Şehrin sokaklarında,
parklarında, bahçelerinde masum çocukların kahkahaları yankılanmalı, öyle değil
mi? Ancak ne yazık ki, sokaklarımızda dolaşan başıboş köpekler bu masumiyetin
ve güvenliğin önünde bir engel oluşturuyor. Küçük elleriyle umut dolu bir
çocuk, okula gitmek üzere evden çıkarken karşılaştığı tehlikeden habersiz,
kalbinde korkuyla adım atmak zorunda kalmamalı. Sokak köpeklerinin saldırısına
uğrayan çocukların yaşadığı travmayı düşünmek bile yürek burkuyor. Bir annenin
gözyaşları içinde çocuğunu koruma çabası, babaların çaresizce çözüm arayışı...
Bu sahneler, insanın içini acıtan birer gerçek. Sokak köpeklerinin yaşam
hakkına elbette saygı duyulmalı, ancak çocuklarımızın güvenliği her şeyden önce
gelir. Sokaklarımızın, çocuklarımızın oyun alanı, hayallerini kurdukları yer
olması gerektiği kesinlikle unutulmamalıdır.
Üstelik sokak
köpeklerinin oluşturduğu sorun sadece duygusal bir mesele değil, aynı zamanda
toplumsal bir sağlık ve güvenlik sorunudur. Bilimsel veriler, başıboş
köpeklerin ciddi sağlık riskleri taşıdığını gösteriyor. Kuduz, parazitler ve
diğer hastalıklar, toplum sağlığını tehdit ediyor. Ayrıca, sokak köpeklerinin
saldırıları yalnızca fiziksel yaralanmalara değil, aynı zamanda psikolojik
travmalara da yol açıyor. Bu durumun rasyonel bir çözüm gerektirdiği açıktır.
Etkin bir kısırlaştırma ve barınak sisteminin kurulması ve sahiplenilmeyen
köpeklerin uyutulması bu sorunun çözümüne yönelik en mantıklı adımdır. Ayrıca,
bu konudaki yardım kuruluşlarının ve derneklerin denetim altında tutulması,
topladıkları yardımların gerçekten amacına uygun kullanıldığından emin olunması
gerekir. Sokak köpeklerinin sokaklardan alınarak uygun barınaklarda bakılması,
hem hayvanların hem de insanların sağlığı ve güvenliği açısından kritik öneme
sahiptir. Ancak ülkemizde bu dernek ve vakıflar maalesef bu konuda bir eksen
kayması yaşamaktadırlar. Hayvanseverlik insanların yaşadığı sokaklara mama döküp
birkaç sosyal medya videosu çekip sonra dönüp sırtını gitmek değildir.
Sokaklara dökülen mamalar yüzünden fare popülasyonu artmıştır. Maalesef
şehirlerimiz bu sebepten fare istilasıyla karşı karşıya gelmek üzeredir. Ayrıca
zoonoz hastalıklar yani hayvanlardan insanlara geçebilen hastalıklar sokaklarda
kol gezmektedir. Sokak hayvanları “hayvanseverlik”
maskesi altında cahilce beslenmeye çalışılmaktadır.
Ülkemizde başıboş
sokak köpeklerinin vahşi saldırıları ile insanlar parçalanarak vahşi bir
şekilde öldürülürken maalesef sözümona hayvansever olduğunu iddia eden kişiler,
dernekler, vakıflar gözlerini kapatmakta ve kulaklarını tıkamaktadırlar. Ayrıca
başıboş sokak köpekleri sebebiyle trafik kazalarında da insanlar hayatlarını
kaybetme ve sakat kalmaktadır. Kuduz ve uyuz vakalarının yaygınlaşması ise
herkesin malumudur. Topluma ve insana bu
kadar zararı olan bir şey için bir takım insanlar üç maymunu oynamakta ısrar ediyorlarsa
kuşkusuz bunun altında kasıt aranmalıdır.
Sokak köpekleri, aslında
toplumun ihmallerinin sembolüdür. Şehirlerin sokaklarında başıboş dolaşan bu
hayvanlar, bir toplumun organize olamayan yapısını ve sorumluluklarını yerine
getiremeyen yönetim sistemini simgeler. Sokak köpekleri üzerinden yardım
toplamak için sahneye çıkan vakıf ve dernekler ise, bu sembolizmi daha da
derinleştirir. Bu kuruluşlar, iyi niyetli görünüm altında, aslında başka
amaçlara hizmet eder. Yardım paralarının gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmadığı
ve hayvan refahı için değil, kişisel kazançlar için kullanıldığı iddiaları
düşündürücüdür. Köpek maması üreten firmaların sokak köpekleri derneklerine
destek olması da, bu işin arkasındaki ticari çıkarların bir göstergesidir.
Sembolik olarak, çocukların oyun oynadığı sokaklar, masumiyetin ve geleceğin
simgesidir. Bu sokakların, başıboş köpeklerin saldırısına uğrayan bir korku
alanı değil, çocukların hayallerini gerçekleştirdiği güvenli bir yer olması
gerektiği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, başıboş
sokak köpekleri meselesi hem duygusal, hem rasyonel, hem de sembolik boyutları
olan karmaşık bir sorundur. Çocuklarımızın güvenliği ve sağlığı her şeyden önce
gelir. Sokaklar, çocuklarımızın güvenle dolaşabileceği, oyun oynayabileceği ve
hayaller kurabileceği yerler olmalıdır. Başıboş sokak köpekleri için çözüm
üretirken, bu dengeyi gözetmek zorundayız. Yardım kuruluşları ve derneklerin
şeffaflığı sağlanmalı, toplanan yardımların gerçekten hayvan refahı için
kullanıldığından emin olunmalıdır. Ayrıca, köpek maması üreticilerinin ticari
çıkarlarıyla hareket etmediğinden emin olmak da önemlidir. Tüm bunlar
yapılırken, sokak köpeklerinin de insanca yaşama hakkı gözetilmeli, ancak
çocuklarımızın güvenliği ve mutluluğu asla göz ardı edilmemelidir. Sokaklar,
çocuklara aittir ve onların güvenle büyüyebileceği yerler olmalıdır.
(Tüm yazdıklarım şahsi düşüncelerimdir.)