Mektuplaşmaya Var Mısınız


Mektuplaşmaya Var Mısınız?

 
Geçmiş zamanların en büyük haberleşme ve iletişim aracıyla,
Bilinmeyen bir sakinin gönderdiği satırlarda hemhal olmaya,
El yazısı kalemle beyaz sayfalarda, sayfalar dolusunca gönüllerde hasbihal etmeye.
Var mısınız?
 
Mektup, kalmadı adına söyleyebileceğim güzel şeyler. Ama dil çıngıraklı ve malum kemiksiz. Öyle çok ki, öyle zor ki. Ne demeli şimdi, eskiden mektubun içinde olup, şimdi mektubun dışında kalmak. Her sıradan bir yol gibi durur işte mektup şurada, yazılıp da gönderilmeyene.
 
Eskidendi, çok eskiden. Uzaktaki eş dost, gurbette çalışan baba, kardeş, askerdeki yavuklusuyla konuşamayanlar, onlarla iletişim için kullandıkları tek araçtı malumunuz mektup. Şimdiki gibi kameralı resimli, kısa mesajlı, hatta kitap bile yazan telefonlar yokken, insanların evinde köşede bir yerde mutlaka mektup zarfı, mektup kâğıdı, kalem ve posta pulunun da olduğu, genellikle de evin kitaplığında veya kütüphanesinde duran eski bir iletişim aracı için kullandığı güzel ve özel malzemeleri bulunurdu. Kime ne zaman yazmak isterse hep elinin altında dururdu bunlar, kolay ulaşabileceği bir yerde. Şimdi ki gibi örneğin bir dostunuz aklınıza düştü, hemen telefon edersiniz ya, eskiden de öyle uzaktaki herkese yazıp gönderdiği hatta bazen mektup yazma günü olarak da ayarladığı takvimlerde yer etmiş zamanları da vardı eskimişlerin. Uzaktaki akrabaların, sevdiklerin tümüne ayda bir mektup yazılır ve ayda bir de mektup alınırdı. Eskiden çok iyi işlerdi posta hizmetleri. Kendine özel postacıları olurdu her mahallenin. Postacılar bile tanırdı ev halkını ve ahalisini. Postacı uzak bir yerden haber getirdiğinde ev ahalisine muştuyu getirir ve hediyesini de alırdı evvelden. Şimdi filmlerde kaldı tabii posta dağıtan mektup getiren kişiler. Bunlara artık mazi’miz diyoruz üzülerekten.
 
Kimi kurşun kalemle yazar, kimi tükenmez kalemle. Kimi mürekkepli bir dolmakalem kullanır, kimi hokka divit tercihidir. Kimi sade beyaz sayfa kullanır, kimi müspette gibi bir sayfa. Kimi renkli renkli allı, mavili seçer kâğıdını, kimi kokulu, kenarı kıvrılmış kalın sahifedir sevdiği. Kimi aşkına yazar, kimi yavuklusuna, kimi askerine. Kimi babasına anlatır içindekileri, kimi evlat hasretinin ateşini söndürür yazısıyla. Kimi çivi yazısı gibi yazar okunurcasına, kimi inci gibi dantel oya gibi işler apak sayfaları. Kim’leri ve neden’leri uzatmak çok mümkün bu sayfalarda, sayfalarca da yazsak bitmez, yitmez hiçbir zaman.
 
Herkes birçok şiire ithaf olarak bir şeyler yazıyor. Bazılarımız atışmalarla hiciv sanatını konuşturuyor. Bazılarımız güzelleme ve nazire yazıyor. Çok da güzel yazıyor, yazılıyor. Ama neden hep şiir bütünlemesiyle kalıyoruz ki edebiyatımızda. Yazması daha güzel olduğundan mı, yoksa çok şiir sever bir millet olduğumuzdan mı kaynaklı? Veya şiir kadar elzem görmüyor muyuz mektup denen nağmeleri. Oysaki bir mektupla neler anlatılabileceğini bir bilsek. O duyguyu ve o sevgiyi kelimelere ve yazıya dökmek ne kadar özel ve güzel bir histir. Ve en önemlisi de mektubun "KİŞİYE ÖZEL" olmasıdır zannımca. Yani yazan kişi ve yazılan kişi arasındadır sadece. Elbet başkaları da okuyabilir mektupları ama nihayetinde sadece yazan ve yazılan kişi arasındadır bütün gizi. Sır'rı içinde saklıdır. En büyük sırrı işte oradadır.
 
Elbette bunları uzatmak, konuyu dağıtmak çok mümkün. Bu kadar laf ebeliği yeter bence. Sobelerim şimdi birini ince ince. O halde hadi hep birlikte, sakinler yazsın birbirlerine gerçek bir mektup niyetince. Herkes siteden tanıdığı yahut tanımadığı, sevdiği, değer verdiği birine içindekilerini döksün sayfalarca. Bizlerde okuyalım, bilelim, öğrenelim mektup nasıl yazılırmış diye. Hep şiir'den gidecek değiliz ya. Hoca bu seferde mektuptan yapsın yazılı sınavını. Her ne kadar elektronik ortamda yazılmış olsa da, biz onu beyaz sayfalara yazılmış gibi okuyacağızdır inşallah. Hadi bakalım. Bismi-hu. Gönül'ler, gönül verenler, gönüllüler buyursunlar meydana…
 
 
demir-ci
 
( Mektuplaşmaya Var Mısınız başlıklı yazı DEMİRCİ tarafından 7.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu