1 Reyting,üstad,ve Yavuz Gökmen
Reyting,Üstad,ve Yavuz Gökmen

Reyting izlenme payı ;sanat dünyamıza girince herşey ticari meta haline dönüşdü.
Gerçek sanat eserlerini tv daki değerli tartışma proğramlarını reyting e kurban verdik.
Aslında böyle mi?izlenme payı yüksek tv proğramları değerlimi?çok satan kitaplar gerçekden sanat eserimi?
Böyle değerlendirme yapınca izlenme payı yüksek proğramların daha kaliteli olması gerek.Fikir gazetelerinin trajı 45 -50 bin seviyesinde .Akademik tartişma proğramları az seyrediliyor. Ya belgeseller?Anketler yapılınca hangi proğrama bakarsınız?Alınan cevap nedense hep belgeseller olur.
Popüler kültür ve tv proğramları akademik proğramları izlenme payı uğruna feda ediliyor.
Bu konu O günlerde tartişma konusu olunca şöyle bir tesbitim oldu. Gerçek sanat eserleri zamanla tekrar yeniden gündeme geliyor. Ve çok alaka görüyor. Buna örnek Yavuz Gökmen ,o nun son günlerinde hastanede yatarken kendisini teselli eden bir şiir ,bu şiir o nun dramatik bir şelikde hayata veda etmesi ve o şiiri in yazarının tekrar gündeme taşıması edebiyat çevrelerince ilgiyle karşılandı.
ÜSTAD bir kez daha şiirleriyle gündemdeydi.Yavuz Gökmen o nun şiirlerini bir daha çok yüksek reytink yapmasını sağlamışdı .Her iki edbiyat dünyasının aykırı yazarının bu öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum.Bir özellikleride farklı dünya görüşüne sahip olmalırı.

Popüler kültürün ne kadar anlamsız olduğunu ;ve sanat eserinin zamanla tekrar nasıl reyting yaptığını okuyacağız.
İki edebiyat severinin ölün anında kesişen yollarını,biraz dramatik olsada kendimizi faklı düşüncelere sevk etmesi açısından kayda değer.

Bu şiirle Üstad''ın şiirleri tekrar gündeme geldi.Bu Şiirden haberi olmayanlar kim bu Şair diye merak ettiler.Tekrar O nun şiirlerini okudular.

Kasım 1998, Salı

Gazetecinin vedası

İnsan, en kötüsünden iki taraflı zatürreeye yakalanınca, işler değişiyormuş. Birkaç gün yetmiyormuş. Sizden özür diliyorum. Ama en az 15 gün ayrı kalmamız gerekiyormuş.

Sizi çok özleyeceğim
Yavuz Gökmen


Bu sözler 52 yıllık ömrünün 22 yılını mesleğine vermiş bir gazetecinin son sözleri.


Hürriyet yazarı Yavuz Gökmen, dün saat 15.56''da bu üç satırlık yazıyı yazdırdı Ankara Bürosu''na. Okurlarıyla ‘‘15 gün için’’ vedalaştı. Ve bu yazıyı yazdırdıktan 1.5 saat sonra, aniden dünyaya veda etti.


Cumartesi akşamı ağır ateşli soğukalgınlığı şikayetiyle Çağ Hastanesi''nde tedavi altına alınan Yavuz Gökmen''e, çift taraflı zatürree teşhisi konuldu. Yavuz Gökmen, dün saat 17.00''den sonra aniden fenalaştı ve doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı.


SON ANLARDAN...


Yazarımız Gökmen, 21 Kasım''da ‘‘Hayatın üstüne gitmek’’ başlıklı yazısında, şöyle aktarıyordu durumunu:


Kavaklıdere Tıp Merkezi''ndeki güvendiğim doktorum Ünal Bey, akciğer röntgenimi görünce bir süre konuşmadı. O arada ben röntgene şöyle bir göz atabildiğim için, durumun vehametini tahmin edebiliyordum. Soran bakışlarla yüzüne baktım. ‘‘Yavuz Bey’’ dedi. ‘‘Bu kez durum ciddi. Sol akciğerinizde yaygın tinomoni var. Bu ileri derecede tetkik ve tahlilleri gerektiriyor. Yani şunu söylemek istiyorum. Her zamanki gibi boğaz ağrısı ve iki penisilin olayı değil bu. Buz gibi zatürree olmuşsunuz.’’


Hiçbir şey söylemedim. Tekrar soran bakışlarla yüzüne baktım. Bu kez:


‘‘Siz hayatın üstüne üstüne gidiyorsunuz’’, ‘‘Sizi göremesem bile gözlerinizden izliyorum. Sigarayı bırakın diyorum, bırakmıyorsunuz. Biraz dinlenin diyorum dinlenmiyorsunuz. Ara sıra anjin olup buraya geliyor, benden habersiz, hemşirelere iki iğne olup gidiyorsunuz. Kendinizi iyi hissedince tekrar aynı hayatın içine dalıyorsunuz. Artık bunu yapamayacaksınız.’’


(...) Biliyorum ki, benim gibi bir- çokları da hayatın üstüne üstüne gidiyorlar ve yaşamları büyük bir koşturmaca içinde geçiyor. Bu arada, ortaya büyük bir çelişki çıkıyor:


‘‘Başkalarına kötülük ederek, içindeki düşmanlık duygularını kusarak sağlıklı kalmaya çalışmakla; başkalarına karşı asla kin ve nefret duymadıkları için kendi kendisine kötülük ederek hastalanmak arasındaki çelişki...’’


Ben bu çelişkinin, ikinci yanıydım. Kimseye kin ve nefret duyamıyor ve kötülük etmeyi aklıma bile getiremiyordum. Kaçış yolunu kendi kendime kötülük etmekte buluyordum.


‘‘Altın beyinli adam’’ gibi bir yandan beynimi, öte yandan sağlığımı harcıyordum. Hayatın üstüne üstüne üstüne gidiyordum. Durmak dinlenmek bilmiyor, kendi sorunlarımı bir kenara bırakıyor ve hep başkalarının sorunlarıyla uğraşıyordum.


Ne varki, bundan hiç de pişman değildim.


‘Şiir’ gibi yaşayan adam gibi adam


Yazılarında ve hayatında şiire özel bir yer ayıran Gökmen, bir yazısında ‘‘Aslolan şiirin hayatını yaşamak / Yazmak sonra gelir hep’’ dizesine yer vermişti. Gökmen köşesindeki son yazısının başlığına da Necip Fazıl Kısakürek''i konuk ediyordu; ‘‘Ne hasta bekler sabahı...’’


Sanki biliyordu...


Zaten daha fazla beklemedi.


Oysa bir mısrasını başlığa çektiği, ‘‘Beklenen’’ adlı şiirin tamamını yayınlamak istememişti. Gökmen''in çok sevdiği ‘‘Beklenen’’ adlı şiir şöyle:


‘‘Ne hasta bekler sabahı / Ne taze ölüyü mezar / Ne de şeytan bir günahı / Seni beklediğim kadar / Geçti istemem gelmeni / Yokluğunda buldum seni / Bırak vehmimde gölgeni / Gelme artık neye yarar?’’


Gökmen, dün Hürriyet''te yayınlanan son yazısında duygularını satırlara şöyle taşıyordu:


‘‘Bu şiirin tamamını bir kere yazmıştım. Şimdi yeniden yazmak istemiyorum. Çünkü insan bazı şeyleri romantizm olgusu dışında bölümleriyle yaşayınca bazı gerçekler tüylerini ürpertiyor. Hele bu insan özgürlüğüne sonsuzca düşkün ve bir ideal uğruna başına hiçbir şey gelmiyecekmişçesine didinen biriyse kaçış süreci daha da hızlı oluyor.


Ama siz hatırlayacaksınız. Son iki yazımda size teşhis koyamadığımız ateşli hastalığımdan söz etmiştim. Bu konuda az zamanda büyük işler yapıldı ve ben kaçmaya dahi fırsat bulamadım.


Öncelikle bir röntgen filmi çektirmem istendi. Daha sonra da bir tomografi. Cumartesi akşamüstü tomografinin raporu hekimlerin eline ulaştı. Beni derhal hastaneye çağırdılar ve yatırdılar.


Bana güven verici görünmek istemelerine karşın gözlerini benden kaçırır gibiydiler. Ben yine ateşler içindeydim. Ama bu kez ne olursa olsun benden her isteneni yapmaya kararlıydım.


Çünkü hiçbir iş yarım yamalak gitmiyordu. Çünkü sağlıklı, yürekli, inançlı, zeki ve dürüst olmalıydınız. Eğer sağlıksızsanız geri kalanlar hiçbir şeye yetmiyordu.


Hastanede kafamda film şeridi gibi birçok şey geçti. Bazen gülümsediysem de, çoğu zaman ağlamaklı olduğumu itiraf ederim. Her şeyden önce şunu düşündüm. Kendi kendime:


‘‘Oğlum dedim, sen her zaman en iyisini yapmayı düşündün. Ama son zamanlarda çok büyük hatalar da yaptın. Mesela son yazımda ‘Pnömoni'' yerine ‘Tinomoni'' yazıldı. Herkes kimbilir benim nasıl bir tıp cahili olduğumu düşünmüştür. Kendi tutulduğu hastalığın adını bile bilmiyor demiştir.’’


Sonra şunu düşündüm. Bunlar nihayet hatadır ve önlerine asla geçilemiyor. Çünkü insan hatalardan oluşuyor ve bu yüzdendir ki ‘‘Errare humanum est’’ denilmiştir.


İnsan oluşumuzun en güzel tarafı, sürekli hata yapmamız değil midir?


Dün sabah bana ‘‘bronkoskopi’’ yapıldı. Ayıldığımda çevremde yüzleri gülen insanlar gördüm. Bronkoskopi burundan içeriye kameralı bir hortum sokularak akciğerlerin taranmasıydı. Sonuç, bende sadece iki taraflı zatürree olduğu, başkaca herhangi bir patalojik durumun bulunmadığıydı.


Buna ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Eğer aksi çıksaydı, uzunca bir süre sizlerden ayrılmak zorunda kalacaktım. Varoluşumu hissedebildiğim yazılarımdan ayrılmak zorunda kalacaktım.


Benim bir tek korumam vardır. O da Allah''tır. Ona bir kez daha hamd ve dua ettim.


Bence bunu hiçkimse ihmal etmemeli.’’


3 çocuğu 3 kitabı
( Reyting,üstad,ve Yavuz Gökmen başlıklı yazı M.Filizman tarafından 22.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.