Annelik-babalık zor bir zanaattır. Sabır ister, ustalık ister, oto kontrol ister. Çocuk yetiştirmek; İpek bir halıyı ilmek ilmek dokumak gibi maharet de ister. Çocuklarımızın fiziksel, duygusal, sosyal, tinsel, tensel, eğitsel, mesleki ve yaratıcı gelişimleri ile ilgili her alanda bilgi sahibi olmamızı ve her an sorumluluk üstlenmemizi gerektirir.
Sorumluluk alanında bilgi edinmenin eğitilme gibi bir okulu da yok. Her ne kadar toplumda ailenin kutsallığına ve önemine dikkat çekilse de ne bu değeri korumak için yeterli para ne de anne/baba için gerekli eğitim sağlanmıştır. Kendi yaşam deneyimlerimizle anne babalık zanaatını kör topal sürdürmeye çalışırız. Bazı özel girişimcilerce işletilen anne/baba kurslarına katılarak başarılı annelik/babalık becerileri geliştiren anne babalar olsa da bunlar azınlıktadır. Yine azınlıkta olan, kendi çocuklarını iyi tanıyan, gelişimlerini fiziksel ve ruhsal yönden çok iyi takip eden, toplumsal yaralarını ustaca saran, öz gelişimie sahip olan anne/babalarımız bulunmaktadır. Bu sınıfa dahil ebeveynlerimizin elde ettikleri bu yetenekleri kendi yaşam deneyimleri ve ailelerinden aldıkları eğitimle kazandıkları olasıdır.
Okulda geçimsizlik sergileyen çocuklarımızın aile yapısına baktığımızda, bu çocukların güvensiz ve sorunlu ailelerden geldiğini görürüz.. Bu öğrencileri kazanma girişimlerinde başarılı olmak için anne/babalarını da kapsama alanına almak zorundayız. Sorunun temeline gitmeliyiz ki inşa edeceğimiz yapı sağlam olsun. Anne ve babanın ev içindeki uyumu çocuğun psikolojik gelişimi bakımından çok önemlidir. Anne ve babalık zanaatı zorlu ve karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte geri dönüşümü olmayan istenmedik davranışlarla aile içi sorunlar tırmanışa geçebilir. Bu süreçte çift olarak aile içi çatışmalarımız çocuklarımızın gelişim süreçlerinde zihinlerinde tedavisi zor yaralar açması kaçınılmazdır. Biz ebeveynler “ebeveyn” gibi, çocuklar da “çocuk” gibi olmalı ama bu ayırım birbirinden çok farklı iki kutup gibi değil de, aynı çarkın öğeleri gibi olmalıdır.
Unutmayalım ki çocuklarımız bizim birer fotokopimizdir. Bizi çok iyi taklit ederler. Bu nedenledir ki davranış mekanizmamızı çok iyi kontrol etmeliyiz. Kontrolsüz davranışlarımız bizim öz güvensizliğimizi gösterir. Anne/baba olarak hiçbir şekilde çocuklarımızı yaralamak istemeyiz, ancak çocuklarımızın bu davranışlarımızdan onarılması güç çok büyük yaralar alırlar. Rüyalarını, hayallerini süsleyen anne/baba modelini istemeden de unutmuş oluruz. Kontrolsüz davranışlarımızın kaynağına inmemekle, çocuklarımızın genel gelişimlerine çok büyük zararlar veririz.
Kontrolsüz davranışlarımız neler mi? Gelin bunları bir bir sıralayalım:
İşte bu kontrolsüz davranışlarımızın bizi hem edilgen hem de saldırgan ebeveyn yapması kaçınılmazdır. Bu tavırlarımızla, bizim gerektiği gibi annelik/babalık zanaatını yaptığımız söylenemez. Diğer bir açıdan da eğer mutlu bir aile tablosu sergileyebiliyorsak; işte o zaman çocuğumuzun hayalindeki, rüyalarını süsleyen anne/ baba olarak iyi bir rol model oluruz. Bizim uyumumuz oranında çocuğumuz mutlu olur, kendini güvende ve güçlü hisseder. Bu mutluluk ve öz güven çocuğumuzun okuldaki başarısını da olumlu bir şekilde etkiler.
Çocuklarımızın rüyalarında ki anne/baba olarak izleyeceğimiz en iyi yol; kendi bozukluklarımızı, başarısızlıklarımızı ve korkularımızı onlara yüklemeden, olumlu motivasyonla, zihinsel seviyemizi yükselterek, yaşamsal süreç deneyimlerimizle ve altın öğütlerimizle, büyük sabırla, koşulsuz bir sevgiyle yetiştirmek olmalıdır. ANALIK/ BABALIK gibi zor bir zanaatın icrasında…
SAYGILARIMLA
Birsen İNAL /// 25.06.2011