Türk milleti tarih boyunca mertliğin, adaletin ve disiplinin simgesi olmuş, bu sayede de beş bin yıldır dünya tarihi, Türk devletsiz bir zaman aralığı yazmamıştır.

Türk milletinin ilk tarih sahnesine çıktığı Nuh Peygamberin torunlarından Yafes'in Oğlu Türk ile başlayan tarihimizde, nice dünya lideri olan devletler kurmuş ve dünyaya yön vermişizdir.

Bunlardan birisi olan Osmanlı Cihan devletinin başında bulunan, 21 yaşındaki II.Mehmet de karanlıklar içinde yüzen Avrupa orta çağına son vererek bir nokta koymuş, bunun neticesinde yep yeni bir çağa imza atmıştır. Yeni çağ.

Orta çağın karanlığına son veren, bütün dünyaya, adaletin, din ve vicdan hürriyetinin, ilmin ve tekniğin emsalsiz örneklerini gösteren bir cihan devletinin hükümdarı olan II.Mehmet(Fatih), tarih boyunca defalarca kuşatılmasına rağmen bir türlü alınamayan İstanbul’u, 29 mayıs 1453 yılında fethetmiştir. Bu zaferle birlikte II.Mehmet artık Fatih diye anılacaktır ve öyle olmuştur.

Fatih daha çocukluk yıllarında İstanbul’u fethetmeye karar vermiş, bütün düşünce ve planlarını bunun üzerine kurmuştur. Genç Padişahın hedefi, Peygamberimiz Hz Muhammed’in, “Bizans’ı fethedecek komutan ne güzel komutan, o asker ne güzel askerdir” sözünü gerçekleştirmek ve onun övgüsüne layık olmaktı.

Fatih bu hedefini gerçekleştirmek için, zamanın bilim ve teknik adamlarından azami şekilde faydalanarak ve tarihte ilk defa kullanılacak olan, yıkılmaz bilinen, yüzyıllardır ayakta duran, Bizans’ın o kalın surlarını, delik deşik edecek, o günün en büyük buluşu olan, o müthiş topları icad edip üretimini sağladı. Böylece çağ açıp, çağ kapatacak hazırlıklarını da tamamlamıştı.

Fatih bütün bunları yaparken halkın nabzını tutmayı da ihmal etmemiştir. Toplumunun durumunu yerinde görmek isteyen Fatih, defalarca tebdili kıyafet yaparak halkın arasına karışıp, bir fiil halkın durumunu kendi gözlemlemiştir.

Halkın birlik ve beraberliğini, dayanışmasını ölçmek için, bir gün bir bakkala girip, bir miktar un almak  ister. Bakkal yeni müşterisine derki; ”kardeşim ben sabah siftahımı yaptım, var git şu yanımdaki komşum daha siftah yapmadı, un’unu ondan al” diye karşılık verir. Başka  bir gün yine, yolu üzerinde rastladığı  peynirciye girer. Ondan da bir miktar peynir tartmasını ister. Yine benzer bir davranışla karşılaşır.

Halkın birbirine böylesine gönülden gelen  dayanışmasını gören Fatih, toplumunun bir fetih toplumu olduğunu daha iyi anlamış ve yanındakilere; “halkımızın durumunu görüyorsunuz. Bu halkla ben değil Bizans’ı  dünyayı fethederim” der.

Bunun yanında İstanbul’un fethinden önce Bizans halkının durumu hiç de iç açıcı değildir. Bizans halkı baskı ve zulüm altında inim inim inlemektedir. Adeta Türkleri sabırsızlıkla beklemektedirler.

Çünkü Bizans halkı “Başımızda Kardinal külahı görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederiz” demektedir. Bu sözleri söyleten tabi ki Türk milletinin yüksek ve evrensel  hasletleridir.

 İşte bu hasletler neticesindedir ki yüz yıllardır ayakta durmasını başarabilen Bizans, Fatih  ve orduları karşısında diz çökmek zorunda kalmıştır.

Nihayet 29 mayıs 1453 günü fetih gerçekleşmiş ve cihan hakimiyetimizin önündeki en büyük engel böylece ortadan kaldırılmıştır.

 Fetih’den sonra korku ve endişe içinde bulunan yerli halka ve ayaklarına kapanan Patriğe Fatih şöyle seslenir; ”Ayağa kalkınız, şu andan itibaren, ne hayatınız, ne de hürriyetiniz konusunda gazabımdan korkmayınız”diyerek o güne kadar Patriğin ve Bizans halkının hayalinden bile geçiremediği bir davranışla karşı karşıya kalması hepsini şaşkına çevirmiştir.

Bu davranış bugün bütün insanlığın aradığı insan haklarından başka bir şey değildir sanıyorum.

Bu pencereden baktığımızda, Bosna’da, Çeçenistan’da, Filistin vb yerlerde gördüklerimiz neyi ifade ediyor okuyucularımın yorumlarına bırakıyorum.

İşte bu uygulamalar ki bu gün bile Ortadoğu da, Balkanlar da vb yerlerde, “buralarda sizler varken, bizler daha huzurluyduk” dedirtmektedir.

Tarihimizin eşsiz dönüm noktalarından birisi olan ve bir çağın kapanıp yeni bir çağın başlangıcını teşkil eden, İstanbul’un  fetih yıl dönümünü kutluyorum

( Fatih Ve Fetih başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 17.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu