BAĞ BOZUMU
Çevrede tanınmıştır, köyümüzün bağları. Öyle ki bağ bozumu günlerinde birçok kıyı köylüye rastlanır, bağların yolunda ve de bağlarda... Köyümüz halkından olmayanlara “kıyı köylü” derdik. Bağ bozumuna da “bağ kesmek” dediğimiz gibi...
Bizim köylülerin birçok şeyi olmasa da olur. Ama azından çoğundan, hiç olmazsa üç beş karık bağı olmazsa olmaz. Çünkü insanımız yıllık meyve ihtiyacını bir, bir buçuk ay süreyle üzümden karşılar. Öyle ki bu zaman zarfında herkes, birer üzüm bağımlısı olur.
Öğle sonraları, bağların yolu bir bayram yerine döner, giden gelenle... Gençler, yaşlılar, orta yaşlılar her evden bir kişi, ellerindeki sele sepet, kalbur, üzüm getirmek için ne bulurlarsa birer kapla düşerler yollara... Çoğu yaya yürürken bazı zenginler at ile gider üzüme!...
Delikanlılar piyasa yapmaktadır, bağların yolunda. Onlar üzüm getirmez lacilerindeki tozu fiskeleyip üfürürken burunlar havada, gölgelenecek bir ağaç dibi ararlar. Üzüm dolu kaplarıyla bağlardan dönenler, rastladıkları herkese üzüm ikram eder.
-Buyur, Allah’ı seven.
-Sağol bacı, biz de bağa gidiyoruz.
-Olsun. O başka bu başka...
Bağa ulaşıncaya kadar her rastlayışta bu sahne tekrarlanır. Kimisi bir cımba alır, bir salkımdan, kimisi de hiç almaz. Teşekkürlerle uzaklaşır. Ama üzüm getirirken ikram etmeyenlerin dedikodusu bütün köye yayılır. Hakkında dedikodu edilmesini kim ister ki!...
İkram yalnız üzüm getirmeyle sınırlı değil ki. Örneğin üzüm zamanı, herhangi bir nedenle bağda bulunuyorsunuz. Yoldan geçen birisi selam verdi. Hemen buyur edersiniz yalvara yakara. Onu ister tanıyın, ister tanımayın....
2005 yılında Kemal Paşa’nın Kiraz Festivalinden dönüyoruz. Avukat Sadık Doğru’nun arabasını görüp durduk. Yandaki kiraz bahçesi Onunmuş. Yolda Sivas plakalı bir başka araba duruyor. Ve arabanın sahipleri, bir ağaca üşüşmüş kiraz topluyorlar, çoluk çocuk...
-Ne o Sadık, kabala mı verdin yoksa? Bunlar kim?
-Satmadım, hocam. Kendilerini de tanımıyorum. Selam verip “Biraz kiraz alabilir miyim, parasıyla” deyince, ben de “Ne parası, buyurun istediğiniz kadar alın. Geçmişlerimin canı için” dedim.
Kemal Paşa’nın kirazı ne ise, bizim köyün üzümü de o işte...
Bu olay bana, Ünye’yi anımsattı. Gezmeye gitmiştik, günü birliğine ailece... Bir yerde, öbek öbek fındıklar. Sahipleri halen fındık işleriyle meşguldü. Bunu gören hanım.
-Gelmişken kışlık fındığımızı alsak diyor. Çalışanlara selam verip fındığın fiyatını soruyorum:
-Bilmiyor musun? 70 liradan fazla para mı veriyorsunuz?
-Nereden bileyim efendim. Eve bir kaç kilo fındık alacaktım.
-Sen fındık tüccarı değil misin?
-Hayır, biz ÜNYE’ye gezmeye geldik.
-Arabanızda poşetiniz var mı?
-Olmaz olur mu?
-Getirin, poşetinizi dolduralım.
-Ama, henüz fiyatını söylemediniz.
-Siz nerelisiniz?
-Çorum’lu.
-Çorum’a gelirsek siz de bize leblebi verirsiniz. Ödeşiriz. Fındık, harmanda parayla satılmaz...
İşte Türk İnsanı: Üzüm bağında Küreli, Kiraz bahçesinde Sadık Doğru, fındık harmanında Ünyeli...
Büyüklerimiz, “Yenen yerde bereket vardır” derlerdi...
( Bağ Bozumu başlıklı yazı RasimCANBOLAT tarafından 28.02.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu