Küfre tabi
tutulmuş şiirler yazıyorum
hayata karşı
insanlara karşı
Tavır nimetin
üstünde bırakılmış,
yavan ekmek
kırıntılarıyla
büyüyen
aç çocukların
gözü
çeşmede ibriğin
dolmasını beklemek
kadar güzeldi
hayat
rayiha sinerdi
vakit namazını
kılmış ihtiyarların üstüne
gençlik ateşi
küfrü yakardı
her seferinde
teyit geçerdi mapus
inanç ellili
yaşlara mahsus
bir vazife
göründü insanoğluna
İbrahim ateşe
fırlatılırken
ateş serin
bir su sayıldı rabbinden ona
Küfre tabi
tutulmuş şiirler yazıyorum
gizemli sayfaların
altına
karaladığım imza
gözü pek kararların
arasında
çömez sayıldı
her defasında
sıcak bir
karşılama beklerken
durduğumuz her
duraktan
soğuk imkanların
tercihi sevmekti
aslında
fakat
para ile
kıyas edilecek
yollardan
gitmek
hep zor
geldi aynadaki yansımamıza
Küfre tabi
tutulmuş şiirler yazıyorum
şeref ile
layık görülmeyen beşerler
sayınla karşılanıp
acı dolu
soframızda
tatlı yedirip
ayakta
seçimlik derslerimizden
sınıfta kalarak
el pençe
divanda
harp edip
gazi kalıp
riya ile
hasıllaşarak
riyasız bakakaldı
semalarda
Küfre tabi
tutulmuş şiirler yazıyorum
fasıl okuyorum
meydanalaşarak
uzaklarla
yakınlar benden
bir haber
umutlar uzaklara
taşınmış
bacası tüten
sıcak bir ev
hayali ile
yanıp tutuşuyor içimde
dışımda yüzüme
vurulmuş bir pençe
uykumdan uyanıyorum
nefes nefese
Küfrüm,
aşkım, isyanım
karşında tükendi
kör cehaletimin
arkasına sığınarak
durgun suların
iniltisine doğru
hiçbir gerçeği
referans almadan hayatımda
şu cümleleri
sarf etmek istiyorum,
yorgun bir
kırlangıç edasında:
ben bu
dünyaya ait değilim
alın götürün
ipeklere sarın
bedenimi
boş bir
mezara koyun
üzerime toprak
örtün
sonsuza kadar
uyuyum.