahi bu imanı hisseder. Davranışsal konularda ise islam fıkhını hayatımızda uygulayarak kendimizi geliştirmeliyiz. Bu üç konuyu birlikte uyguladığımızda ruhen dipdiri bir insan olmuş oluruz.

      En çok konuşulan ama en az amel edilen bir dönemde yaşıyoruz. Şeytanın ya Rabbi ben bu günahlardan beriyim dediği, şeytanın bile bazı insanlara euzu-besmele çektiği iğrenç bir dönemde yaşıyoruz. Böyle bir dönemde bakıldığında Allah’ı hatırlatanlardan mısın, şeytana merhamet okutanlardan mısın?

     Bugünün müslümanlığının misali televizyon kanalına benzemektedir. Televizyon kanalını değiştirdikçe programlara göre ruh halimiz çok kısa bir sürede nasıl değişiyorsa, yaşadığımız olaylara karşı da duruşumuz bu kadar çabuk değişmektedir. 

Modernizm insanı ruhsuzlaştırıp olaylara karşı duyarsızlaştırıyor. Bunun neticesinde ruhsuzlaşan müslüman bir topluluk olduk. Zulümler, bela ve musibetler artık bizleri etkilemez oldu. Böyle sıkıntılı bir zamanda akıl ve kalp kabımızı koruyup ruhumuzu yaşatmalıyız. Bunu yapmazsak ölürüz. 

Ruhun canlı kalması için kalp aklı desteklemeli, eğer desteklemezse din ideolojikleşir. İslamı fikir olarak gören, fikren kabul eden biri oluruz. Bu ise bizi tekfirci, partizan, hizipçi yapar ya da islamı bilen ama yaşamayan biri oluruz. 

Akıl kalbi desteklemezse samimi ama kullanılan bir müslüman olur. Bu iki örneği ziyadesiyle çevremizde görmekteyiz. Bu tehlikeyle karşılaşmamak için akıl kabını tevhit ile, kalp kabını ise ihlas sigortasıyla koruma altına almalıyız.

      İki cami arası beynamaz olmaz. Gözü camii de olanın namazı kazaya kalır mı? En çok vakit harcadığın şey en çok sevdiğin şeydir. Ya aklını vahyin doğrultusunda kullanırsın eşrefi mahlukat olursun ya da aklını vahyin önüne geçirirsin belhum adal (hayvanlardan aşağı bir konuma düşmek) olursun. Tercih senin…? 

Bu yolda gaz ile bir yere kadar gidilir, sonrasında fikren ve kalben diri bir ruha ihtiyaç var. Fikren ve kalben ölü olanlar, bu yolda nereye kadar gidebilirler, muhatabına ne kadar heyecan verebilirler? Bilgi ile amelin aynı doğrultuda olması gerekiyor. Bilgi arttıkça amel azalıyorsa nefis azgınlaşır. 

Nefsini terbiye etmeyen insanlar için koltuk ve makamlar “ego” şişirme makinesidir. Geldikleri makamlarda sadece insanların başına bela olurlar. Bir yerlere gelmek için Kur’an’dan ve Peygamberimizden uzaklaşmamız gerekiyorsa o yolda hayır var mıdır? Böyle olmamak için takva sahibi olmalıyız. Allah’tan korkanlar; Allah’ın kitabını anlayarak okurlar. Kitabımızı anlayarak ve yaşayarak okursak Allah’ın razı olacağı bir kul oluruz. Selam ve dua ile sağlıcakla kalın.

Mücahit GÜLER
( Ey Dipdiri Meyyit başlıklı yazı fikirsungeri tarafından 17.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.